Mehmet Özhaseki'den dobra dobra Ankara tecrübe diyecek

Mehmet Özhaseki'den dobra dobra Ankara tecrübe diyecek

Cumhur İttifakı'nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki verdiği röportajda dobra dobra konuştu. Özhaseki "Ankara ve İstanbul'u yönetmek tecrübe ister" dedi.

Cumhur İttifakı'nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki, Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu.

YAPILAN SON 5 ANKETTE DE ÖNDEYİZ

Mehmet Özhaseki son anketler hakkında bilgi verirken şunları aktardı, “Bu hafta içerisinde ikisi benim dışımda, üçü kontrolümüzde yapılan toplamda beş anketin sonuçları elime ulaştı; beşinde de ilerideyiz. Ben aday olarak çıktıktan sonra ne uyduralım diye düşündüler ve durmadan, “Biz ilerideyiz, karşı tarafın adayı tutmadı” gibi operasyonlar yaptılar”

CHP YÖNETİMİ EKSEN KAYMASINA UĞRADI

CHP yönetiminin son birkaç sene içerisinde eksen kaymasına uğradığını anlatan Özhaseki, “Eskiden Deniz Baykal’ın kendine has bir tavrı vardı. Türkiye’yi tarif ederken belirli değerler üzerinden tarif ederdi ve yiğitçe mücadelesini yapardı. Ben hiç oy vermedim ama hakikaten dürüstlükle Cumhuriyet’in temel değerleri üzerine mücadelesini sürdürürdü. Oysa yeni yönetimin herhangi değer anlayışı bir kaldığını zannetmiyorum. Bunlar algı operasyonlarıyla işi götürmeye çalışıyor. Son birkaç seçimdir, “Biz çok öndeyiz, bu işi bitirdik” numarası yapıyorlar. Seçim akşamı sandıklar açılıp gerçekler ortaya çıkınca da “Sandıklara sahip çıkamadık. Bir sistem kurmuştuk, o da çöktü” veya “Oylarımızı çaldırdık” diye ağlak ağlak gezmeye başlıyorlar. Ondan sonra işi biraz daha ilerletip “Yüksek Seçim Kurulu var ya…” diyorlar. Bu, CHP yönetiminin son birkaç yıllık taktiği, artık o da komik hale gelmeye başladı” ifadesini kullandı.

GEÇMİŞTE NE OLDUYSA UNUTTUM ÖNÜME BAKACAĞIM

Mehmet Özhaseki, “31 Mart akşamı kazanırsanız, size “Kazanamayacak” diyenlere dönüp bir sitem konuşması yapacak mısınız?” sorusuna ise, “Hayır, yapmayacağım. Çünkü buna alıştım. Benim her seferinde stratejim, doğruluk ve dürüstlük üzerine seçim kampanyamı yürütmek, kim ne derse tahriklere kapılmadan işime bakmak. Seçim akşamında da tek sözüm “Geçmişte ne olduysa unuttum, önüme bakacağım. Seçim bitti, geçim başlıyor” olacaktır” olarak cevapladı.

MANSUR YAVAŞ KİMSEYE CEVAP VERMEDEN GİTTİ

Mehmet Özhaseki CHP Ankara adayı Mansur Yavaş ile ilgili iddialar hakkında ise şunları söyledi; “Davanın kesinleşen hüküm tarihi 2017. Yani 2009 ve 2014’te çıkma ihtimali sıfır. Kendinize güvenmiyorsanız ortaya çıkmayın. 25 yıl boyunca belediye başkanlığı, bakanlık yaptım; herhalde hayatımın karanlık kalan hiçbir safhası yoktur. Bu çek senet olayını çıkaran ve söyleyen ben değilim. Bu olaya girmekten de üzüntü duyuyorum. Bir hafta önce dahil oldum, kimse ağzımdan bir cümle duymamıştır. Ancak, tüm Türkiye’nin takip ettiği ulusal basında çıkan, parti sözcülerinin, MHP Genel Başkanı’nın konuştuğu bir ortamda buna cevap vermesi gereken Mansur Yavaş’tır. Basın toplantısı düzenledi; çıkıp bir bildiri okudu, sonra da kimsenin sorusuna cevap vermeden gitti. Arkadaş, “Bu adam tacizci, pornocu, sahtekâr, bunu niye savunuyorsun?” diyor. Biz niye savunalım, bizimle ne alakası var? Kendisinin 10 yıldır tanıştığı bir adam bu. Adamın kendi ifadelerinde, “her gün bürosunda oturduğu, Mansur’a iş getirdiği, beraber iş takip ettikleri, Yüksek Yargı üyeleriyle aynı masada yemek yedikleri, atış poligonuna gidecek kadar samimi oldukları” yazıyor. Bu senin adamın, şimdi mi kötü olduğunu anladın? Suçladığın adamı neden bizim üzerimize yamıyorsun? Benim bir kere telefonla konuştuğumu, görüştüğümü söylesinler, adaylığı bırakırım.”

BÜYÜKŞEHİRLER ACEMİLİK KALDIRMAZ TECRÜBE LAZIM

Yıllarca büyükşehir belediye başkanlığı yaptığını aktaran Özhaseki Ankara’ya aday olmasını şu şekilde anlattı; “Büyükşehir yasaları yapılırken içinde bilfiil yer aldım. Hem kanun yapımında hem de uygulamasında yer almış birisiyim. Büyükşehirlerin nasıl idare edileceğini biliyorum. Bir şehrin geleceğe nasıl taşınacağı üzerine dersler anlatmış birisiyim. Nihayetinde para yönetimini, personel yönetimini, mekân yönetimini, zaman ve algı yönetimini ve kriz yönetimini birebir uyguladım. Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirler acemilik kaldırmaz, buralarda tecrübe lazım. Turizm açısından bakıldığı zaman Ankara’yı dünya başkentleri arasında çok ileride göremiyoruz. O zaman, bu işleri bilecek tecrübeli ve liyakatli insanlara ihtiyaç var diye düşünüyorum. Bunu yapacak tecrübe de bende var.”

KAYSERİ’Yİ PARİS’LE YARIŞACAK BİR ŞEHİR OLARAK BIRAKTIM

 Kayseri Belediyesinde başkan olduğu ilk dönemde altyapının olmadığını ifade eden Özhaseki, “100 bine yakın gecekondu vardı, belediye borçluydu ve maaş ödeyemiyordu, sol bir belediye anlayışı mevcuttu. Şehri o noktadan aldım, yerine Paris’le yarışacak bir şehir bıraktım; altyapı, üstyapı bitmiş, zaten giden herkes Avrupai bir kent diye bahsediyor. Şehri büyütecek devasa projelere imza attım. Erciyes’teki kayak merkezinde hafta sonlarında 80-100 bin kişi kayak yapıyor. Yerli vagonlar ürettirerek raylı sistemler yaptırdım. Kasası da para dolu bir belediye bıraktım.

ANKARA’DA DA KADINLARIMIZIN GECE YÜRÜYÜŞÜ YAPACAK GÜVENİ SAĞLAYACAĞIZ

Mehmet Özhaseki bir anısını anlatarak bunun Ankara’da da uygulayacak bir güven sistemi kuracaklarını açıkladı. Özhaseki, “Belediye başkanlığımın son yılında, bir Ramazan akşamı eve geldim. Saat 12’ye yakındı. Ortanca kızım spor ayakkabılarını giymiş çıkmaya hazırlanıyor. “Kızım hayırdır?” diye sorunca, “Baba yürüyüşe çıkıyorum” diye cevap verdi. “Gecenin bu saatinde ne yürüyüşü?” dedim. 'Baba geçen gün dinledim, bizim belediye başkanı, ‘Parklarımız güvenli. Sabaha kadar kızlarımız, kadınlarımız yürüyüş yapar. Böyle güvenli bir şehre dönüştük’ diyordu. Yanlış mı duydum?' dedi. Sadece 'Tamam kızım, haklısın' diyebildim. Yürüyüşe gitti. Tabii baba yüreği dayanmıyor, balkonun köşesine gidip gözümle takip ettim. (Gülüyor) Ankara’da da böyle olacak” dedi.  

