Ayşe Arman'dan 'sevişme' ile ilgili yeni çıkış!

Ayşe Arman'dan 'sevişme' ile ilgili yeni çıkış!

Hürriyet yazarı Ayşe Arman yine anlattıkları ile coştu. Arman bir blog sitesine verdiği röportajında "İrili, ufaklı bütün sevişmeler güzeldir… En güzeli de kahkahalar atarak sevişmek…" dedi.

Oya Çınar'a konuşan Ayşe Arman, gazeteciliği dahil çok tartışılan "seks" yazılarına değindi.

 
 
Ayşe Arman için çok şey söylemek mümkün. Evet çok çalışkan; çok özgün. Türkiye'nin belki de en nev-i şahsına münhasır gazetecisi o! Yapılmayanı yapıyor, sorulmayanı soruyor. Ve bunu bin yıldır çıtayı hep daha yükselterek devam ettiriyor. Nasıl mı? "Bir sır varsa da, en azından ben bilmiyorum" diyor. O sırra ermek mümkün değilse de, en yakın bilgiyi veriyorum şu an size. Ayşe Arman merak ediyor...

İşte böyle diyor Oya Çınar, blogundaki Ayşe Arman röportajının girişinde. Ayşe Arman gazeteciliği de konuşuldu röportajda, çok tartışılan "seks" yazıları da...

İşte Oyalamaca isimli blogdaki o röportajdan dikkat çeken bölümler:

AYŞE ARMANLAŞMAK, AYŞE ARMAN GİBİ OLMAK NEDİR?

Sen hep üzerine konuşulan bir insan oldun. Başlarda çok eleştirildin ama sonra ‘Ayşe Arman gazeteciliği’ diye bir kavram çıktı. İnsanlar üzerine tartıştı. Üniversitede tez konusu oldu. ‘Ayşe Arman gibi olmak’ ‘Ayşe Arman-laşmak’ – ‘Ayşe Arman’lıkta Ayşe Arman’ı geçmek gibi tabirler kullanıldı. Bunlar kulağına nasıl geliyor?

-Bir şekilde, iltifatlara da, hakaretlere de çok kulak asmamayı ve yoluma devam etmeyi öğrendim. Önemli olan yoldur, emektir, çabadır ve çalışmaktır. Ölene kadar çalışmak gerekiyor!!! Hepimiz için geçerli bu. Çalışmazsan, üretmezsen ayakta kalamazsın, bu kadar basit. 25 yaşında köşe yazmaya ve röportaj yapmaya başladım. Şimdi 45 yaşındayım, 20 yıldır hala, o ya da bi şekilde insanlar benim hakkımda konuşuyorsa, bu iş üretmeye devam ettiğim içindir…

Peki ‘Ayşe Arman-lık’ sence nedir?

-Hiçbir fikrim yok. Ben, benim. Başkasına benzemeye çalışmıyorum. Olmadığım biri gibi gözükmeye uğraşmıyorum. Mal bu! Bu, galiba işte Ayşe Armanlık. Yani samimiyet. Samimiyet öyle bir duygu ki, yamuk yapamıyorsun, miş gibi olmuyor, çünkü samimiyet insanlara geçiyor. Varsa var, yoksa yok… Ben gerçekten aşk duyduğum bir işi, aşkla yapıyorum. Eğleniyorum. Bir sürü şey öğreniyorum. İnsan hikayelerine ölüyorum, bitiyorum. Bunları da yazıyorum. İç dünyamı da anlatıyorum. İnişli çıkışlı bir tipim. Bir uçtan bir uca savruluyorum. Hep bir öğrenme halim var. Her şeyi abartma halim var, çocuk gibiyim aslında. Her yaptığım röportaj, benim için dünyanın en önemli röportajı… Böyle saçma bir tipim…

“Ben yaptım oldu!” diyor musun???

-Haşa! Üç hafta yapma, bak bakalım ne oluyor… Yoksun o zaman… Ne kadar ekmek, o kadar köfte! Her Pazar iki saat mutluyum, o kadar, sonra unutulup gidiyor yaptığın röportaj, sil baştan yeniden başlıyorsun. Ama bak, ben üç tane iş yapıp yorulanlardan değilim, uzun yol koşucusuyum, maratoncu yani! 20 yıldır neredeyse her Pazar işi yapıyorum. Şu memlekette en çok röportaj yapmış insanlardan biriyim. Çözdüğüm kasetler dünyayı döner…

HİÇ "ONE NİGHT" YAŞAMA FIRSATIM OLMADI Kİ!

Bir yandan da dünyanın en özgürlükçü kadını gibi duruyor olsan da, hatta marjinal bir hayat yaşıyor gibi görünsen de bazı konularda inanılmaz tutucu olduğunu düşünüyorum. Mesela, ‘Aşk eşittir seks’ tarifin. Bu düpedüz “Aşık olmadığım adamla yatmam, sevişmem” demek çünkü. Ya da “Hiç one-night yaşamadım” demen. Gerçekten yaşamadın mı?

