Alp Gürkan'ı kim koruyor?

Alp Gürkan'ı kim koruyor?

Soma'daki maden faciasından kimin sorumlu olduğu tartışılırken yazar Ahmet Hakan, Soma Holding'in sahibi Alp Gürkan ile ilgili önemli bir yazıyı köşesine taşıdı.

Hüriyet yazarı Ahmet Hakan "Alp Gürkan’ın arkasında kim var? Alp Gürkan bu dokunulmazlığı nereden alıyor?" diye sordu...

İşte Ahmet Hakan'ın kaleme aldığı o yazı...

BAŞBAKAN Erdoğan ilk gün ne dedi?

-“Kazadır, olur” dedi.
-“Fıtratta var” dedi.
-“Dünyanın her yerinde böyle” dedi.
-“Tarihten bugüne böyle”
dedi.

*

Başbakan Erdoğan şu ana kadar...


Soma Madencilik ve onun sahibi Alp Gürkan’a toz kondurdu mu?


-“Maden şirketinin ihmal ve kusuru olup olmadığını araştıracağız” dedi mi?


-“Bu şirketin sahibi hukuk önünde hesap verecek” dedi mi?


-“301 işçi ölmüş, şirketin sahibinin ifadesine bile başvurulmuyor, bu nasıl savcı, bu nasıl adalet” dedi mi?

*

Hepimiz şahidiz:


Demedi.


Şirkete ve şirket sahibine toz kondurmadı.

*

Bu apaçık ve yalın gerçeğe rağmen...
Hükümet yanlısı medyadan...
-Alp Gürkan’ı kim koruyor?
-Alp Gürkan’ın arkasında kim var?
-Alp Gürkan bu dokunulmazlığı nereden alıyor?

Falan diye feryatlar yükselmiyor mu?
İnsanın kafayı yemesi işten bile değil.

Sarıklı cübbeliler de özgürce gitmeli Soma’ya

Sarıklı cübbeli kişilerin Soma’ya gidip kendi inançları doğrultusunda Soma halkının derdiyle dertlenmesinde ne gibi bir sakınca olabilir?
Sen nasıl gidiyorsan Soma’ya, onlar da gidecek.

*

Ama sen ne yapıyorsun?


“Benim gibi oraya gitmeye layık olanlara engelleme yapılırken onlar gibi oraya gitmeye layık olmayanlara geç deniyor” iması taşıyan fotoğraflar paylaşıyorsun, yorumlar yapıyorsun.


Bunu yapma.

*

Sorun onların gitmesinde değil, senin gidememendedir.


Sorun onlara özgürce Soma’ya giriş hakkı tanınırken sana tanınmamasındadır.


Sorun onlara “birinci sınıf vatandaş” uygulaması yapılırken sana “sakıncalı vatandaş” uygulaması yapılmasındadır.

*

O zaman söylemen gereken şudur:
“Onlara yaptığın uygulama doğru... Aynı uygulama benim için de geçerli olmalı”.

Facianın nedeni

301 işçinin can verdiği madeni işleten şirket, çok büyük bir başarı elde etmiş:


-Madeni devlet işletirken kömürün 
maliyeti 130 dolar imiş.

-Bu şirket işletmeye başlayınca kömürün maliyeti


24 dolara inmiş.

*

Bu şirket, bu mucizeyi nasıl gerçekleştirmiş olabilir?


-Yaşam odası kurmayarak olabilir mi?


-İşçi ücretlerini kısarak olabilir mi?


-Kazalara karşı etkin güvenlik önlemlerine yapılan masrafları daraltarak olabilir mi?


-İşçi eğitimine harcanan parayı gereksiz bularak olabilir mi?

*

Bu kadar çarpıcı bir hakikat ortada dururken...


Hepimiz oturmuş kazanın nedenini tartışıyoruz:


-Trafo mu patladı?


-Kömür mü yandı?


-İhmal mi var?


-Kusur mu var?

*

Oysa elimizde kapı gibi bir kaza nedeni var:


Mucizevi maliyet indirimiyle kâr hırsını tatmin etmeye çalışan zalim bir anlayış.


Ve ona bu alanı açan anlayışsız ve vicdansız devlet aklı.

 

Hadi Hüseyin Çelik şunu da bir tevil et

 

GÖRÜNTÜLERE baktık:


Başbakan Erdoğan’ın market içinde bir vatandaşa tokat ya da yumruk attığı net bir şekilde anlaşılmıyor.


Bir kargaşa var, bir ittirip kaktırma var, bir uğultu, bir belirsizlik var.


Kısacası bir netlik yok.

*

Hüseyin Çelik bu flu görüntülere yaslanarak olayı bir güzel tevil etti:


-“Olayın görüntüsü yok” dedi.


-“Bu konuda Başbakan’ın etrafında olan insanların iddialarına itibar edelim” dedi.

*

Tamam, öyle yapalım.


“Görüntü yok” deyip geçelim.

*

Ama bir olay var ki...


İşte onun kabak gibi görüntüsü de var, sesi de var.


İzlediğimizde şunu görüyoruz:


Başbakan Erdoğan, bir göstericiye parmağını sallayarak “Sen bu ülkenin Başbakanı’na yuh çekersen tokadı yersin” diyor.

*

Hüseyin Çelik biraz da bu kabak gibi görüntüsü, kabak gibi sesi olan olayı tevil edebilir mi acaba?


Yine “70’lerin Demirel’i” edasıyla ama...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.