ANKARA BÖYLE BİR MİTİNG GÖRMEDİ

Mehmeh Özhaseki, ‘Ankara’daki ortak mitingdeki hava nasıldı?’ sorusuna ise, “Daha önceki bazı mitingleri gördüm ama geçmişe doğru bütün mitingleri görmemiştim. İl başkanımız ve genel başkan yardımcımız, “Ankara böyle bir miting görmedi” diyor. 450 binin üzerinde katılım olduğu Emniyet kayıtlarına geçti. Ankara’da daha önce böyle bir miting olmamış. Cumhurbaşkanımız da, Devlet Bey de çok mutlulardı. Karşımızda da çok istekli bir grup vardı. Belki de son günlerde bu beka meselesinden doğan tartışmalar milleti biraz daha ateşlemiş olabilir diye düşünüyorum” diye cevapladı.   

"ÜLKÜCÜ GENÇLİK HAREKETİNE KATILDIĞIM İÇİN HACETTEPE’DEN ATILDIM"

Mehmet Özhaseki Ülkücü Gençlik Hareketine katıldığı için mağdur olduğunu da anlattı. Özhaseki, “Üniversiteyi bitiriyordum, ikinci üniversiteden dört dersim var. Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümüne girdim, oradan atıldım. Ülkücü grubu içerisinde yer aldım, saklamıyorum. Ocak başkanlıklarımız var. O dönemde bunu isteyerek, severek yaptık. Ülkeyi büyük bir badireden kurtardığımıza inandık ve hâlâ da buna inanıyorum, çünkü Rusya istediklerini bizim üzerimizde gerçekleştiremedi. Bugün Türkiye bağımsız bir şekilde devam ediyorsa, herhangi bir şekilde işgale uğramadıysa bizim çabalarımız neticesindedir diye düşünüyorum, çünkü 1960’lı yıllarda devleti hedeflemiş olan sol, ortaya çıkmamızla birlikte hedefini şaşırdı. Yoksa Rusya, nereden gireceğini dahi hesaplamış, Türkiye’nin üzerine çökmek için bekliyordu. O mücadele içerisinde yerimizi aldık, okullardan atıldık. Vatan için her türlü hakkım helal olsun” ifadelerini kullandı.

ÜNİVERSİTEDE DERS NOTU ALDIĞIM KIZA AŞIK OLDUM

Üniversite hayatı ve aşık olduğu kızı da anlatan Özhaseki, “Ardından devam mecburiyeti olmayan bir üniversiteye gideyim diye düşündüm. Tabii bir de “bizimkiler”in elinde olması gerekiyordu, yoksa okutmazlar. İstanbul Hukuk’u yazdım, girdiğim sene orası da karıştı, solun eline geçti. Bu arada ders notu aldığım Neşe adında bir kız vardı, aşık oldum. Nişanlandık ve evlendik. Zaten ara ara eşime “Hacettepe’den atılmam bende travma oluşturdu ama neyse hayırlı bir işe vesile olmuş, seni nasıl bulacaktım” diyorum. Beraber okulu bitirdik, bir sene sonra ilk çocuğumuz oldu. Ben kaymakamlığa girecektim, o da hâkimlik yapmak istiyordu. Fakat aile esnaf olunca, “Oğlum deli misin, ne işin var? Şurada dükkân var, gel otur bakalım” dediler. Biz de “Haklısınız” dedik. Babamızın dükkânının başına geçince eşim de çalışmadı.

İKİMİZDE AVUKATLIK YAPAMADIK

Daha sonra ben belediye başkanlığına başladığını anlatan Özhaseki şöyle devam etti, “Eşim stajını yaptığı için avukatlık yapmayı çok istiyordu. Bu konuda da uzunca bir tereddüt geçirdik. “Avukatlık yaparsan dava sayın, bırak yüzleri, binleri bulur; belediye ile ihtilaflı herkes seni bulur, acayip iş yapan bir avukat haline gelirsin ama bu haksız bir kazanç olur ve dedikodudan duramayız” dedim. “Ben mesleğimi yapamayacak mıyım?” diye sorunca, “Ya ben belediye başkanlığını bırakacağım ya da sen avukatlığı bırakacaksın” dedim. Hâlâ zaman zaman sitem ediyor. Hatta çocuklarla aramızda gırgır konusu bile oluyor. İkide bir “Baba senin yüzünden” diye başlarlar. İkimiz de avukatlık yapamadık.”

