Devlet kaydeder!

Devlet kaydeder!

Deneyimli Gazeteci Gürkan HACIR Dinlemeleri ve Yolsuzlukları köşesine taşıdı

Büyük ve köklü geleneğe sahip her devlet, daima kayıt tutar.

 

Liderini, yöneticisini, bürokratını hep kaydetmiştir. Ne yer, ne içer kimle evlenir? Evlendiği kişi kimdir, ailesi kimlerdir? Ne zaman yattılar kalktılar. Hep kayıt altına alınır. Üstelik bu şimdi olan bir şey değildir. Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferine çıkmadan ne yemek yediğini merak ediyorsanız Topkapı sarayına bakın. Listesi tutulmuş.

 

Devlet birikim demektir. Biriktirmek, kaydetmek demektir.


Onun için yolsuzluğu yapar geçerim, ihaleyi yandaşıma verir komisyonumu alırım, kimse duymadan şuraya da bir villa kondururum demek çocuksudur, hayaldir.


Attığınız her adım, içtiğiniz her bardak su kayıt altındadır.


Türkiye köklü bir devlettir.


Güzel.


Peki ama bu kontrolden çıkmış yasadışı dinlemeleri kim yapıyor? Hiç düşündük mü? Binlerce önemli telefonu kimler nasıl kayıt altına alıyor? Kaç kişi bu iş için yeterli gelir? Peki ya dinleme yapılan kişilerin her görüşmesi kayıt altına alınacak değerde mi? Lüzumsuz telefonları bir düşünün. Örneğin kebapçıya verilen sipariş, arabanın tamircisiyle yapılan görüşmeler...Veya eşle geceki dizinin analizi vs. Hepsini dinleyip tek tek ayıklamak sonra onları kelime kelime tapeye dökmek nasıl bir mesaidir hiç düşündünüz mü?


Biraz daha ileri gidelim.

 

Bu illegal kasetler nasıl hazırlanıyor? Cemaat diyerek kestirip atmak işin kolayı. Ama bir düşünün sadece geçen seçim öncesi patlayan MHP kasetleri tam 10 taneydi. Ve hepsi son iki aylık periyotta kaydedilmişti. Bir kasetin çekilmesi için yoğun bir telefon dinleme yapacaksınız, sonra teknik takip gelecek. Adamı adım adım izleyeceksiniz. Ardından buluşma yerine gizlice gireceksiniz ve sizi kimse görmeyecek. Ondan sonra buluşma anında dışarıda bir alıcıyla içerideki görüntüleri kaydedeceksiniz. İcraat bittikten sonra da tekrar eve girip tesisatı sökeceksiniz. Bu arada işinizi ihtimale bırakmamak içinde tek kamera ile çalışmayacaksınız. Evin her açısını kayıt altına almak için dört bir tarafa tesisat döşeyeceksiniz?

 

Kaç kişiyle olur bu prodüksiyon?


MHP komplosundan hareketle bir tahminde bulunalım. Bir kişiye böyle bir tuzak hazırlamak için en az 10 kişilik ekiple çalışmak gereklidir. Dinleyen, teknik takibi yapan kaydeden, eve girip tesisatı kuran, dışarıda kontrolleri sağlayan vs..


Bunu 10 kasetle çarpın.


Sadece 100 kişilik bir kadro çıkar karşınıza.


Yani orta çaplı bir tv kanalı personeli kadar.


Peki bunlar hiç mi yakalanmaz? Nerde barınırlar? Örneğin Ankara gibi bir yerde nasıl dolaşırlar ne yer ne içerler?

 

Cemaat deyip kestirip atmak işin kolayı.


Bakınız. Önce siyasal rekabette kullanılan bu dinleme ve gizli kaset çekimleri şimdi sistemin en temel argümanı haline geldi. Silahlı kuvvetlerin çökertilmesi bu basit teknikle olmadı mı? Hatırlayın ilk taarruz, geleceğin Genel kurmay başkanı olarak görülen Harp Okulu komutanı ordunun altın çocuğu Reha Taşkesen Paşa ile başladı. Sonrasında kudret noktasında hangi subay varsa onun dinleme kayıtları ortalığa döküldü. Metin Yavuz Yalçın, Işık Koşaner, Bilgin Balanlı, Çetin Doğan, Levent Ersöz vd.


Kuvvet komutanları hatta genel kurmay başkanına kadar.


Sonucunu biliyoruz.

 

Peki kim yaptı bu organizasyonu?


Cevabı biraz sonraya bırakalım ve başka bir yere uzanalım.


Atlantik ötesine...


Kısa adı NSA idi.


National Security Agency!


Yani ABD "Ulusal Güvenlik Ajansı"


ABD'nin ulusal güvenliğinden sorumlu ve kriptoloji/dinleme uzmanı bir kuruluştu. 1952 de kuruldu.1980 e kadar varlığı ABD kaynaklarınca inkar edildi. (Tıpkı bizim Jitem gibi, icraatları ortada ama kendi bir türlü ispatlanamıyordu) Oysa soğuk savaş yıllarındaki bütün dinlemeleri NSA'nın yaptığını tüm dünya biliyordu. Bünyesinde yüzlerce kriptoloji uzmanı çalıştırıyordu. 1980'lerle birlikte kısmen de olsa varlığı ABD yönetimince kabul edilmek zorunda kaldı.

 

90 lı yılların sonunda telefon dinlemelerin yanına elektronik postalarda eklendi. NSA geliştirdiği teknoloji ile artık mailbox lara da girebiliyordu.
Hatta o kadar öyle ki; geliştirdiği ve prizma adını verdiği bir programla Google Yahoo ve Hotmail başta olmak üzere her türlü servis sağlayıcıdaki kişisel bilgiye anında ulaşabiliyordu.


Wikileaks rüzgarı nihayet NSA'yı da vurdu. Edward Snowden isimli genç bir NSA ajanı itiraflara başladı. Ve sadece kendisinin 2247 kişinin özel verilerini çaldığını itiraf etti. NSA bunun üzerine internet servis sağlayıcılarından (Google, Facebook, twitter vd.) özür diledi. Ancak özür yeterli gelmedi. Güvenlik açığını kapatmak için harcadıkları parayı da ödemek zorunda kaldı.


Peki bu kudretli kurumun başında kim var?


Bir koramiral: Richard Leggett.


Kadrosunda 30 bini aşkın ajan istihdam ediyor. Ama asıl büyük gücü kriptoloji ve dinleme.


Ve sıkı durun. Geliştirdikleri bir teknikle dünya üzerinde hem sabit hem de cep telefonu görüşmelerinin tamamını geri çağırabiliyorlar. Yani eski tarihli bir konuşmayı bile çağırıp kaydedebiliyorlar. Tam 5 yıl geriye gidebiliyorlar.

 

Maillere girmek ise çocuk oyuncağı. Bir de buna whatsapp gibi özel mesaj programlarını da ekleyin. Facebook ve twitter ı söylememe gerek yok sanırım.


Yani NSA karşısında tamamen çırılçıplak haldeyiz.


(Meraklısına not : NSA'yı bir de Hollywood gözüyle izlemek isterseniz "Enemy of the State – Devlet Düşmanı" filmini izlemenizi öneririm. Gene Hackman başrolde.)


Kıstas şu. Ülke için önem arz ediyor musunuz? Yani Türkiye'nin ekonomisinde , siyasetinde, milli savunmasında öneminiz varsa, hedeftesiniz demektir.

 

Bu amansız takibe oldukça şık bir kılıfta buldular. ABD'nin ulusal güvenliğini tehdit!


Evet her türlü faaliyetiniz, ABD'nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor olabilir. Ve bu yüzden NSA tarafından dinlenebilirsiniz. NSA'nın arsızlığı o kadar ayyuka çıktı ki sonunda Almanya başbakanı Merkel'i bile dinlediklerini itiraf ettiler. Kuralsız, ilkesiz ve hiçbir diplomatik geleneği tanımadan herkesi, her kurumu dinlemeye başladılar.

 

Daha doğrusu evrende uçuşan konuşmalarını geri çağırıp dosyaladılar.


Peki dünyaya telekulak kesilen NSA bizi es mi geçti?


Elbette hayır!


NSA'nın laboratuvar ülkelerinden biriyiz. Hem de ta ilk günlerden beri. Eskiden MİT müsteşarları aracılığıyla yaptıkları espiyonaj faaliyetlerini (İlter Türkmen'in babası MİT Müsteşarı Behçet Türkmen, Menderes Hükümeti'nin tüm faaliyetlerini ABD'ye geçmekle suçlanmış ve görevden alınmıştı) şimdi Maryland'daki karargahlarından masa başında yapabiliyorlar.


Zaten ZDF'ye demeç veren Obama, üstü kapalıda olsa bu durumu itiraf etti.


Peki son 7 yıldır yaşadığımız bu istihbarat ve telekulak oyunlarında NSA'nın parmağı var mı?


Hiç şüpheniz olmasın. Her santiminde NSA'nın ayak izini bulursunuz.
Ama işleyişi doğru kavramamız lazım.

 

ABD bir ülke için operasyona karar verdikten sonra NSA devreye girer. Önce yıpratacakları kurumun tepe yöneticileri hedef alınır. Özel telefon konuşmaları geri çağırılır, dosyalanır. İyi derecede Türkçe bilen elemanları sayesinde buradan ayıklamalar yapılır. Kişilik zaafları, mesleki ihmaller veya para ilişkileri ; ayrıca suç olabilecek konuşmalar dosyalanır.

 

Tüm kurumdaki kilit noktadaki bütün şahıslar için tek tek çalışılır. Sonrasında buna uygun bir senaryo yazılır.


Gerisi artık çok kolaydır. İş bir ihbar mektubuna kalmıştır. Adresi belli olmayan bir ihbar mektubu zaten o kuruma ve ideolojiye karşı bilenmiş olan cumhuriyet savcısı veya polis şefi için yeterlidir. Harekete geçilir.
Bundan sonra yasal dinleme ve teknik takipler gelir.


Sıkıştıkları ve yeterli delilleri bulamadıkları yerde bu kez CİA nın Türkiye masası devreye girer ve sahte deliller üretilir.


Sonra gelsin sonu bucağı gözükmeyen dava dosyaları ve iddianameler.


Peki 17 Aralık'ta NSA'nın parmağı var mıydı?


Elbette vardı.

 

Gırtlağa kadar yolsuzluğa batmış AKP iktidarının bu kontrolsüz rüşvet ve rant çarkını NSA dinlemeden durur mu? Hatırlayın... Çorap söküğünün başı olan Rıza Sarraf soruşturması yine bir ihbar mektubuyla başlamıştı.


Dünyanın en zengin başbakanları listesinde ilk sırayı zorlayan Erdoğan'ı kaydetmemeleri mümkün mü?


Üstelik kendisi de şahane bir dizaynla 2002 de gelip oturmuşken koltuğa.


Fırlatılan yazarkasalar, bir gecede çekilen yüklü fonlar, tombaladan çıkan ekonomik krizler ile NSA'nın 'şahane' istihbaratlarının yolunu açtığı bir başbakanken.


Onu başıboş mu bırakacaklardı?


NSA bu...Serdiği kırmızı halıyı bir anda çekiverir.

 

Uzun lafın kısası...Bu acımasız iktidar savaşında hükümetin karşısında yer alan cemaat sadece zincirin son halkasıdır. İlk halka Maryland'dadır.
Ancak zincirin asıl sahibi devlettir.


Derini, paraleli, üçgeni...Ön adını ne koyarsanız koyun.


Devlettir.


Çünkü...Unutmayın...Türkiye Cumhuriyeti, 3000 yıllık bir geleneğin üzerine oturmuş köklü bir organizmadır.


Ve devlet; bu kadar yolsuzluğu, talanı ve kural tanımazlığı asla unutmaz.


Biriktirir!

 

Twitter.com/gurkanhacir

Facebook.com/Gürkan Hacır

 

Ps: Bu kavganın nasıl sonuçlanacağını ve ABD'nin aslında ne istediğini bir sonraki yazıma bırakayım ve zehirli bir soruyla bitireyim.


Başbakan'ın çalışma ofisinde silikonun altına gizlenmiş böceği kim yerleştirmişti? Erdoğan'ın çok yakınında bulunan bir isim olabilir mi?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.