Bakü'nün düşman işgalinden kurtuluşunun 103. yıl dönümü!

Bakü'nün düşman işgalinden kurtuluşunun 103. yıl dönümü!

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün düşman işgalinden kurtuluşunun üzerinden 103 yıl geçti.

Azerbaycanlılar, 103 yıl önce Anadolu'dan kardeşlerinin yardımına koşan Mehmetçikler ile komutanları Nuri Paşa'yı bugün de saygı ve minnetle hatırlıyor.

28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, ilk anlaşmasını Osmanlı Devleti ile imzaladı. Gürcistan'ın başkenti Batum'da, 4 Haziran 1918'de imzalanan anlaşma, Azerbaycan ile Osmanlı arasında siyasi, hukuki, ticari ve askeri alanlarda dostane ilişkiler kurulmasını öngörüyordu.

Azerbaycan, bu anlaşmanın 4. maddesi uyarınca, İngiliz güçleri ile Ermeni ve Bolşevik çetelerin işgaline karşı Osmanlı hükümetinden yardım istedi. Bu talep Osmanlı hükümetince olumlu bulundu ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, kardeşi Nuri Paşa'yı bir ordu kurarak Azerbaycan'ın yardımına gitmesi için görevlendirdi.

Nuri Paşa, Filistin Cephesi'nden getirilen 106. ve 107. Piyade ile 56. Topçu Alaylarının da katılımıyla Kafkas İslam Ordusu ismi verilen orduyu kurarak Azerbaycan'a hareket etti.

 

 

BAKÜ'NÜN BAŞKENT OLMASINDA BÜYÜK ROL OYNADI

 

Kafkas İslam Ordusundaki asker sayısı, Azerbaycan kolordusundan yapılan 1000 kişilik takviyeyle 12 bine ulaştı. Kafkas İslam Ordusu, önce güzergahındaki Göyçay, Salyan, Ağsu ve Kürdemir'i düşman güçlerinden temizledi, 15 Eylül 1918'de 30 saat süren şiddetli çatışmalardan sonra Bakü'yü kurtardı.

Osmanlı askerleri Bakülüler tarafından coşkuyla karşılandı, kentte geçit töreni düzenledi.

Fakat Osmanlı ordusunun Bakü'deki kalış süresi uzun sürmedi. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılınca 30 Ekim 2018'de imzalanan Mondros Mütarekesi gereği savaştan önceki sınırlarına çekilmek zorunda kaldı. Dolayısıyla Kafkas İslam Ordusu 16 Kasım'da Bakü'yü terk etti.

Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan'da sadece 2 ay kaldı fakat ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması ve Bakü'nün başkent olmasında önemli rol oynadı.

 

BAKÜ'NÜN FATİHİ: NURİ KİLLİGİL

 

Kafkas İslam Ordusu Komutanlığında Azerbaycan Türkleriyle omuz omuza da savaşan Killigil'i yakından tanıyalım...

1890 yılında Manastır'da dünyaya gelen Nuri Paşa, ağabeyi Enver Paşa gibi asker olmayı seçti. 1903'te Manastır Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi. Uzun yıllar Osmanlı ordusunda subay olarak görev yaptı, general rütbesiyle İstiklal Mücadelesi'nde yerini aldı.

Trablusgarp Cephesi'ndeki üstün başarısından dolayı yarbaylığa terfi eden Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu komutanlığına atanarak, Azerbaycan Türkleriyle omuz omuza Rus ve Ermeni çetelerine karşı savaştı. 15 Eylül 1918'de Bakü'yü düşman işgalinden kurtardı. Onun adı, bu başarıdan dolayı Azerbaycan'da Bakü'nün Fatihi olarak anılacaktı.

 

ere-038.jpg

 

Azerbaycan Türkleri için büyük öneme sahip olan Nuri Killigil'den Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva şöyle bahsediyor:

 

"Nuri Paşa Azerbaycan Türkleri için çok büyük bir lider. Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'nda yenilmişti ve çok zor günler geçiriyordu. Buna rağmen Azerbaycan'a Nuri Paşa'nın başkanlığında Türk Kafkas İslam Ordusu desteği geldi. Zor günler yaşamalarına rağmen Anadolu'daki insanımız Azerbaycan'a yardıma geldi.

Nuri Paşa Azerbaycan'dan döndükten sonra da Azerbaycan için Türkiyemiz için fedakarlıklar etmişti. İlk silah fabrikasını kurmuştu. Türk dünyasının buna ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyordu. Nuri Paşa her zaman gönlümüzde yaşayacak. Türk dünyasının bütün insanlarının gönlünde yaşayacak. Hiçbir zaman ölmeyecek. Milleti için hayatını feda eden insanlar hiçbir zaman unutulmaz. Her bir Azerbaycan insanı 'Nur içinde yat Nuri Paşa. Seni hiçbir zaman unutmayacağız, milletimizin kahraman evladı' diyerek saygıyla anıyor."

Ülkesi için uzun yıllar cephelerde savaşan Killigil, askerlik tecrübelerini ve mekanik alanındaki bilgilerini Türkiye'nin güçlü bir savunma tekbolojisine sahip olması için kullandı.

Batı dünyasının tepki ve dikkatini çekeceği ilk adımı, 1933 yılında İstanbul Zeytinburnu'nda kurduğu fabrikayla attı. Bu adım, Türk savunma sanayiinin temelleri için çok önemli bir girişimdi.

Fabrikada tabanca, tüfek, el bombası, uçak bombası, mermi ve top mühimmatı üreten Nuri Killigil, üretimi artırmak için Sütlüce'ye fabrika açtı. Burada Filistin, Mısır, Suriye ve Pakistan'a silah ihracatı yapıldı.

Dünya silah lobisinin hamleleriyle Killigil'in silah üretimi engellenmek istendi. Hatta bu çabalar, fabrikanın kapanma aşamasına gelmesine neden oldu.

İsrail'in kuruluşu ve sonrasında, Filistin ve bölgedeki diğer Arap ülkelerine silah satması, Nuri Paşa'nın üzerindeki baskıların ve engellerin artmasına yol açtı.

 

67 YIL SONRA CENAZE NAMAZI KILINDI

 

2 Mart 1949'da İstanbul'un birçok yerinde hissedilen bir patlama yaşandı. Patlama, Nuri Killigil'in Sütlüce'deki fabrikasındaydı. Nuri Paşa, sahibi olduğu fabrikadaki faciada 28 çalışanı ile birlikte hayatını kaybetti.

Yapılan tüm aramalara rağmen Nuri Paşa'nın naaşı bulunamadı. Killigil'in cenaze namazı, Edirnekapı Şehitliği'nde bulunan mezarında ölümünden tam 67 yıl sonra kılındı.

Müttefik ülkelere silah ihracatı yapan Killigil'in dış güçler tarafından sabotaja uğrayıp uğramadığıysa hala konuşuluyor.

 

SİYASETCAFE İMTİYAZ SAHİBİNDEN ANLAMLI YAZI

 

Siyasetacafe İmtiyaz sahibi Mürteza Öztürk, Bakü'nün düşman işgalinden kurtuluşuna dair bir yazı kaleme aldı.

 

İşte o yazı;

 

Yazın ortasında Gence çölünde

Çikiblar yene de dize laleler

Yağişdan ıslanan yapraklarını

Seribler dereye düze laleler…

**

Azerbaycanlı Şair Telman Hacıyev’in bu türkü sözlerini yazarken yaşadığı duyguları tahmin etmek mümkün olsa da yaşamadan anlayabilmek mümkün değil.

Tabiatın güzelliğine olan övgü Azerbaycan edebiyatında önemli yer tutar. Ancak bu mısralar ne cennet Azerbaycan’ın doğal güzelliklerine, ne de Lalelere değil.

Bu mısralar bir hasretin, özlemin, umudun baskı altındaki tezahürüdür.

Türk Askeri’ne duyulan sevginin kelimelere dökülüşüdür.

1918 yılında Rus-Ermeni-İngiliz ittifakı ile katliama maruz kalan Azerbaycan Türk’lerine yardıma giden Türk Askerlerinin Gence’ de ki görüntüsünü kelimelere böyle dökmüş şair. Askerlerin başındaki Fes ve onun püsküllerini Lalelere benzeterek dile getirmiş.

Ermenilerin ve Bolşevik (Rus)’lerin Bakü’de ve Azerbaycan’ının diğer bölgelerinde masum sivil Türklere karşı başlattıkları katliamlardan dolayı Mehmet Emin Resulzade Osmanlı devletinden yardım talep etmiştir.

Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın tamamen Müslümanlardan oluşturduğu NURİ PAŞA komutanındaki Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’a doğru harekâta başlamıştır. Ordu Dağıstan ve Azerbaycanlı milislerin de katılımıyla yirmi bin kişilik bir kuvvetle ilk defa Gence’ de Ermenilerle karşılaşmış, burada Ermenilerin silahları toplatılırken çıkan çatışmalardan sonra Gence Ermeni zulmünden kurtarılmıştır.

Şair bu duygularını Sovyet Emperyalizminin baskısı altında dile getirirken açıkça Türk Askeri diyemediği için, Gence ’deki Türk ordusunu “Laleler” diye tasvir etmiştir.

