Ey problem!
Ey problem!
Kör olmayasın emi!!!
Her akşam, her aksam,
seni böyle beklemekten
bıktım, tükendim.
Yazıklar olsun sana…
Saçımı süpürge ettim...
Bu cevap, aç mı tok mu?
Ne yer, ne içer?
Hiç!!!
Varsa yoksa, soru, soru…
Oysa sorunun cevabını
vereceğim de…
Ama sen, durmadan soruları
değiştiriyorsun.
Yetmiyor...
El aleme tanıdığın,toleransın
binde birini bize göstermiyorsun.
Onlara,inanma üzerinden,bize
kaygı üzerinden bir bakışın var.
Sürekli test,sürekli imtihan...
Boyun, posun, devrilsin…
Ahh…
Keşke beni isteyen o çözümlere
varsaydım…
Ahhh ahh…
O derdi ki;
“Bir şey çözüm süzse…
O şey!
Problem değildir.”
Sense, döndürüp duruyorsun,
etrafın da…
Niye bakmıyorsun, bana ya!
Küs müyüz?
Küssek de unutma…
Her küslük, iki kişiliktir.
Sakın, cevap soruya küsse,
ne olur?deme.
Bence çok şey olur…
İdrak edersen, anlarsın…
Soruların cevabı çoğaldıkça,
sorular hükümsüzleşir.
Velhasıl kelam;
Hükümsüz sün.
************************************
Soru!
Eşit kollu terazinin bir kefesindeki kapta;
1 lt süt, diğerinde 1 lt su vardır.
Elimizi su dolu kabın dibine değmeyecek şekilde
batırdığımızda terazinin durumu ne olur ?
*******************************************
Cevap!
Su elimize kaldırma kuvveti uygulayacak,
uygulanan kuvvete tepki oluşturacaktır.
Bu kuvvetler dengeyi bozmaz.
******************************************
Şimdi ben ne yazdım,siz ne anladınız?
Malum, bizim alan sürekli...
Problem,soru ve cevap yük leminden
bir tartışma içinde...
Duruş sürecini,sonuç odağında!
Muhatapsızlaştıran, sorular!
Bizi maniple eden baş faktördür.
Onun için soruları...
Hükümsüzleştirmek, gerekiyor.
Niye mi?
Çünkü bize tevdi edilen sorular...
Virüslü bilgi içeriyor da,ondan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.