Nurcular ve Nakşilerin ortaya çıkan çok gizli raporu!

Nurcular ve Nakşilerin ortaya çıkan çok gizli raporu!

Nurcular ve Nakşibendiler hakkında yazılan ve çok gizli ibaresi konulan rapor ortaya çıktı. Raporun 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce yazılmış olması ve işleme koyulmaması dikkat çekti.

12 Eylül darbesinin üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen aydınlanmayan perde arkasındaki gizli ve kirli pazarlıklar kamuoyunun dikkatine yeteri kadar sunulmadı.

Siyasi ve dini her grup darbenin kendilerine karşı yapıldığını savunarak demokrasi muhafızı kesildi.

12 Eylül öncesinde sağ ve sol diye ikiye ayrılan grupların dışında bir de suya sabuna dokunmayan dinci gruplar vardı.

Tarikat ve Cemaat örgütleri içerisinde kümelenen bu grupların asıl tehlike merkezi olduğu bilinmesine rağmen tek dokunulmayan onlar oldu. Dokunulmamak bir yana darbe onların geleceğini tesis etmek için yapıldı desek abartmış olmayız.

Tarihi gerçekler ve günümüzde yaşananların bileşiminden çıkan sonuç bu.

Türkiye sevdalısı gençlik, aydınlar, düşünürler, sanatçılar, akademisyenler, bilim adamları 12 Eylül darbesinin mağduru oldu.

Tarikatçılar, Cemaatçiler, Siyasal İslamcılar, ABD/CIA taşeronluğunu yapan siyasiler ise darbenin taltif ederek Türkiye’nin teslim edildiği gruplardı.

Teorik olarak sosyalizmi savunan ama pratikte Atatürk resmi ile Atatürkçülük yapmaktan başka Atatürk’ü bilmeyen kapitalist medya unsurları da bu projenin bir başka destekçisi oldu.

12 Eylül 15 Temmuz’un provası ve zemin çalışmasıydı

Fundamentalizm tehlikesini çok önceden bilen ve bunun için tedbir alan Devlet’in bu tehlikenin kucağına düşmesi ise çok acıdır.

15 Temmuz’un fikir babası Nurculardır. Nakşibendi tarikatının öğretisini benimseyen Said’in oluşturduğu Nur cemaati ve onun dergahında yetişen Fetullah Gülen 12 Eylül darbesinin projesidir.

 

Nakşibendiler ve Nurcular hakkında gizli rapor!

 

12 Eylül darbesinden 3 ay önce yayınlanan "çok gizli" rapor

12 Eylül darbesinden 3 ay önce "çok gizli" ibaresiyle hazırlanan ve Kenan Evren imzasıyla Haziran 1980 tarihinde tugay ve alay komutanlıklarına gönderilen "Türkiye ’ye Yönelik İç Tehdit" isimli raporda, cemaat ve tarikatların tehlikesinden bahsediliyordu.

Raporda tarikatların büyüyerek iç tehdit oluşturduğu yazıyordu

Rapordan bazı bölümler:

“Cumhuriyet’in kurulmasını müteakip laik devlet düzenine geçiş, gerici çevrelerle din düşmanlığı olarak yorumlanmış ve dine sarılma tepkinin bir sembolü haline getirilmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türkiye’nin mutluluğu yoluna girişilen çabaların kendi yararlarına olmadığını anlayan dış mihrakların gayretleri sonucu laikliği din düşmanlığı, Atatürk’ü gâvur olarak nitelemek suretiyle toplumumuzda bugün gittikçe büyüyerek gelişen bir iç tehdit oluşturulmuştur.”

Bütün tarikatların temelde birleştikleri orta noktanın "toplum hayatının şeriat kurallarına göre düzenlenmesi olduğu" ifade edilen raporda başta Risale-i Nur talebeleri olarak Nurculuk, Nakşibendilik ile ilgili önemli uyarılar yapılıyordu.

Raporda, Nurculuk, Süleymancılık, Nakşibendi, Ticani, Biberi ve Kadiri tarikatlarının ‘yıkıcı’ faaliyetler içinde bulunduğundan bahsediliyor, özellikle Nurculara ve Nakşibendilere yönelik çok önemli tehlikelere dikkat çekiliyordu.

Raporda, "Nurculuk tarikatının" lideri Said Nursi’nin asıl amacının bir Kürt devleti kurmak olduğu gerçeği vurgulanarak; “Said Nursi, kurduğu teşkilata Nurculuk diyerek Müslümanlığa sığmayan, kanunlarımızla bağdaşmayan ve ruhlarda, zihinlerde anarşi yaratmaya matuf düşüncelerini 130 adet Nur Risaleleri ile getirmiş ve yaymıştır. Said Nursi Kürt nüfusunu çoğaltmayı düşünerek esas gayesinin tahakkuku düzenine uğraşmıştır.”

 

Raporda Nakşibendiler için de uyarılar vardı!

Raporda, Nakşibendilere ilişkin yapılan analiz ise şöyle: “Cumhuriyetin ilanı ile tekke ve zaviyelerin kapatılmasını müteakip tarikat mensupları yeraltı faaliyetlerine başlamışlar ve Kürtlerin bağımsızlığı için gayret göstermişlerdir. Gayesi, dergâh olarak belirtilen liderlerinin evlerinde yapılan gizli toplantılarda şeri kanunlarının ve teokratik devlet düzeninin kurulması hususunda çalışmalar yapılmasıdır. Faaliyet sahası daha ziyade cahil ve koyu mutaassıp halk kitleleridir.”

Raporda, Kadirilik, Süleymancılık ve Müslüman Kardeşler’e yönelik tehlikelere de dikkat çekiliyor.

Bu rapora rağmen Nurcular (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimini yaptı.

Tehlikenin biliniyor olması onun önlenmesi için yeterli değildir. Nitekim 12 Eylül’de bunu yaşadık.

Nurcuların ve diğer tarikatların Türkiye için tehdit oluşturduğunu belirten rapora rağmen 12 Eylül’ün tek dokunmadığı tarikat ve cemaatler odu. 12 Eylül ve devamındaki yönetimler eliyle Nurculuk ve diğer tarikatların devlete çöreklenmesine müsaade edildi. Cemaatlere imkanlar tanındı, bütün kapılar açıldı.

12 Eylül ihtilalinden sonra cezaevleri Said-Nursi’nin hezeyanlarını yazdığı Risale-i Nur kitapları ile dolduruldu.

Ciltlerle kitap koliler halinde koğuşlara önceden yerleştirildi.

Cezaevleri tarikatların medreseleri haline getirildi.

Evren'e ( bu rapora rağmen) tarikatlara yol vermeyi hangi güç yaptırdı ?

Aradan geçen 38 yılda cemaat bir darbe girişiminde bulundu. İkinci bir tehlike için çok geç kalınmadığını umuyoruz!

 

siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum