AKP'nin tehlikeli tercihi ve ulusalcılar.

AKP'nin tehlikeli tercihi ve ulusalcılar.

AKP varlığını korumaya çalışırken, Hazine'ye ipotek koyduruyor. 'Ulusalcılar' ise AKP ile Cemaat arasında tercihe zorlanıyor. Oysa üçüncü bir yol da var..

Çarşamba gecesi Halk TV'de yayınlanan ''Nereye Gidiyoruz?'' adlı programda"Ne AKP, ne Cemaat... Üçüncü yolu halk bulacak'' dedim. Ardından da ekledim: "Ulusalcı bazı siyasetçiler ile ulusalcı medya organları, cemaate olan alerjileri yüzünden, AKP'yi bilerek ya da bilmeyerek destekleme yanılgısına düşüyor... Öyle ki; ulusalcı bazı yazarlar, sırf cemaat karşıtlığından dolayı, Erdoğan'ın ses kayıtlarının montaj olduğunu bile söyleyebiliyor... Bakın;biz AKP'ye de cemaate de muhtaç değiliz. Üçüncü yolu bulmak ve bunu seçenek haline getirmek zorundayız...''
 

Bu sözlerim, özellikle sosyal medyada çok yoğun bir ilgi gördü... Bir süredir kafası karıştırılmaya ve AKP'ye yedeklenmeye çalışılan ulusalcı seçmenler,"Üçüncü Yol'' üzerine onlarca soru sordu ve bana da mail yolladı.

Benim ''Üçüncü Yol'' önerim açık ve nettir! CHP; ter türlü eksiğine rağmen;  cemaat ile AKP'nin Türkiye'yi soktuğu karanlıktan çıkış için tek umuttur. Gerçekçi tek seçenektir... Bunu Halk TV'de de söyledim: "Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'ye 90 yıl rehberlik etti... Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünceleri, bir doksan yıl daha bize yeter...''

Her şey bu denli açıkken, özellikle ulusalcı bazı yayın organlarının cemaate karşı AKP'yi desteklemesi ve tüm günahları cemaatin üstüne yıkması anlaşılır gibi değil. Suçlar ve günahlar, hem AKP'nin hem de Fethullah Gülen Cemaati'nindir!

Bunu söyleyemeyen ve özgücüne güvenemeyenler, 17 Aralık sonrası, AKP'nin arkasında saf tuttular... Bunu gizlemek için de ''CHP cemaat ile işbirliği yapıyor'' yalanına sarıldılar. Oysa ki; kendileri bilerek / bilmeyerek AKP'nin yanında yer aldılar... Halka ''üçüncü yol''u ve tünelin ucundaki ışığı göstermek yerine, "AKP cemaati temizlesin, sonrasına bakarız'' kolaycılığına düşenler, bu ceberrut iktidarı kendi tabanlarında bile, yeniden ''demokratik seçenek''hanesine soktular...

O beğenmedikleri, elllerinde hiçbir kanıt ve belge olmadığı halde "Cemaat ile işbirliği yapıyor'' dedikleri CHP, ''AKP meşruiyetini yitirmiştir, bir an önce istifa etmelidir'' diye çıtayı yükseltirken, aynı kesimler, AKP'nin devleti tekeline alma operasyonunun payandası haline geldiler.

Öyle ki; AKP'nin yaptığı tüm hukuksuzluklara "Cemaati tasfiye ediyorlar'' diyerek çanak tuttular... Bu yanılgı hala sürüyor... Bazı ulusalcılar, cemaati tasfiye operasyonuna destek olurken, AKP'ye hayat öpücüğü veriyor... AKP, geride kalan 12 yılın tüm sorumluluğunu cemaatin üstüne yıkarken, ulusalcı kesimin bazı sözcüleri "Ortaktınız, bütün suçları birlikte işlediniz, unutmayız, unutturmayız'' demiyor; diyemiyor...

Evet; yaşadıkları duygusal fırtınayı anlıyorum... Arkadaşları, eşleri, kardeşleri ve yoldaşları cezaevine atıldı. Haksızlığa uğradı, linç edildi... Bu linç hala sürüyor! Ama lincin ortakları ve linci yapanlar, AKP ile cemaattir... ABD destekli operasyonların mimarı AKP, uygulayıcısı ise cemaattir... Günah her ikisinindir... AKP, devleti tek başına yönetmek ve tasfiye olmamak için cemaati tasfiye etmeye çalışırken, biz bu gerçeği unutamayız...

Bu gerçeği görmek yerine, hemen hergün CHP'yi hedefe oturtmak ve onun tabanından oy kapmaya çalışmak, AKP'yi güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Bu kesimlerin hedefi, CHP'den değil, AKP tabanından oy almaya çalışmak olmalıdır. Ne yazık ki; kolay olan yol seçilmiş ve CHP tabanına oynama stratejisi belirlenmiştir. Tüm enerjilerini CHP tabanından oy almaya harcayanlar, AKP'nin ''kemikleşmemiş'' seçmenini ise boşlamıştır.Milyonlarca insan, AKP'nin hegemonyasına terk edilmiştir. Oysa ki; Türkiye'nin aydınlığa kavuşabilmesi için, CHP'nin değil; AKP'nin seçmen tabanının daraltılması gerekmektedir. CHP'nin cemaatin tabanından oy almaya çalışması da doğru bir stratejidir. Kitle partisi olmak budur. Aksi, İşçi Partisi gibi marjinalleşme tehlikesini beraberinde getirir.  

Bazı ulusalcılar, yukarıda da ifade ettiğim üzere, bilerek ya da bilmeyerek AKP'nin seçim stratejisine hizmet ediyor. AKP, bir süredir "CHP cemaat ile işbirliği yapıyor'' yalanını söylüyor. Bu yalan, AKP'nin yeni bir demagojisidir. AKP, cemaati bölmeye ve cemaat tabanında CHP'ye olan alerjiyi kullanmaya çalışıyor. Böylece, cemaatin taraftarlarını AKP saflarında tutmayı hedefliyor. Erdoğan bu yüzden hemen her mitingde, ''CHP ile cemaat aynı safta'' diyor. Bir bakıyorsunuz; bu söylem ulusalcı yayınlarda ''ulusalcılar''tarafından da dillendiriliyor.  ''CHP ile cemaat işbirliği yapıyor'' diyenler, AKP'nin seçim söylemini yeniden üretiyor ve Erdoğan'a can suyu veriyor.Böylece, cemaat taraftarı olan, ancak AKP'ye de oy vermemeyi düşünen binlerce kişi, ''yeniden'' iktidar partisine yedekleniyor.

Şimdi söyler misiniz? Ulusalcı kesimlerin hiçbir gerçeklik barındırmayan bu söylemi kimin işine yarıyor? Cemaat tabanı AKP'den kopup farklı arayışlara girerken ve yüzünü özellikle MHP'ye çevirmeye başlamışken, "CHP - Cemaat itifakı'' söylemi AKP'yi güçlendiriyor. Sırf CHP'den birkaç yüz oy alabilmekadına, geniş kitleler ısrarla AKP'nin tucağına itiliyor. Bu tür söylemler, AKP cephesini güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyor.

Bu yüzden, ulusalcı siyasetçilerin yeniden düşünmesi ve maniple edilmemeleri için enine boyuna düşenmeleri gerekiyor. Ulusalcılara, AKP tarafından mesaj yollandığı ve "Sizi cemaat cezaevine koydurdu, onlar tasfiye edilince tahliyeler olacak'' dediklerini biliyoruz. AKP bu propagandayla, ulusalcıların desteğini almaya ve hukuksuzluklarına toplumsal destek bulmaya çalışıyor.AKP'nin tahliyelerin önünü kestiği ve tahliyelere engel olduğu daha birkaç gün önce görüldü. TBMM'de tahliyelerin önünü açacak olan teklif, AKP tarafından reddedildi. AKp bu bağlamda, her zamanki gibi ikiyüzlü bir siyaset sergiliyor. Bazı ulusalcıların ise 12 yılık AKP deneyiminden hiç ders almadığı görülüyor.

Bugün aslında, cemaatin CHP ile değil MHP ile dirsek temasında olduğunuyazacaktım. Buna örnek olarak da Fethullah Gülen'in Erzurum'daki köyünde yaşanan siyasi hareketliliği ve köyün her yerinin MHP bayraklarıyla donatılmasını örnek gösterecektim. Ancak; sevgili Yalçın Küçük'ün Sözcü'deki demecini okuyunca, hem çarşamba gecesi HALK TV'de söylediklerimi paylaşmak hem de bu meseleye değinmek istedim. Belli ki; Yalçın Küçük de İşçi Partisi'nin yayın organı Ulusal Kanal'ın içine düştüğü tarihsel yanılgıyadaha fazla sessiz kalamamış. Küçük, kendisini ziyaret eden Soner Yalçın'a"Ulusal Kanal AKP'nin kanalı oldu'' demek zorunda kalmış.

Demek ki; yukarıda dile getirdiğimiz tespitler, yani CHP'nin zayıflatılmaya çalışılması ve ''objektif olarak'' AKP'ye destek verilmesi, Yalçın Küçük'ü de çok rahatsız etmiş... CHP'nin cemaat ile işbirliği yaptığına dair tek bir kanıt gösteremeyen Ulusal Kanal ve Aydınlık'taki maniplasyon, Küçük'ün de dikkatini çekmiş...

Düne kadar Yalçın Küçük'ün tespitlerini ve CHP'ye ilişkin haklı / haksız eleştirilerini manşetlerine taşıyan Aydınlık ve Ulusal Kanal, sanırız Küçük için de''Cemaatçi'' deme kolaylığına düşmez ve yayın politikasını gözden geçirir...

Bakın, birkaç gün önce Halk TV'de çok önemli iki noktanın altını çizdim:

Keşke Ulusal Kanal ve Aydınlık, hayli yankı bulan bu sözlerimin ardındaki tehlikeye eğilmeyi ve perde arkasını araştırmayı tercih etseydi. CHP'nin cemaat ile ''olmayan işbirliği''ni sayfalarına taşıyan Ulusal Kanal ve Aydınlık, Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de yaratacağı yıkımı halka anlatsaydı.

Tehlike şu:

17 Aralık hırsızlık operasyonları sonrası, AKP dışarıda büyük bir prestij kaybına uğradı. AKP, yandaşlarına kaynak yaratabilmek amacıyla ortaya koyduğu hiçbir projeye ''mali kaynak / destek / kredi'' bulamıyor. Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı ve Kanal İstanbul projeleri hayata geçirilemiyor. Projeler mali kaynak olmadığı için sekteye uğruyor.

AKP bu tıkanıklığı aşmak için, yabancı sermayeyle tehlikeli bir oyuna giriyor:TC'nin Hazine'si, kredi verebilecek güçteki finansörlere ''ipotek'' ettirilmeye hazırlanıyor. Yani; Hazine'ye ''ipotek'' koyduruluyor. Devlet, bu saçma projelere ''kefil'' oluyor.

Türkiye'nin çok uzun yıllar önce terk ettiği bu tehlikeli uygulama, AKP eliyle yeniden devreye sokuluyor. Bu, Hazine'ye her an haciz konulabilmesi anlamına geliyor... Henüz muhalefet partilerinin de bilmediği bu gerçek, AKP'nin yaratacağı en büyük yıkım olma özelliği taşıyor.

Ayakta durmak için ''ulusalcılar''ın desteğini almaya ve Gülen Cemaati'ne yönelik alerjiden kendisine ''sempati'' sağlamaya çalışan AKP ve Erdoğan, ikinci tehlikeli adımını ise "toplumsal kutuplaşma'' yaratarak atıyor. Toplumsal kutuplaşma / çatışma / çatıştırma / ayrışma ve ayrıştırma stratejisi uygulayan AKP, kaybedeceğini hissettiği taktirde, ''seçim yaptırmama'' planını da sümen altında tutuyor.

AKP öte yandan ise cemaatle el altından bağ kurmaya ve seçim öncesi yaşayacağı tahribatı en aza indirmeye çalışıyor. Kaset furyası yüzünden zor günler yaşayan Tayyip Erdoğan, cemaati bir yandan tehdit ediyor, bir yandan ise uzlaşma yolu aradığına ilişkin mesajlar yoluyor. Erdoğan ve cemaat arasında''Ali Babacan'' üzerinden ''geçiş hükümeti'' senaryoları konuşuluyor. Erdoğan, kendisini koruyabilmek adına bu senaryoyu da ihtimal olarak bir kenarda tutuyor.Bülent Arınç ise ''ara dönem''in Başbakanı olmayı istediğine ilişkin mesajlar yolluyor.

Birkaç kere söyledik; yine tekrarlayalım...

CHP'nin cemaat ile işbirliği yaptığı koca bir yalandır... Bu yalan, AKP'nin seçim taktiklerinden biridir...  AKP, muhafazakar kesimleri yanında tutabilmek, çözülmeyi engellemek ve CHP tabanının kafasını karıştırmak için bu yalana başvuruyor...  Bu yalanı tekrarlamak, AKP'ye hizmet etmektir...

AKP, iktidarda kalabilmek için, Hazine de dahil olmak üzere her şeyi ipotek etme hazırlığındadır. Dağıtacağı mali kaynakla ayakta durmaya çalışan AKP, iktidarını toplumsal provokasyonlar yaratma ve çatışma çıkarma üzerine kurgulamıştır. AKP'nin bu tehlikeli adımlarını boşa çıkarmak ise karşısındaki en büyük güç olan CHP'yi desteklemekten geçmektedir. ''Bazı ulusalcılar''ın sırfcemaat karşıtlığı adına bilerek ya da bilmeyerek AKP'ye destek olması ve CHP'yi hırpalamaya çalışması, AKP'nin ekmeğine yağ sürmektir...


Barış Yarkadaş

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.