BABAM 'OĞLUM ÜLKÜCÜ, İŞİMİZ GÜCÜMÜZ VAR' DEDİ

Okul bittikten sonra 12-13 yıl kadar baba mesleğini yaptığını söyleyen Özhaseki, “1994’te Sayın Abdullah Gül ve ekibi Refah Partisi adına gelip, “Mehmet Bey’i başkan yapalım” dediklerinde, rahmetli babam “Oğlum, bizim işimiz var gücümüz var, bize ilişmeyin. Zaten bu oğlan da ülkücü” diye cevap verdi. Ama benim çizgim belli olduğu için onlar da beni çok seviyordu. “Hacı amca, bu siyaset değil, hizmet. Gelip şehre hizmet edecek” dediklerinde, “Baba, bir dönem yapayım” dedim. Bir dönem yaptık ama vatandaş oyumuzu artırınca anketler de coşuyor. “İkinci dönem kesin bırakayım” derken yüzde 70 oy aldım” dedi.  

"KIZILDERİLİ MÜZİKLERİYLE ERCİYES DAĞI’NIN ETEKLERİNDE İNZİVAYA ÇEKİLİYORDUM"

Erciyes Dağı’nın eteklerinde sessiz yerlerin olduğunu belirten Özhaseki özel hayatı ve hobileri hakkında şu bilgileri verdi; “Belediye başkanlığım döneminde oralara çıkıp bir iki saat oturuyordum. Radyoyu açıyordum, dertli türkü bulursam dinliyordum. Sigara içmem ama gerekirse orada bir iki tane de sigara içiyordum. Sonra abdest alıp iki rekât namaz kılıyordum. Dua ediyordum. İki saat sonra kendime geliyordum. Benim rahatlama metodum bu. Kimseyi kırmamak, üzmemek adına kendi kendime bir rehabilite metodu; dağlarda kimsenin olmadığı yerlerde sessizce oturmak, iç âlemine yönelip orada vakit geçirmek. Sonra işimin başına geçip devam ediyordum.

Musikiye merakım var, öğrencilikte ut çalmak için kurslara da yazıldım. Fakat o günkü siyasi ortamda bizim müzik kursu da basıldı, bir daha da devam edemedik. Türk sanat müziğine yatkınlık var. Şu an TRT Müzik karşımda açık, Mustafa Keser dinliyorum. (Gülüyor) Melihat Gülses’in müthiş bir sesi var. Erkeklerden de Alp Arslan’ı dinliyorum. Son dönemlerde de Kızılderili müziği dinliyorum. Sizi tabiata, doğaya götürüyor, bütün insanlardan kötülüklerden uzaklaştırıyor, orada kendi kendinize kalmanızı sağlıyor. Doğa sesleriyle iç içe olabilecek müzik türünün en güzel melodileri oradan çıkıyor. YouTube’a Kızılderili müzikleri diye girin, onu orkestra olarak değişik yerlerde terennüm edenler de var. Ama aslı itibarıyla elbette Kızılderili sanatçıların icra ettikleridir. Genellikle sözsüz bir müzik ve insanı müthiş şekilde dinlendiriyor.”

"BAŞUCUMDA BİR ROMAN, BİR FİKİR KİTABI, BİR DE TASAVVUFİ ESER OLUR"

Özhaseki okumaya merakını ise, “Başucumda mutlaka üç dört tane kitap olur; biri heyecanlı bir roman, biri fikir kitabı, bir de tasavvufi bir eser. Tasavvufi eser olmadan içim rahat etmez, çünkü onların dünyaya bakışı, dünyayı algılayışı beni etkiliyor. Dine yaklaşımım ve sempatimin artması da onların bakış açılarını benimseyerek oldu. Son okuduğum kitaplardan biri Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler”iydi. O kitabı aslında roman diye almıştım. Amin Maalouf’un diğer kitapları da hoşuma gidiyordu. Meğerse bir fikir-deneme kitabıymış. Bu kitabını da sevdim. Değişik kimlikleri olan insanların duygu dünyalarını dehşet derecede irdeleyen bir kitap. Tasavvufi eser olarak da elimde Osman Nuri Topbaş Efendi’nin “Son Nefes” kitabı vardı” diye anlattı.

