İslamcı Yazar'dan Mümtaz Soysal'a çirkin benzetme

İslamcı Yazar'dan Mümtaz Soysal'a çirkin benzetme

İslamcı yazar Ali Karahasanoğlu, hayatını kaybeden Anayasa hukuku profesörü, Eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal için çirkin benzetmeler yaptı.

Anayasa hukuku profesörü, Eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal tedavi gördüğü hastanede 11 Kasım günü hayatını kaybetti.

Türk siyasetinin tanınmış ismi Soysal'ın vefatı sonrasında hakkında bir çok yazı kaleme alındı.

Bu yazılardan en ilginci ise İslamcı yazar Ali Karahasanoğlu'nun kaleme aldığı '100 soruda ahiret!' başlıklı yazısıydı.

Karahasanoğlu, yazısında başörtüsü yasağı sonrası Soysal'ın bu ahlaksız yasağı savunduğunu iddia etti.

Karahasanoğlu, yazısında ayrıca “Hayatında sosyalizmi tercih ettiğini iddia eden bir kişinin, cenaze namazını kılmanın anlamı nedir?” diyerek Soysal'ın cenaze namazının kılınmasının da anlamsız olduğunu söyledi.

Soysal'ı yasakçı olarak gösteren Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'nun o skandal yazısı şöyle;
   
Dün toprağa verilen Mümtaz Soysal’ın meşhur kitabıdır, “100 soruda Anayasa..”

Ondan esinlenerek, “100 soruda ekonomi” başlığı ile.

“100 soruda Milli Mücadele” başlığı ile..

“100 soruda Annelik-Babalık Rehberi” başlığı ile.

“100 Soruda Vasiyetname” başlığı ile..

Ve daha nice “100 Soruda” diye başlayan kitaplar yazıldı..

Mümtaz Soysal’ın ölümü ve dün bir camide cenaze namazının kılınıp..

İslam mezarlığına defnedilmesi vesilesi ile..

Şimdi biz bir kitap önerisi daha yapalım:

“100 Soruda Ahiret!”

Siz, isterseniz “Ahiret”i, İslami bir kavram olarak alın..

İsterseniz, kelime anlamı ile “Son” olarak alın..

Her ikisinde de.. Varacağımız yer aynı..

Önerdiğimiz kitapta, cevap arayacağımız sorular aynı..

Üç günlük dünyadaki “anayasa” hakkında kitaplar yazıyoruz..

“Üç günlük dünya” derken, lafın gelişi demiyoruz..

Mümtaz Soysal bir yazmış, sonra anayasa değişmiş, bir daha yeni anayasaya göre yazmış. 

Sonra bakmış, o anayasa delik deşik olmuş, nerede ise yarısı değişmiş, kitabı bir daha yazmış, eklemeler yapmış..

Yani bir ömürde, üç-dört defa değiştirmek zorunda kalacağınız anayasa konusunda kitap yazdığınız gibi..

Ölümsüz gerçekler hakkında da kitaplar yazmalıyız ki..

Genç nesillere, “anayasa”ların ötesinde de, bir bilinç aktarmış olalım..

Kim yazar, böyle bir kitabı, bilmem..

Mümtaz Soysal’ın yakınları mı?

Talebeleri mi?

Cenazesine katılan Ahmet Davutoğlu mu?

Ama birisi yazmalı..

Yazmalı ki, yeni nesiller, dünkü kahramanların “son”larını görüp, ibret alsınlar..

Cenazelerine katılarak, başkalarının “son”larını görenlerin, nasıl ibret almadan, “Hani benim başbakanlığım. Ben başbakan değil miydim” diye yakınabildiklerini görsünler.

Önerdiğim kitapta sorular da önemli..

Cevapları da önemli..

Ben soruları yönelteyim..

Cevapları okurlarımız tefekkür etsinler..

Mesela bir soru şöyle olmalı: “Bir hukukçu, bir öğrencinin kıyafetinin yasak olması gerektiğini savunabilir mi?”

Hem siyasalcı, hem de fark derslerini verip hukukçu sıfatını kazanan Mümtaz Soysal, bu ahlaksız yasağı savunduğu için, soruyu önemsiyorum..

Bir başka soru, şöyle olabilir:

“İki kız çocuğu babası bir kişi, kız öğrencilerin başındaki örtüyü, okumalarına engel görebilir mi?”

Mümtaz Soysal, iki kız çocuğu babası olmasına rağmen, bu zalim yasağı savunabildiği için, soruyu önemsiyorum..

Bir başka soru, şu olabilir:

“Öğretim üyeliği, dekanlık yapmış.. Dekanken tutuklanıp, sonra siyasete atılıp bakanlık yapmış, gün görmüş bir devlet adamı.. Dün cezaevindekilerin, bugün bakanlık koltuğuna oturduğunu kendi hayatında bizzat yaşayıp gören bir akademisyen.. Bir temel hakkın kısıtlanması tartışmasında, ‘Bundan sonra bu yasağı kimse kaldıramaz’ diye çok iddialı bir cümle kurabilir mi?”