- (Gülüyor) Yaşama fırsatım olmadı ki! “One night stand olur” diye başladığım şey, 6 yıl sürdü… Uzun sürüyor benim ilişkilerim. Bu da hoşuma gidiyor aslında. Seksi, sadece bir gece yaşayıp, sonra hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edemeyecek kadar değerli buluyorum. Belki seksi ayağa düşürmeyi de sevmiyorumdur, kim bilir… Benim için şöyle yani: Biriyle sadece bir kere yatağa gireceksek, hiç girmeyelim. Çoooook güçlü şeyler hissetmiyorsak da girmeyelim… Seks, aşkla olunca güzel. Ben yaşadığımız ilk seksin de, sonraki ilişkilerimiz için çok belirleyici olduğuna inanıyorum. Benim ilk cinsel deneyimim de çok aşık olduğum biriyleydi. Ve 7 yıl birlikte olduk. O yüzden bu konularda biraz eski kafalıyım. Seks benim için gerçekten aşk. Aşk da seks. O yüzden de sadece “Merhaba” dediğim biriyle yatamam. Çünkü tanımam, etkilenmem, zaman geçirmem, baştan çıkmam, hayranlık duymam lazım. Seks o kadar şahane bir şey ki, uyduruk halini yaşamak istemiyorum. Her şeyi hakkını vererek yapmak lazım, sevişmek de benim için öyle…

EN GÜZELİ KAHKAHA ATARAK SEVİŞMEK

Yıllarca cinsellikle ilgili yazmadığın ya da sana bununla ilgili sorulmayan bir şey kalmadı aslında. Farklı ne sorabilirim dedim ve aklıma Charles Bukowski’nin bir kitabında okuduğum şu dizeler geldi. “Bazen hiç düzüşmemek, yarım yamalak bir düzüşmeden daha iyidir. Yanılıyor da olabilirim… Hatta genellikle yanıldığım söylenir.” Katılır mısın buna ?

- Benim için yarım yamalak da olsa, hele ki içinde aşk varsa, sevişmek, hiç sevişmemekten daha iyidir! İrili, ufaklı bütün sevişmeler güzeldir… En güzeli de kahkahalar atarak sevişmek…

"SAATİNİ ÇIKARMADAN SEVİŞEN ERKEKLER..."

Ve benim en en sevdiğim yazılarından biri "Sevişirken saatinizi çıkaranlardan mısınız?" başlığıyla yazdığın yazıydı. Yalnız başlıktan bağımsız olarak sadece sevişirken değil, bir olay bir durum karşısında kimlik olarak soyunmayı anlatan bir yazıydı aslında. Saatini en son ne zaman nerede ne için çıkardığını merak ediyorum…

-Röportaj yaparken, yüzük-müzük-saat ne varsa çıkarıyorum… Kendimi tamamen karşımdakine veriyorum. Teslim oluyorum. Karşındakini ruhen, kalben soymak istiyorsan senin de bunu yapman gerekiyor. Sen kendi kabuğundan kurtulamazsan, karşındakine bunu hiç yaptıramazsın! Nedense saatimi çıkarmak, bir tür, o ana dair şeylerden kurtulmak gibi geliyor… Saçma belki ama yapıyorum… Ve evet, sevişirken de çıkarıyorum… Saatlerini çıkarmadan sevişen erkekler, benim için çoraplarını çıkarmadan sevişen erkeklere benziyor!

ÇIPLAK GOTOĞRAFLARI BABAN YAŞASA ÇEKTİRİR MİYDİN?

Bir de o çok ses getiren 40 yaş pozların var. Evli ve bir çocuk sahibiyken, kimilerine göre saygınlığın en tepesindeyken, senin “seksi” ama genel algının “çıplak” dediği o meşhur fotoğrafları çektirdin. Baban yaşıyor olsaydı, o fotoğraları yine çektirir miydin?

-Elbette! Ne zaman babamı dinledim ki… Kafamın dikine gitmeyi babamdan öğrendim ben! Tabi ki çektirirdim! Şu anda da banyomda asılı o fotoğraflar. Hatta 50’imde yeniden yapayım diyorum. Eğlendim Nihat’la çalışırken. Kavga da ettik. O öyle bir adam, bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyorsun. Ama şahane bir fotoğrafçı. Bir sanatçı o. Bir sürü şey öğrendim ondan. Elimi, kolumu ne yapmam gerektiğini, bacağımı n’aparsam daha ince görünebileceğimi… Hala ondan öğrendiğim şeylerin ekmeğini yiyorum. O bir büyücüdür. Her kadının bir Nihat Odabaşı fotoğrafı olmalı.

ALYA 25 YAŞINDA GELİP 55 YAŞINDA BİR ADAMA AŞIK OLDUM DESE...

Sana göre bir sürü şey çok normal… 25 yaşındaki Alya sana gelse ve 55 yaşındaki bir adama sırılsıklam aşık olduğunu söylese…

-Üzülürüm ama yapacak bir şey yok! Onun hayatı, karışamam, geçici bir delilik yaşadığını düşünürüm… Ve gerçekten geçmesi için beklerim. Geçer de… 30 yaş çok fazla çünkü… İnsanın içi titriyor çocuğu söz konusu olunca. Ama dediğim gibi kimsenin hayatına da müdahale edilemiyor. Nasihat filan da palavra.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum