Başbakan Recep Erdoğan'dan kritik açıklamalar

Başbakan Recep Erdoğan'dan kritik açıklamalar

Başbakan Recep Erdoğan, Alman Dış Politika Enstitüsünde, "21'inci Yüzyılda Türkiye, Avrupa ve Dünya" temalı bir konuşma yaptı. İşte haberin ayrıntıları;

Başbakan Recep Erdoğan, Alman Dış Politika Enstitüsünde, "21'inci Yüzyılda Türkiye, Avrupa ve Dünya" temalı bir konuşma yaptı.

İşte Erdoğan'ın konuşmalarından satır başları:

2014 yılı Türkiye AB ilişkileri bakımından tarihi bir yıl olacak. Esasen dünyamızın son yıllarda şahit olduğu önemli hadiseler, Türkiye AB önemini, AB üyesi olmasının hayatiyetini net bir şekilde ortaya koydu. Küresel arap krizi, Suriye ve Mısır meseleleri gibi çok daha gelişme, AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını hepimizin görmesini sağladı.

Artan nüfusa rağmen işsizlik azaldı. Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından olan yüksek enflasyon artık geride kaldı. Borçlanma faizleri düştü. Borçluluk oranı ciddi şekilde azaldı. Bütçemiz sarsılmaz bir disipline kavuştu. Bankacılık mali alanda yapısal reformlar gerçekleştirdik. Türkiye’deki demokratikleşmenin önündeki en büyük engellerden biri terör meselesiydi. Sosyal maliyeti kadar bir de ekonomik maliyeti vardı. Ayrıca terör sağlıklı bir ortamda reform yapılmasını da engelliyordu. Yoğun gayretlerimiz neticesinde terör meselesi bir çözüm yoluna girdi diyebilirim. Son bir yıl içerisinde Türkiye terör nedeniyle kayıplar yaşanmıyor.

DEĞİŞTİRİLMEK İSTENDİ

Bir başka engel de vesayet sistemi, devlet içine sirayet eden çete ve örgütlerdi. 11 yıl verdiğimiz yoğun mücadelede sorunların çözümü için önemli adımlar kaydettik. 17 Aralık’ta ekonomiye demokrasiye yeni bir saldırı yapılmak istendi. Devlet kurumlarına sirayet etmiş bir örgütlü yapı kullanılarak Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilmek istendi. İstikameti değiştirilmek istendi. Kararlı ve dik duruşumuz sayesinde, halkımızın desteğiyle bu saldırıyı da etkisiz hale getirdik.

Açıkçası 30 Mart’ta demokrasinin istikrarın özellikle de siyasetin çok büyük bir zafer elde edeceğine, eski Türkiye’yi artık kapatıp yeni Türkiye çağını başlatacağına inanıyorum.

VESAYET ODAKLARI VAZGEÇECEKLER

Çözüm sürecinin bütün sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm aracının siyaset olduğu herkes tarafından kabul edilecek. Biz hükümet olarak 11 yıldır Türkiye’nin normalleşmesine yönelik, Türkiye’yi AB standartlarına kavuşmanın mücadelesini veriyoruz. Çok sayıda engelle provokasyon ve sabotajla karşılaştık. Reform sürecini engellemek yada yavaşlatmak için hükümetimize çok sayıda tuzaklar kuruldu. En son 17 Aralık tuzağının bozulmasıyla, vesayet odakları vazgeçecekler. Bunun da çok önemli bir adım olacağını artık ben görüyorum.

GELECEĞE HAKSIZLIK OLUR

2023 için çok büyük hedefler belirledik. Önümüzdeki 9 yıl içinde büyüyen ekonomiyle, barışçıl dış politikamızla AB katılım sürecimizle 2023 hedeflerimize ulaşacağımızdan hiç şüphem yok. Türkiye AB ilişkilerinin, yada Türkiye Almanya ilişkilerinin dar bir çerçevede ele alınmasına biz her zaman itiraz ettik. AB ile Almanya’nın Türkiye ile ilgili ilişkileri var olan olaylarla değerlendirilemez. Bunun öncesinde tarihi bir boyutu vardır. Meseleyi sadece göç inanç ekonomi boyutuyla ele almak, bunu da popülizmin malzemesi yapmak tarihe ve geleceğe haksızlık olur.

Bakınız şu anda 77 milyona yaklaşan nüfusuyla, dev ekonomisi ve potansiyeliyle, coğrafi konumuyla Türkiye 21’nci yüzyılın şekillendirilmesinde varlığını mutlaka hissettirecek bir ülkedir. 21’nci yüzyıl maalesef bir savaşlar yılı oldu. ilk 14 yılında, lokal kalmakla birlikte çatışma savaş ve terörün dünyayı rahatsız ediyoruz. Ancak 21’nci yüzyılın, küreselleşmenin de etkisiyle, işbirliği ve dayanışma arayışlarının öne çıktığı yeni bir döneme işaret ettiğini görmemiz lazım. Savaşların, çatışmaların, terörün belli ülkelere ağır kayıplar verdirdiği, belli ülkelere de önemli kazançlar sağladığı çağ artık kapandı.

