Volkan AYDEMİR

Volkan AYDEMİR

GÜNÜMÜZÜN JEOPOLİTİK İMPARATORLUĞU RUSYA

GÜNÜMÜZÜN JEOPOLİTİK İMPARATORLUĞU RUSYA

Geçmiş yazılarımdan bilirsiniz aslında, Bay Putin ve Rusya hakkında zamanından önce yaptığım tespitlerimde yanılma olmadığı gibi, fikirlerimde de bir sapmada olmadı. Bay Putin halkı için gıpta ile takip edilecek bir liderdir. geçen gün yaşamı sona eren Gorbaçov’a göre daha ulusal ve radikal politikalar izlediğini gözlemleyebiliyoruz.

Geçmiş dönemlerde, Türk devletlerine uyguladıkları politikalarını beğenmediğimiz için. Soğuk savaş döneminin başlarında Türkiye Cumhuriyeti ile karşılıklı politikaları komşuluk ilişkisiyle çok uyuşmasa da, SSCB dağıldıktan sonra bir süre kendi başına kalan Rusya’yı özellikle, Bay Putin liderliğinde yine 18. ve 19. yüzyıllarda olduğu gibi güçlü, komşularıyla daha ılımlı, Batı emperyal devletlerinin karşısında önemli ve ABD dinamikleriyle barışık küresel bir güç olarak görebiliriz.

Özellikle Ukrayna savaşıyla güç ve imaj kaybettiğini düşünenler belki mevsimsel bir haklılık yaşayabilirler. Avrupa’ya kış mevsimi hava şartları hakim olduğunda bu düşüncelerinin değiştiğini kendileri de fark edeceklerdir. Yazımın başında belirtmiş olayım; kesinlikle Rusya veya herhangi bir ülke taraftarı değilim, olaylara ve gelişmelere tamamen dış politika analisti olarak bakıyorum. Geçen gün Ana akım medya grubundan gazeteci yazar bir hanımefendi, Ukrayna savaşı ile büyük markaların Moskova ve Rusya pazarını terk ettiği iddiasını sosyal medya paylaşımları ile çürütmüştü. 
Rusya 17. Yüzyılın sonlarında dünya sermayedarlarının dikkatini cezbetmiş, 24 Haziran 1812’de Napolyon önderliğinde ve 680.000 eğitimli askerle başlayan Rusya seferini kanlı çarpışmalar ve Rus ordusunun taktiksel geri çekilmesi sonucu Moskova’da sonlandırsa da, teslim olmayan bir Rusya’ya karşı, kesin zafer kazanamamış. Ağırlaşan hava ve yaşam şartları neticesinde Napolyon dağılan bir ordu ve kaybedilmiş itibarıyla Fransa’ya geri dönerken sermayedarlardan ve bankalarda aldığı savaş kredisini nasıl ödeyeceğini düşünüyordu sanırım. 

En son Nazi Almanya’sıyla Rusya’yı savaştıracaklarında, Almanya’nın Polonya saldırısından önce Eisenhower tarafından görevlendirilmiş ABD büyükelçisinin Polonya başbakanını ziyaret edip, Amerika’nın savaşa mutlaka dahil edileceğinin söylemesinden sonra savaş ve geçmişte Rusya toprağı olan Polonya işgali kaçınılmaz oldu. Sonrasında Avrupa’yı kasıp kavuran 2. Dünya savaşı sonrasında deyim yerindeyse, Almanya ekonomik borçlarının ve hırsının bedelini ağır ödedi. Yine Rusya’nın kalbi Moskova’ya kadar yaklaşan Alman Nazi ordusu sokak savaşlarına ve coğrafi koşullara yenilip bir daha toparlanmamak üzere dağıldı.

Rusya yine aynı kaldı ama, sermaye kendisine daha güçlü bir liman bulmuştu. 1929 yılında toplumun büyük çoğunluğunun yaşamını olumsuz etkileyen ve en korkunç ekonomik kriz olarak bilinen büyük buhranı bahane eden ABD başkanı Eisenhower, BM başkanlığı karşılığında sermayedarların safına geçmişti. Dönemin yayınlanan gazetelerinden ve senato oturum tutanaklarından Eisenhoower’in bu politikasına karşı oluşan kamuoyu tepkisini anlayabilirsiniz. Bu gelişmeyle birlikte, Britanya Ortadoğu egemenliğini ve SSCB’yi (Rusya’yı) Akdeniz’e indirmeme görevini ABD’ye devretmişti. Soğuk savaş dönemi, dağılma süreci, bekleme, toparlanma dönemi derken, Yıllarca Abd yumuşak güç propagandası; Hollywood yapımı Rambo serisi filmlerden tanıdığımız; İmparatorluk olduğu 17. Yüzyıldan beri kendi coğrafyasında işgalci güç gibi gösterilen Rusya, 2000’li yılların başında ilkönce Tarkan şarkılarını kırık Türkçeyle seslendiren, sempatik Kızıl Ordu korosuyla çıktı karşımıza.

Bu arada belirtmeden edemeyeceğim, geçen günlerde aynı koronun İzmir’in kurtuluşu için hazırladığı “Ceddin dede” marşını okurken çekilmiş videosunu izledim çok hoşuma gitti. Rusya derken aklıma; hesap edilemez potansiyeli ile sıkıştırılamayacağını anlatmak için, ünlü İngiliz devlet adamı Curchill’in Rusya’yı tarif ederken kullandığı, “Gizeme sarılı bir bilinmeyenin içindeki bilmecedir” cümlesi gelir. Durumu bilimsel olarak açıklarsak; Rusya’nın bulunduğu coğrafik konum Heartland’dır ve İngiliz Siyasi Coğrafyacı Sir Halford Mackinder’e göre “dünyanın kalpgahına” yerleşmiştir. Ve Rusya incelendiğinde, ulus bilincine erişmiş, 154 farklı ırka sahip, içinde yanılmıyorsam yaklaşık 34 Türk devleti olan bir imparatorluk çıkar önümüze. 

Bunlardan en dikkat çekici olanlarının başında Çuvaş Türkleridir. 30 Ağustos Zafer Bayramını bizimle birlikte büyük bir coşku içinde kutlayan Çuvaş Türk’ü sevgili dostlarımızla yaptığımız sohbette, Çuvaşların bürokrasi, bilim ve sanatta çok ilerlediklerini anlayabiliyorsunuz. Dünyada uzaya çıkan 3. insan Çuvaş Türkü, Demir adam lakaplı ve uzayda en uzun süre kalan Astronot ünvanı alan, Andriyan Grigoryeviç Nikolayev en ünlülerinin arasındadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde birçok savaşta karşımıza çıkan Rusya, imparatorluk yıkıldıktan sonra, işgal devletlerine karşı verdiğimiz mücadele boyunca Azerbaycan Bağımsız Halk Cumhuriyeti gibi Türk Cumhuriyetlerinin önemli derecede maddi teşvikleri ile, kurtuluş savaşında Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne azımsanmayacak silah ve mühimmat desteği sağlamıştır. 1939’da batılı devletler ile yapılan üçlü ittifak anlaşması ile bozulan ilişkiler, 1965 Demirel hükümetinin yaptığı Sınai Tesisi ve Tarım ürünleri ticareti anlaşması ile düzelme yoluna girmiştir. 

Başladığımız yere dönecek olursak; yüzyıllar boyu güdülen asıl amaç: kıyıların birbirine bakan yüzüne yerleşen sermayedarların isteği yerleşik oldukları; siyasi coğrafik olarak Rimland’dan çıkıp Heartland’ı ele geçirmek ve Dünyanın kalpgahına sahip olmaktır. Fakat Rusya tarihin her diliminde karşılaştığı savaşlara, enerji kaynaklarını ve coğrafi koşulları gibi kendisini üstün kılacak bütün enstrümanları dahil etmekten çekinmeyen bir strateji izler. En başta belirttiğim gibi, çetin kış şartlarında 

Şimdi gelelim anlattıklarımızın bizi ilgilendiren kısmına: 2019 yılında liderler tarafından yapılan ikili dostluk görüşmelerinde; özellikle bölgede bulunan ve pasif kaynakların, bölge devletlerinin çıkarları gözetilerek ve optimal fayda sağlayacak şekilde kullanıma sokulması karara bağlanmış olup özellikle o tarihten sonra izlenen politika bu yönde cereyan etmiştir.  

KALIN SAĞLICAKLA!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Volkan AYDEMİR Arşivi