MHP lideri Devlet Bahçeli: Anayasa Mahkemesi, PKK ve FETÖ'cülerin can simidi oldu

MHP lideri Devlet Bahçeli: Anayasa Mahkemesi, PKK ve FETÖ'cülerin can simidi oldu

MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP'nin grup toplantısında Anayasa Mahkemesi'ne sert eleştirilerde bulundu.

MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP'nin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Bahçeli, grup toplantısında Anayasa Mahkemesi'ne çok sert eleştirilerde bulundu.

 

Bahçeli'nin açıklaması şöyle:

 

'Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında fitili tutuşan anlaşmazlık ve gerilim hali bir defa hukuk devleti ve hukuk güvenliği açısından hiç de arzu etmediğimiz bir durumdur.

Ancak bir kahırdan ümit ediyorum pek çok lütufta doğacaktır.

Öncelikle yüksek yargı organları arasındaki görüş ayrılıkları, yorum farkları hukuk tekniği ve demokrasi mantığı kapsamında içtihat zenginliğini takviye ve tahkim edecektir.

Pozitif tartışmalar, yapıcı eleştiriler, makul öneriler, muhtevalı ve derinlikli düşünceler, milletin hakkını ve devletin egemenlik çıkarlarını gözeten yaklaşımlar hukuk müktesebatını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirecektir.

Fakat en son yaşanan, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında cepheleşmeye ve suç duyurusuna kadar varan süreç bir devlet veya rejim krizi değil, böyle görmek ve göstermek isteyen siyasi partilerin sefil bir uydurması, aynı şekilde kuruntusudur.

Kriz bekleyenlere, kriz düşü kuranlara, kriz ayini yapanlara açık açık söylüyorum ki, avuçlarını yalayacaklar, hevesleri de kursaklarında kalacaktır.

Bunun yanında var olan sorunun kaynağına inmeden, sorun üreten yargı organını nesnel ölçüler eşliğinde tespit etmeden sağlam ve sağlıklı çözüm yollarının inşası da oldukça zordur.

Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır.

Bu kaçınılmaz gerçeği kabul etmeden son gelişmeleri kavramak mutlak butlanla batıldır.

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru incelemelerinde hukuk ve toplum düzenini tahrip edecek kararlar alması, yasa ve anayasa koyucunun iradesini yok sayması, hatta anayasa hükümlerini işlevsiz hale getirmesi vaka-ı adiyeden sayılamayacak bir sapma ve sürüklenme halidir.

Bu mahkeme Resmi Gazete’nin 27 Ekim 2023 tarihli sayısında, Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay Milletvekili seçilen ve Gezi Parkı Davasında kesinleşmiş 18 yıllık cezası bulunan Şerafettin Can Atalay’la ilgili hak ihlali kararını açıklamıştır.

20 Temmuz 2023 tarihinde yapılan bu kapsamdaki bireysel başvurunun yaklaşık 3 ay gibi kısa sürede sonuçlandırılması ister istemez aynı hassasiyet ve özenin HDP’nin kapatılma davasında da niçin gösterilmediğini akıllara getirmiştir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan 25 Nisan 2022 tarihinde sanık aleyhine hüküm tesis etmiştir.

Bu karara yönelik istinaf başvurusu tahliye talebiyle birlikte Bölge Adliye Mahkemesi’nin 28 Aralık 2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

Devamındaki gelişmeler bugünkü tartışmaları tetiklemiştir.

Yargıtay 3.Ceza Dairesi de 28 Eylül 2023 tarihli kararıyla mahkûmiyet kararını onamıştır.

Yargıya saygı mecburidir, bu kararın gereği TBMM’de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır.

Yargıtay ile Anayasa Mahkemesini karşı karşıya getiren konu Anayasa’nın 83. maddesinin 2. fıkrasında yer alan dokunulmazlığın iki istisnasından biridir.

Bu istisna hükmüne göre, “seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.”

Şu anayasal kuralı herkesin idrakinde yarar vardır.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur, bu mahkeme süper temyiz merci sıfatına da sahip değildir.

Bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’nin görevi, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğini, eğer ihlal varsa bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesiyle sınırlıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin millet vicdanına, adalet ruhuna ve hukuki normlara müzahir ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir.

Daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı yetki alanını genişleterek yasama ihmali olarak değerlendirdiği konularda kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir.

Halbuki bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme eksikliğini denetlemek diye bir şey söz konusu değildir.

Gazi Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin vesayeti altında hiç değildir.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin üstünde ve önünde bir güç de olamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesi’nin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay’a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir.

Sokak çağrısı yapanlar karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir.

Oturanlara sesleniyorum, siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart’ta kaldırmasını bilecektir.

Ortada darbe, devlet, rejim ve yargı krizi değil, bal gibi Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini aşarak, yasaları ve anayasayı aşındırarak yargısal aktivizmi vardır ve bu kesindir.

Anayasa Mahkemesi yetki alanını genişleterek TBMM’ne ve diğer yüksek yargıya parmak sallamaktadır.

Ve de Anayasa’nın üstünlüğü ilkesini ihlal etmektedir.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay özelinde süregelen sıcak tartışmanın nihayetinde son ihlal kararına özgü olmadığı, bu tartışmanın esasında siyasi kutuplaşmanın yer almadığı, her iki yüksek mahkeme arasında kararların etkisine ve uygulanmasına ilişkin görüş ayrılığının bulunduğu açıktır.

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ı karşı karşıya getiren hukuki açmazın iki nedeni vardır:

Birincisi, Anayasa’nın 83.maddesinin 2.fıkrasındaki dokunulmazlığın istisnasına yönelik amir hükmün hukuki belirliliğe sahip olmamasıdır.

Bu itibarla birbiriyle çelişen pek çok maddesi olan 1982 darbe anayasasının kaldırılıp Türkiye’ye ve Türk milletine yeni, sivil, kapsayıcı ve demokratik nitelikli bir anayasa kazandırmak hepimizin en temel görevi ve gündemidir.

İkincisi de, yeniden yargılama ile yargılamanın yenilenmesine ilişkin yasal düzenlemelerdeki çelişki ve boşluklardır.

Hiçbir kimse ve organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği esasına aykırı hiçbir fiil ve faaliyet koruma göremez, bir hakka sahip olamaz.

Nerede bir suçlu varsa, nerede Türkiye’ye nefret kusan, ihanet eden, silah doğrultan, milli güvenliğimizi, milli birlik ve kardeşlik ruhumuzu bozmayı amaçlayan bir hain bulunuyorsa Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali kararıyla ödüllendirilmektedir.

Bu olacak iş midir?

Böylesi bir rezaletin neresi adalet ve hukuk ilkeleriyle bağdaşmaktadır?

Hz. Mevlana’nın şu sözü adaletin özünü deşifre etmesi bakımından ziyadesiyle kayda değerdir.

“Ağaca su vermek adalet, dikene su vermek zulümdür. Adalet bir nimeti yerine koymak, zulüm ise yerinden söküp almaktır.”

Her yanlış karar da zulümdür.

Nitekim Anayasa Mahkemesi zulmün yanında, milletin ve devletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir.

HDP’ye yapılacak Hazine yardımına bloke konulmasıyla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın müracaatını reddeden, PKK’ya para akıtılmasının önünü açan Anayasa Mahkemesi’dir.

Terörist Demirtaş’ın lehine hak ihlali kararı verip 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden Anayasa Mahkemesi’dir.

Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Figen Yüksekdağ, Can Dündar başta olmak üzere PKK’lı ve FETÖ’cülere hak ihlali kararıyla can simidi uzatan Anayasa Mahkemesi’dir.

Dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesi’dir.

Türkiye’nin ve Türk milletinin helal haklarını alenen ihlal eden bu muhkeme, muhtemeldir ki, böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan’a bile hak ihlali kararıyla kucak açacaktır.

Bize göre Yargıtay 3.Ceza Dairesi görevinin gereğini eksiksiz yapmıştır.

Bugünkü sorun yumağının temelinde de Anayasa Mahkemesi’nin vatan ve millete kast eden lekeli kararları bulunmaktadır.

Hakkı çiğnemek için emel ve eylem içinde olanlara hak ihlali kararı vebaldir, Anayasa ve yasa karşıtlığıdır.

Şehidin, şühedanın haklarını yok sayanların yakasından tutmak boynumuzun borcudur. 

Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır: Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır.'

 

 

Siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.