TÜM DÜNYANIN BAŞINI AĞRITABİLİYOR

Yerel sorunlar da şu anda tüm dünyaya tehdit teşkil edebiliyor. Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin yaşadığı sorunlar, artık sadece o ülkenin sınırları içinde kalmayıp tüm dünyanın başını ağrıtabiliyor.

Örneğin Filistin meselesi, Ortadoğu’dan başlayarak tüm dünyayı etkileme potansiyelini içinde barındırıyor. Böyle bir çağda, iş birlikleri, dayanışma platformları, daha fazla hayatiyet arz ediyor. Bu anlamda özellikle de Türkiye, bölgesel ve küresel meselelerde tecrübesinden istifade edilebilecek bir ülke özelliğiyle öne çıkıyor.

Filistin’e sırtımıza dönebilirdik. Mısır’daki darbeyi görmezden gelebilir susarak bu askeri darbeyi biz de onaylayabilirdik. Suriye’ye sırtımızı dönebilir, sınırımıza yığılan mazlumlara tepkisiz kalabilir, onları zalim Esed2in bombalarına terk edebilirdik. Rejim tarafından işlenen insanlık dışı cinatyetleri gösteren,i 55 bin kare fotoğrafı görmezden gelebilirdik. Şu anda Suriye içinde, bir şehrin topyekûn cezalandırılmasını, açlık ve sefalete terk edilmiş olmasını hiç duymayabilirdik. Biz bunu yapmadık, yapamadık, yapmayız. Tarih bize bunu yapma hakkı vermiyor. Coğrafya bize bunu yapma imkanı tanımıyor. Bütün bunların ötesinde, insani ve vicdani değerler bize böyle bir tepkisizlik hakkı asla vermiyor. Haksızlığa sessiz kalmanın mutlaka bir bedeli vardır.

TARİH BİZE GÖSTERDİ

Tarih bize gösterdi. Sınır örerek, mayınlar döşeyerek harici tehlikelerden emin olamazsınız. Bir ülke ne kadar korunaksız olursa olsun, dışarıya ilgisiz olarak ayakta kalamaz. Küresel sorunlara küresel cevaplar üretmek 21’nci yüzyılın kaçınılmaz gereğidir.

Birileri çıkıp Filistin meselesinin Avrupa’ya hiçbir bedelinin olmadığını iddia edebilir. Bu mesele vicdanlarda adalet duygusunun sarsılması gibi bir maliyet de ortaya çıkarmıştır. Mısırda yapılan darbenin orta ve uzun vadede en azından vicdanlara ödeteceği bir bedel açıktır. Suriye için de ödeneceğini hatırlatmak isterim. Suriye’de, Avrupa’nın yanı başında, 21’nci yüzyılın en büyük insanlık trajedisi yaşanıyor. 150 bine aşkın kayıtlı, bir o kadar da kayıtsız var. 300 bine ulaşan bir ölüm. 7 milyona varan bir göç söz konusu. 700 bine yakın Suriyeli bizim ülkemizde, 220 bini çadır ve konteynır kentlerde kalıyor. Ama bakıyorsunuz, bırakın Suriye için adım atmayı, mülteciler için dahi çok kısıtlı yardımlar yapılıyor. Bizim 2 milyar doları aşkın yatırım oldu, ama bize dünyadan gelen yardıma baktığınızda maalesef 130 milyon dolar.

Ortadoğu’da vicdanlar yaralandıkça bunun tüm dünyaya bedeli de ağır oluyor. Türkiye olarak 21’nci yüzyılın insani değerlerin damgasını vurmasını yürekten arzuluyoruz.

Burada son olarak şunu da vurgulamak isterim. Türkiye ile Almanya çok uzun bir tarih diliminde önemli iş birlikleri sergilediler. Şu anda Almanya Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke. İtlahalatta da ikinci konumda. Turist sayısında Almanya birinci sırada. Beş milyonu aşkın Alman vatandaşı ülkemizi ziyaret ediyor. Şu anda Norveç öne çıktı. Yerleşik olarak da Norveç halkı birinci, Almanya ikinci sırada. Artık halklarımızın kaynaşma süreci çok daha farklı konumda. Böyle bir yaklaşımın olduğu iki ülkenin geleceğe yönelik atacağı adımların da çok anlamlı olduğunu görüyorum. Türkiye’ye yerleşen alman turistler kendilerini ikinci evlerinde hissediyor.

EN BÜYÜK DESTEĞİNİ GÖRMEK İSTİYORUZ

İkinci üçüncü ve dördüncü nesillerle artık alman toplumunun önemli bir unsuru haline geldiler. İlişkilerimizi iş birliğimizi daha da ileri seviyeye taşımak için gayretlerimiz kesintisiz olarak sürecek. Almanya’dan AB sürecinde en büyük desteğini görmek istiyoruz. Sadece Almanya’da yaşayan Türklerin nüfusunun bir çok Avrupa ülkesinden fazla olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye reformlarını kesintisiz olarak sürdürecektir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.