Kaan Arslanoğlu yazdı: Dünya dillerinden Türkçe'yi çıkarın, konuşamazlar

Kaan Arslanoğlu yazdı: Dünya dillerinden Türkçe'yi çıkarın, konuşamazlar

Toplumların varlıklarını sürdürebilmesinde önemli bir role sahip olan diller zaman içinde çeşitli toplumlardan büyük oranda etkilenmiştir.

Oda Tv yazarı Kaan Arslanoğlu, 'Avrupa dillerinin kökeni: Türkçe'yi çıkarın konuşamazlar' başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı.

Arslanoğlu, yazısında Türkçe'nin diğer Avrupa dillerinin kökeninde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.

 

İşte o yazı;

 

'Osman Karatay’ın “Türklerin Kökeni” kitabı bana hep Darwin’in “Türlerin Kökeni”ni çağrıştırıyor. Birçokları “Hiç tüm canlıları ilgilendiren Darwin kuramıyla Türklerin kökeni karşılaştırılır mı” diyeceklerdir. Normal olarak doğru. Fakat elin oğlu kızı öyle düşünmüyor. Tarihten ve dilden Türk’ü silmek için 500 yıldır habis bir psikoz sergiliyor. Görmüyor, okumuyor, gördüklerini duyduklarını demanslı hastalardan beter unutarak bir hayal dünyası yaratıyorlar. Böyle bir sosyal kavrayışın sonuçları ortada. Irkçılık, sömürgecilik, sonu gelmez savaşlar, soykırımlar, katliamlar… Hep gerçek ve doğru düşmanlığından. Ne biliyorsunuz, belki Türk kökenlerini fark ettiklerinde bu gerçek düşmanlığı da azalacak…

“Türklerin Kökeni” 2011’de yayımlanmıştı. İngilizcesi “The Genesis of the Turks” Cambridge Scholars Publishing’den geçtiğimiz yıl çıktı. İngilizcesinde kitabın kapsamı bir hayli genişlemiş. Yazımsal anlamda, biçimsel anlamda, kanıt ve referans zenginliği anlamında daha da gelişmiş. Bu baskıyı düzenleyen ve çeviren genç kardeşimiz Mehmet Ciğerli de çok iyi bir iş çıkarmış. Ortaya bilim ve gerçek inkarcılarına karşı balyoz gibi eser konmuş. 524 sayfa.

Prof. Dr. Osman Karatay bir tarih uzmanı. Çok sayıda kitabı ve pek çok makalesinden bazılarını okudum (Bey ve Büyücü, Hazarlar). Bu son kitabının Türkçesinden sonra İngilizcesini de okudum ve kendisiyle söyleştim. Konuştuklarımızı aynen değil özetle ve mealen aktarmayı yeğliyorum.

Bu kitabın en çok öne çıkarılacak tarafı ne? Almancanın bazı Hint-Avrupa dillerine göre Türkçeye çok daha yakın olması… Kitabın kanıtlarıyla bunu ortaya koyması.

Hitler Gamalı Haç’ı neden seçmişti? Çünkü Naziler kendi tarihlerini Güney Urallara oturtuyordu, oradaki kavimlere. Burada M.Ö. 2900’larda ortaya çıkan bir dil ve kültür tarihi. Gamalı Haç’ı da ilk buradan tanıdılar. Geçmişlerini oraya kurguladılar. Oysaki bu bölge Kurgan bölgesiydi, Türk bölgesiydi. O bölgeden batıya ve kuzeye göç bugünkü Kuzey Avrupa halklarını oluşturdu.

Karatay’a göre dil malzemesi eski çağlardan kalmış çanaklar, heykeller, yapılar gibi bir arkeolojik malzeme. Tarihçi öteki arkeolojik malzemeleri titizlikle incelediği gibi dil malzemesini de bilimsel olarak dikkatle incelemeli. Dil uzmanlarının tarihçiliğe geçişi gibi tarihçi de bir dil uzmanı gibi çalışmalı.

Giderek daha büyük bir havuzda toplanan arkeolojik bulgular artık çok sağlam genetik araştırma bulgularıyla destekleniyor, gen havuzu da genişliyor. Böylece daha önce hipotez olarak sunulan iddialar dört bir boyuttan kanıtlı tezlere dönüşüyor. Elimizdeki kitap arkeolojinin, tarihin bulgularına, genetik araştırmaların gösterdiğine, dil boyutunu da katarak çemberi tamamlıyor. Örneğin bunu güçlü Hint-Avrupa - Türkçe, Almanca - Türkçe ortaklıklarını göstererek yapıyor. Kökü Türk olan ya da Türklükle yoğrulmuş pek çok kavmin tarihini inceleyerek yapıyor bunu.

Karatay’a göre pek çok insan yabancı dil bilebilir, pek çok insan Türkçe sözcüklerle yabancı sözcüklerin benzerliklerini bulabilir. Önemli olan dilbilim kuralları içinde bu benzerlikleri köklere, yapım eklerine göre bir yere oturtabilmek; gerçek ortaklığı rastlantıdan ayırabilmek. Bunu yaparken ve yapmak için öteki bilimsel disiplinlerden de yararlanabilmek.

Karatay’a göre Hint-Avrupa dili diye bir şey var. Ama bilindiği, anlatıldığı gibi değil. Yani ortaklığın derinliği o kadar güçlü değil. Pek çok sözcük ortak olmadığı gibi, yapı eklerinde, gramerde önemli farklılıklar söz konusu, bu aynı aileden denen diller arasında.

Örneğin Altay dili denen Türkçe, Macarcaya, Fin-Ugor dillerine neden bu kadar yakın? Neden Hint-Avrupa köklerine, Almancaya bu kadar yoğun ortak? Tüm bunların yeni baştan ele alınması gerekiyor.

Fakat kim ele alacak? Yabancılar mı, Türkler mi? Her iki tarafın da refleksi aynı aslında. Görmemek, duymamak, sessiz kalmak. Bu kadar köklü bir alışkanlık haline gelmiş mevcut tarih ve dilbilim kalıplarına karşı bir şeyler söyleyebilmeye kaç kişi cesaret edebilecek? On yıllarca hatmettiği klişeleri kırmak demek bir bilim insanının tüm hayatının bilimsel yatırımlarını kırmak demek. Gerçek bilim aslında budur. Ama kaç gerçek bilgin vardır?

Karatay kitabını artık ortaya yere koyduğunu, ne kadar görmezden gelinse de birilerinin görmek zorunda kalacağını söylüyor. Bu doğrultuda daha çok gençlere güveniyor, ancak olumlu ya da olumsuz tepkinin her yaştan, her kanattan gelebileceğini belirtiyor.

Evet, elimden geldiğince kısaltarak kitabı ve yazarını tanıtmaya çalıştım. Fritz Neumark “Tarihten Türkleri çıkarın geriye bir şey kalmaz” demişti. Tarihsiz ulusların kaderi büyük bir şaşaa, ışıltılı bir uygarlık sahnesi arkasında hep kan, gözyaşı ve kırımdan ibaret kaldı. Ben de diyorum ki “Dünya dillerinden Türkçeyi çıkarın, konuşamazlar.”

Darwin’in kitabı uzun bir dönem baskı altında kaldı, kabul edilmedi. Ama sonra eğrisi, doğrusu herkes hakkını teslim etti. Bu kitap, bu kitaplar da öyle olacak.'


Siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.