Ancak asıl Türk Ordu’sunu bekleyen Bakü’dür.

Meylim üzündeki qara xaldadir
Hicranin elaci ilk vusaldadir
Ne vaxtidir BAKÜ’nün gözü yoldadir
Bir qonaq gelesiz bize laleler...

Evet, Bakü’nün gözü yoldadır diyor şair. Bakü aziz misafirlerini bekler gibi Türk Askerlerini beklemektedir. Laleler diye adlandırdığı Türk Askerini, “Bir qonaq gelesiz bize laleler” mırrasıyla Bakü’ye qonaq “Misafir” olarak davet etmektedir.

Bakü’de Ermeni’ler ve Rus’lar İngiliz’lerinde desteği ile katliam yapmaktadır. Binlerce savunmasız masum Türk soykırıma tabi tutularak katledilmektedir.

Bu aslında bir haykırış, bir yardım çağrısıdır...

Gence ’den Bakü’ye hareket eden Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu yol üzerinde ki bölgeleri de Ermeni çetelerinden temizledikten sonra Bakü önlerine varmış ve 5 Ağustos 1918’de saat 04.25’de 1. Türk taarruzu başlamıştır.

5 Ağustos taarruzunda Türk Askerleri kahramanca savaşmalarına rağmen cephanelerinin tükenmesi yüzünden şehre girememiştir. Birinci taarruz sırasında şehir ’de korku ve panik başlamış, gayri Müslim halk gemilerle kaçmak için sahile akın etmiş, Türkler ’de heyecan ve özlem ile “Laleleri misafir etmek için içeriden taarruza destek vermiştir. Bu taarruzda iki bin düşman askeri ölmüş, Türkler 39 şehit ve 444 yaralı vermiştir.

İkinci taarruzda mutlak şehri kurtarmayı amaçlayan Nuri Paşa Şark Orduları komutanlığından yardım istemiş ve gelen yeni kuvvetler 9 Eylül’de İslam ordusuna katılmıştır.

İkinci taarruz 8000 Osmanlı Askeri ve 6000 Azerbaycanlı milis kuvveti ile başlamış, yoğun topçu ateşi ile şehrin savunma hatları birer birer düşmüştür.

Nuri Paşa 14 Eylül akşamı verdiği emir ile 15 Eylül sabahı taarruza devam edilerek Şehrin tamamen kurtarılacağını bildirmiştir.

Sabaha karşı hücuma geçen Türk Ordusunun Kahraman askerleri Bakü’ye girmiştir artık.

Ermeni ve Rus birlikleri ise muharebe düzenini bozularak evlerde ve mahalle aralarında mevzilenmiştir.

Bakü’nün savunulması için büyük ümit beslenen İngilizlerin 39. Tugayı ise, Türk Ordusunun kararlılığı karşısında Şehri savunamayacağını anlamış ve bir gece önce gemilere binerek şehirden kaçmıştır.

İkinci taarruzda ise 1055 şehit ve yaralımız olmuştur.

15 Eylül saat 10,30’da Türk Ordu’sunun karargâhında aşağıdaki maddeleri içeren antlaşma imzalanarak Bakü teslim alınmıştır.

1-Bakü kayıtsız şartsız derhal teslim edilecektir.

2-Şehri savunan Askerler teslim olacaktır.

3-Her türlü silah ve cephane ile Devlet malı eşya ve binalar teslim edilecektir.

Artık Bakü’nün gözü yolda değildir. Bakü’nün qonaqı “Misafiri” gelmiştir.

Xeyalimdan neler gelib ne kecer
Yaz geler ellere durnalar kocer
Bulaqlar simovar ag dasdan ceker
Benzeyir cemende koze laleler..

Şair ’in hayalinden geçenler gerçekleşmiştir.

Savaşın bitiminden sonra Enver Paşa:

"Allah'ın yardımı ile Bakü şehri 30 saatlik şiddetli muharebeden sonra, 15 Eylül 1334'te(1918) saat 9 sularında zapt edilmiştir." sözleri ile galibiyeti ifade etmiştir.

Bakü Türk yurdu olmuştur, ardan geçen sıkıntılı yıllardan sonra şimdi de Türk Yurdu’dur ve ebediyete kadar Türk yurdu kalacaktır.

Atatürk’ünde ifade ettiği gibi: AZERBAYCAN’IN SEVİNCİ SEVİNCİMİZ, KEDERİ KEDERİMİZDİR…

 

Bakü’nün kurtarılışının yıldönümünde bütün şehitlerimizi Rahmetle anıyor, Aziz hatıralarının önünde saygı ile eğiliyorum...'

 

Siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.