Anayasa Mahkemesi’nin “Başörtü laikliğe aykırıdır” kararı sonrasında, Mümtaz Soysal bu açıklamayı yaptığı için soruyu önemsiyorum.. Ne anayasa, ne kanunlarda bir değişiklik yapılmadan, başörtü yasağı kaldırıldığı ve bunu Mümtaz Soysal gördüğü halde, kitaplarında bu bakış açısını vermek adına bir düzeltme yapmadığı için bu soruyu önemsiyorum..

Bir başka soru:

“Hayatı boyunca, ‘Cumhuriyet, cumhuriyet’ diye tepinen insanlar.. Herhangi bir konudaki yasağı tabulaştırıp.. ‘TBMM bile bu yasağı kaldıramaz’ diye bir cümle kurabilir mi?”

Maalesef, birilerinin “Hocaların hocası” diye takdim ettiği Mümtaz Soysal, bu skandal bakış açısını da dillendirdiği için, bu soruyu önemsiyorum..

Sorunun yan versiyonlarını da geliştirebilirsiniz..

İsterseniz, evrensel hukuk açısından konunun değerlendirilmesini istersiniz..

Hukuk felsefesi açısından değerlendirilmesini istersiniz..

Ahlak açısından, despotluk açısından, daha aklınıza gelen bir sürü kavram üzerinden, bu dayatmacı mantığın sorgulanmasını isteyebilirsiniz..

Bir başka soru daha yer alabilir, önerdiğimiz kitapta:

“Hayatında sosyalizmi tercih ettiğini iddia eden bir kişinin, cenaze namazını kılmanın anlamı nedir?”

Taaa 1960’lı yıllarda, sosyalizmi tercih ettiğini açıklayan bir kişinin, 2019’da cenaze namazının kılınmasını, bu çerçevede bir soruya dönüştürüp, hayatı sorgulayabilmeliyiz..

Yok öyle, kahramanlık..

Ucuz söylemlerle, “Sosyalistim. Komünistim” deyip, sonra imamın önüne cenazeni koydurmak..

Bir başka soru da olmalı, kitapçıkta..

“Din görevlilerinin toplum tarafından güvenilir bulunmadığı iddiasını allayıp pullayıp kamuoyuna aktaran, hayatı boyunca dini kavramların toplumun hayatından uzaklaştırılmasını isteyen bir kişinin cenazesini önlerine koyup. O din görevlilerinin o kişi hakkında olumlu sözler sarfetmesini istemek.. Ve onların da cenaze hakkında, istemeden de olsa olumlu sözler sarfetmesi, din görevlilerinin güvenirliliğine zarar vermekte midir?”

Dünkü cenazede, din görevlisinin, Mümtaz Soysal hakkında övücü konuşmalarını izlerken, hemen ilk safta yer alanların, daha bir hafta önce “Din görevlilerine, toplum güvenmiyor” sözleri aklıma geldiği için, bu soruyu önemsedim..

Sorulmalı ve cevap aranmalı, bu soruya da..

Sorular böyle böyle gitmeli..

Toplumda hemen her gün yaşadığımız riyakarlıklar, artık son bulmalı..

İnsanlar, hayatlarında ne iseler, öldüklerinde de, öyle muamele görmeliler..

“Ahiret”i düşünerek yaşamalıyız..

“Son”u bilerek sorunlarla mücadele etmeliyiz..

Aksi takdirde..

Bir tiyatronun figürleri olmaktan, kurtulamayız..

Sabahtan akşama kadar hakaret ettiğimiz insanlara..

“Bunların maaşı niye bizim vergilerden ödeniyor ki” diye tahkir ettiğimiz insanlara..

Kendimizi övdürürüz..

Sanırız ki..

Onların dildeki o övgüleri ile..

Gideceğimiz yerde, bize kapılar açılacak.. Hayır, ne yaptıysak, onu biçeceğiz..

İsterseniz “disiplin cezası” ile tehdit ettiğiniz din görevlisi, sizi cennetlik ilan etsin.

 

'BAŞÖRTÜ YASAKÇISI'

 

İsterse, “Hocaların hocası” desin..

Kapıları açacak olan..

Din görevlisinin sözleri değil..

Sizin hayatta yaptıklarınız ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdır..

Ağlattıklarınız..

Karşısına geçip, güldüklerinizdir..

Keşke, Mümtaz Soysal, ne benim nezdimde.. Ne de herhangi bir öğrencinin nezdinde.. “Başörtü yasakçısı” diye bir sıfatla anılmasaydı..

“Hocamızdı. Çok şeyler öğrendik. Fikirlerimiz uyuşmuyordu. Ama adildi. Haksızlık etmezdi” şehadetini, herkese gönülden yaptırabilseydi..

Keşke..'

 

siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.