'23 Nisan özgürlük ve bağımsızlık bayramı 24 Nisan ihanet!'

'23 Nisan özgürlük ve bağımsızlık bayramı 24 Nisan ihanet!'

Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek, 23 Nisan TBMM’nin açılışının yıl dönümü ve 1915 yılı olaylarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Öztek, “23 Nisan özgürlük ve bağımsızlığımızın bayramı, 24 Nisan bin yıldır koruyup kolladıklarımızın ihaneti” dedi.

Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek yaptığı açıklamada, “Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Türk’ün esir edilemeyeceğini tüm dünyaya haykıran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yeni bir vatan ve yeni bir millet için işe Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ile başladılar. Şöyle dediler; ‘Allah'ın cömert ihsanı ile Nisan'ın yirmi üçüncü cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.’ Atatürk, arkadaşları ile önce Hacı Bayram Camii’nde cuma namazlarını kılmışlar, daha sonra dualarla hatimlerle meclisin açılışını yapmışlardır. Atatürk’ün Türk çocuklarına bayram olarak armağan ettiği 23 Nisan, bugün tüm dünya çocuklarının bayramı olmuştur. Kutlu olsun” dedi.

OSMANLI DEVLETİNİN HALKI OLAN ERMENİLER, BAŞLARINDA ERMENİ ASILLI OSMANLI MİLLETVEKİLLERİ, BÜROKRATLAR VE PAPAZLAR OLMAK ÜZERE OSMANLI DEVLETİNE KARŞI İSYAN ETMİŞLERDİR

1915 yılında yaşanan olaylara da değinen Öztek, şunları kaydetti:

“1915 yılı Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı günlerinin yaşandığı bir tarihtir. Osmanlı Devletini yok etmeye kararlı olup, toprakları üzerinde var olan petrole sahip olma niyeti ile hareket eden hakim güçlere karşı Osmanlı tam 15 cephede birden savaş vermiştir. Bununla beraber, Osmanlı tebası, yani Osmanlı devleti üzerinde bin yıldır yaşayan, Osmanlının Milleti Sadıka (sadık millet, has evlat) dediği Ermeniler ihanet etmiş kendi devletlerine başkaldırmışlardır. Osmanlı devletini sırtından hançerlemiştir. Osmanlı devletinin halkı olan Ermeniler, başlarında Ermeni asıllı Osmanlı milletvekilleri, bürokratlar ve papazlar olmak üzere Osmanlı devletine karşı isyan etmişlerdir. Bu isyanlarda zamanın başkenti olan padişahın oturduğu İstanbul’da çıkardıkları isyanlardan, Van bölgesindeki isyanlara kadar hepsinde silahlı çeteler halinde, erkeği askerde olan, ölüm kalım savaşı veren Türk ve Müslüman halkı katletmişlerdir. Anadolu köylerinde insanları ahır, samanlık ve camilere doldurarak diri diri yakmışlar, yapmadıkları işkence bırakmamışlardır. Ayrıca Arabistan, Irak, Filistin ve Süveyş bölgesinde savaşan askerlerimizin ikmal yollarını keserek, cephane ve yiyecek gitmesini engellemişlerdir. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 günü hükümet, bir kanunla Ermeni elebaşlarını ve komşusunu katleden Ermenileri jandarma kanalı ile tutuklamış, bulundukları yerden, yine Osmanlı devletinin bir başka bölgesi olan Suriye’ye göç ettirmiştir. Bu göç sırasında da başlarına muhafız konmuş, karınları doyurulmuş, hastaları bakılmış, hatta gittikleri yerlerde ekecekleri tohumuna kadar kendilerine verilmiştir.”

“Ermeniler son yıllarda bu göç tarihini, ‘Türkler 24 Nisan 1915 tarihinde Ermenilere soykırım uyguladı’ şeklinde dünyaya büyük yalan olarak yaymaktadırlar” diyen Öztek, “Halbuki Birinci Dünya Savaşı günlerinde Amerikalı Orgeneral Harbord ve Alman Mareşal Şellendorf raporları, Amerikan başkanlarından Reagen’in hukuk danışmanı Bruce Fein, Amerikalı bilim adamı Stanfort Shaw, Justin Mccarthy gibi yazarlar ve daha niceleri, Birinci Dünya Savaşı günlerinde Ermenilerin iki milyon Müslüman Türk ve Kürt’ü katlettiğini, soykırım uyguladıklarını belirtmektedirler. Bununla beraber Ermenilerin Azerbaycan topraklarında 1905 yılından itibaren katlettikleri yüz binlerce soydaşımıza, 30-31 Mart 1918 tarihinde yalnız Bakü’de on yedi bin Türkü katlederek gerçek soykırım uygulamışlardır. 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni kongresinde, Ermenilerin ilk başbakanı Kaçaznuni, ‘suçlu bizdik’ demiştir. Lozan antlaşması günlerinde yine Osmanlı paşası olan Ermeni asıllı Bogos Nubar, Ermeni kayıplarının göç, savaş ve hastalık sonunda üç yüz bin olduğunu itiraf etmektedir. Mecburi göç ile ilgili olarak işgal kuvvetlerinin Malta’da yargıladığı subay ve devlet memurlarının hiçbirinin suçlu olmadığı ortaya konmuştur. Yalnız bu hainler, işgal günleri Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Beyi düzmece suçlamalarla Beyazıt meydanında idam ettirmişlerdir. Daha sonra Osmanlının Türk devlet büyükleri Ermenilerce yurt dışında katledilmiş, Taşnak ve Hınçak Ermeni çetelerinin yerini Asala alarak, katliamlarına devam etmişlerdir. Ermeniler bu yalana sıkı sıkıya sarılmaya kendilerini mecbur etmişler. Çünkü bu yalanla Ermeniler birbirine bağlanıyor ve dünyadan silinip gitmemek için bunu bir yaşam iksiri olarak kullanıyorlar. Ermenistan’da sayıları giderek yok olan Ermeniler şunu çok iyi bilmeli ki, Ermenistan’da hayat bulmak, geleceklerini temin etmek için Türkiye ve Azerbaycan’a muhtaçtırlar. Biz barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunun kanıtı da Türkiye’de yaşayan Ermenileri vatandaş olarak bağrımıza basmış olmamızdır. Bununla beraber Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışan Ermeni kadınların kazandıkları ile Ermenistan ekonomilerine katkı oluşturmasını desteklemiş olmamızdır. Ermeniler de artık sürdürdükleri büyük yalanı terk ederek, Türk’le el ele vermek zorundadır. Artık bunu anlamalıdırlar. Bir de her yıl, ‘acaba Amerikan Başkanı ne diyecek’ sorusu kafaları kurcalamaktadır. Amerikan Başkanı ‘soykırım’ dememiş de ‘büyük felaket’ demiş. Söylediği sanki başka kapıya çıkıyor. Daha ne diyecek ve ne derse desin. Amerika ve diğer ülkelerdeki Büyükelçilerimiz, nisan ayı başında veya sonunda tüm dünya parlamentolarında gerçekleri belgeleri ile onların gözlerine sokmalıdır” ifadelerini kullandı.

Siyasetcafe.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.