"FETÖ’YE 1 METREKARE ARSA VERDİĞİMİ GÖSTERSİNLER ADAYLIĞI BIRAKIRIM"

İki üç ay kadar önce adaylığının ortaya çıkınca karşı tarafın Kayseri’ye adamlar gönderdiğine dikkat çeken Özhaseki, “Oradaki muhalif gazetecilere tek tek gidip, “Elinizde bilgi, fotoğraf ne varsa bize verin” dediler. Ardından Mansur Yavaş, gerek TV programlarında gerekse de Polatlı’daki konuşmasında “Amerika’ya 40 kişi gittiniz, bunların 39’u tutuklu. Senin belediyenden 220 kişi atıldı” dedi. Ömrümde birçok yalancı gördüm ama bu kadar net yalan söyleyenini de ilk defa görüyorum. Evet, Amerika’ya kalabalık bir heyet gittik. İçinde Ticaret Odası Başkan Vekili, Sanayi Odası Meclis Başkanı ve birkaç kişinin olduğu ortamda üç dört tane tutuklu veya firari var, hepsi o kadar. Bütün kardeş şehir ilişkilerinde, biz yurtdışında giderken bütün odalara yazarız. Ticaret Odası, Sanayi Odası gibi odalar da gelir, orada ticari ilişkileri geliştirmek isterler. Amerika’da Kuzey Karolina eyaletiyle 2011’de başlayan bir ilişkimiz var. Daha o zaman 17-25’ler falan yok. 2012 yılında Meclis’in aldığı kararla ben ve yardımcım olan arkadaşlar kalabalık bir heyet olarak gittik. Evet, içlerinde üç beş tane de FETÖ’cü vardı. Orada Kuzey Karolina Meclisi’nde konuşma yaptım. Ticaret Bakanı’yla da karşılıklı protokoller imzaladık. Her şey resmiydi. Nasıl oluyor da yaptığımız bu seyahatte 40 kişi gidiyor da 39’u tutuklanıyor. Aleni yalan söylüyorlar” ifadesini kullandı.

PKK SEMPATİZANI DEĞİL KÜRT KARDEŞLERİMİN OYLARINA TALİBİM

‘Elbette ki PKK gibi eli kanlı, lanet bir örgütün oylarını istemem’ diyen Özhaseki açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ancak, Ankara’da yaşayan tüm Kürt kardeşlerimizin oylarına talibim, çünkü onlar masum insanlar, normal vatandaşlar. Güneydoğu’da yaptıklarımı görüyorlar, biliyorlar ve ondan dolayı da bana oy vereceklerini düşünüyorum. Ömrümde ilk defa Sur’a ve Şırnak’ın Cizre, İdlib, Silopi gibi ilçelerine gittim. Nusaybin’e ve Yüksekova’ya da gidip oradaki tüm ilçeleri gezdim. Buralarda teröristlerin yakıp yıktığı yerlerdeki gariban insanların evlerini yaptırdım. On beş günde bir su akan Silopi, Cizre, İdlib gibi yerlerde suları devamlı akar hale getirdim. Yüksekova’nın hiç kanalı yoktu, oraya 400 kilometre civarında kanal yaptırdım. Gittiğimde de bu emeklerimden dolayı orada Kürt anneler, amcalar beni bağırlarına basıyor. Oradaki insanların bu duaları da beni diri tutuyordu ve oraya daha sık gitmemi, şevkle çalışmamı sağlıyordu. Bunların hepsi duyuluyor. Oradaki Diyarbakırlılar da, Şırnaklılar da buradaki hemşehrilerine söylüyor. Hatta telefon açıp, “Eğer Haseki’ye oy vermezseniz vebalimiz üstünüzde olsun” diye yeminler veriyorlar. O yüzden, buradaki Kürt kardeşlerimizin hepsinin oyunu alacağımı düşünüyorum.”

SİYASETCAFE.COM 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.