Ali Hikmet İNCE

Ali Hikmet İNCE

Ondokuz kardeşini boğazlatan padişah / 1

Ondokuz kardeşini boğazlatan padişah / 1

 

Üçüncü Mehmet ya da tarihçi tabiriyle ‘Sultan Mehmet-i Sâlis’, Osmanlı Hanedanı’nın 13. sultanı, 92. İslâm halifesiydi. 26 Mayıs 1566 Perşembe günü, Manisa’da doğdu. ‘Haçova Fatihi’, ‘Eğri Fatihi’ gibi unvanlarla da anıldı. Sancakta görev yapıp tahta çıkan son veliaht idi. Kanuni Sultan Süleyman’dan 30 yıl sonra ordunun başında sefere - gönülsüz, şeyhülislamın ve askerin zorlaması ile! - giden ilk padişahtı.

Günümüz tarihçilerinden Necdet Sakaoğlu’nun yorumlamasına göre 3. Mehmet, 24 yıl devam eden eğitimden geçirildi. Osmanlı Hanedanı’ndan gelen hiçbir padişah bu kadar uzun süreli ve yüksek seviyeli tedris görmedi.
3. Mehmet, tarihe, ‘19 erkek kardeşini boğazlatan, ölüm emrini veren padişah!’ diye de geçti. Annesi Safiye Sultan, babası 3. Murat’dı.

 

- Safiye Sultan Venedik/İtalyan Asıllıydı… -

 

Safiye Sultan’ın kökeni ve hayat hikâyesi hakkındaki rivayetler çeşitliydi. Asıl adı ‘Sofia’ - bir diğer iddiaya göre de ‘Cecilia’! - idi. Venedik Cumhuriyeti vatandaşı Bafo Ailesi’ne mensuptu. Babası, Korfu Adası Valisi’ydi. Türk leventlerinin yük gemisine yaptıkları baskında ele geçirildi. Esir edilip köle pazarında satışa çıkarıldı. İtalyan esirenin güzelliğinin övgüsü Topkapı Sarayı’na kadar ulaştı. 2. Selim’in hanımı Valide Nurbanu Sultan harekete geçti. Soydaşını görmeye gitti. Hemen bedelini ödeyip yanına aldı. Sofia Baffo, olağanüstü güzelliği, akıllılığı, kibarlığı, protokol kurallarını bilişiyle göz doldurdu. Haremde geleneksel eğitime alındı. 2 yıl sonrasında, Veliaht Murat için hazır hale geldi. İsmi değiştirildi: - ‘duru, katkısız, temiz, saf, vb. anlamında’! - ‘Safiye’ denildi. 15’ine girdiğinde de, istikbalin hükümdarına sunuldu. Safiye, Veliaht’ın başını döndürdü, âşık etti. Deli gibi kendine bağladı. Bir de oğul - Şehzade Mehmet! - doğurunca, gönül tahtının tartışmasız sahibi kesildi. Şehzade Murat’ı kontrol etmeye, her dediğini yaptırmaya başladı. Müstakbel padişahın akıl hocası, fahri danışmanı, haremin tek hâkimliğine de adaydı. Ama iktidarın asıl sahipleri, yetkilerini devretmek niyetinde değildi. Karşılıklı silahlar çekilecek ve yüksek dozajda sinir/yetki savaşına girişilecekti.

Valide Nurbanu Sultan, tecrübesine ve konumuna güvenirdi. Sultan 2. Selim’i nasıl parmağında oynattıysa, oğlunu da kolayca avucunun içine alabilirdi. Şehzade (3.) Murat, tahta oturunca, birbirinden güzel/özel cariyeler sundu. Hatta evladını başka nigârlara yönlendirdi. Her gün âlemler düzenledi. Dönem tarihçilerinin yazdıklarına göre, zevk partilerinin merkezi - düzenlendiği yer! - Sadrazam Sinan Paşa’nın köşküydü. - ‘İncili Köşk’ diye de tanınırdı. Paşa, 6 defa sadaret makamına geldi. - Sultan Murad-ı Sâlis, annesinin hediyeleriyle yetinmedi. Harem dışından, köle pazarlarından satın alınan nazeninleri de kabule/istemeye başladı. ‘Hatta güzelliğini işittiği hatunların getirilmelerini dahi emrettiği,’ yazıla geldi. Esir pazarlarında satışa sunulan afetlerin fiyatı kat be kat arttı. Bürokraside yükselmek, yerini sağlamlaştırmak isteyen devlet adamlarının hediyeleri belliydi. 

 

- Safiye Sultan, Saray Kavgalarında Kayınvalidesi Nurbanu Sultan’ı Örnek Aldı… -


Safiye Sultan’ın ardı ardına şanssız doğumlar yaptı. Şehzade Mehmet’in dışında yaşayan erkek evladı olmadı. Bazıları doğum anında, kimileri de kısa süre sonra vefat etti. Valide Nurbanu Sultan, eline geçen fırsatı fark etmekte gecikmedi. 3. Murat’ı başka kadınlarla daha çok beraber olmaya itti. Dönem vakanüvislerine göre Sultan, harem ile hamam arasında gidip geldi. Günün gündeminin tek ve değişmeyen maddesi: ‘Sefahat Meclisleri’ydi! Bazı dönem müverrihlerinin kayıtlarına göre Sultan Murad-ı Sâlis, ‘saraydan dışarıya çıkmayı, hatta İstanbul’da dolaşmayı dahi unuttu!’

Ama Safiye Sultan, 3. Murat’ın hep aklındaydı. Aşkı baki kaldı ve sevgisini hiç yitirmedi. Veliahdı, en büyük şehzadesi Mehmet’in annesinin yeri daima başının üstündeydi. ‘Ulu ceddim!’ dediği Fatih Sultan Mehmet’e benzerliğini bir nimet/mesaj kabul etti. Büyük dedesi Kanuni, adını koymak lütufunda da bulundu. ‘Kaderinin, ismini taşıdığı atasına benzemesini, hatta daha üstün olmasını, duasını etti!’ - 1. Süleyman, şehzadenin doğum haberini aldığında, Sigetvar/Zigetvar Seferi’ndeydi! -

Veliaht Şehzade Mehmet - Mehmed-i Sâlis! -, dönemin önemli din adamlarından Manisalı İbrahim Cafer Efendi’den dersler aldı. Haydar Efendi ve Pir Mehmet Azmi Efendi’nin rahle-i tedrisinden geçti. Şahsi tarihine nakşedilen not şaşırtıcıydı: ‘Veliaht Mehmet, çok geç sayılabilecek yaşta - 16’sında! - sünnet ettirildi!’ Sünnet ameliyesini Cerrah Mehmet Paşa yaptı. Tören, uzun süreli şenlik geçidine/bayrama dönüştü. 29 Mayıs 1582’de başladı. Tam 57 gün sürdü. Düğünün her günü farklı karnavala dönüştü. İstanbul’un tarihinde benzerine rastlanmadı. Esnaf para kazandı. Fakirin karnı doydu. Dilencinin cebi doldu. Fukara ailelerin çocukları da sünnet ettirildi. Evlenme çağı gelenlerin nikâhları kıyıldı, dünya evine girmeleri sağlandı. Ahali, günlük sıkıntılarından - kısa süreli de olsa! - uzaklaştı.
Veliaht Mehmet, bir yıl sonra, 1583’de, Saruhan - Manisa! - Sancak Beyliği’ne atandı.

 

- 3. Mehmet Tahta Çıkınca Askeri Altına Boğdu… - 


Şehzade Mehmet, 1595’de de, babası 3. Murat’ın ölüm haberini aldı. - 12 yıllık yönetim tecrübesine sahipti! - Safiye Sultan, kocasının - felçten! - ölümünü saklamaya çalıştı. Kimseye bilgi vermedi. Habercileri, Manisa’ya gizlice gönderip oğlunu yanına çağırdı. Bazı Batılı kaynaklara/‘bilhassa’ Venedik Elçisi’nin raporlarına göre, ‘Sultan’ın ölüm havadisi saklı kal(a)madı. Saray’daki bazı yetkililer vefatı halka duyurdu. İstanbul’da karışıklıklar çıktı. Yönetim, askeri devreye soktu, zor/şiddet kullandı ve sükûneti sağlamaya çalıştı.’ 

Veliaht Şehzade Mehmet, tahta oturmak için acele etti. On bir günde İstanbul’a ulaştı. Safiye Sultan’ın rüyası gerçekleşti. Biricik oğlu, Osmanlı’nın 13. padişahı payesini aldı. 27 Ocak 1595’de, 3. Mehmet - Mehmed-i Sâlis! - unvanıyla kılıç kuşandı. Kendisine iletilen ilk tavsiyeye de uydu: Askeri yanına çekmek, sempatisini kazanmak için kesenin ağzını açtı. Rivayete göre, 130 sandık dolusu - her birinde 30 bin duka altın bulunan! - tutarı ihsan niyetine dağıttı. 3 milyon 900 bin duka altınlık ‘ulufe’, orduyu pek hoşnut etti. Biat töreninde vukuat yaşanmadı. Sarayda cenazesi bekletilen - kısmen bozulmaya başlayan! - 3. Murat’ın defin hazırlıklarına geçildi. ‘Saray vakanüvislerine göre merhum padişah, Halveti Tarikatı’na bağlıydı. ‘Naaşı, Ayasofya Camii’nin bahçesindeki türbe haline getirilen ‘eski Vaftizhane’ binasında toprağa verildi!’

 

- Genç Hükümdar, Adını Taşıdığı Büyük Dedesinin Fermanını Uyguladı… -


Genç hükümdarı sürpriz beklerdi. Adını aldığı, büyük büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet’in ‘Nizam-ı Âlem Fermanı’nı uygulayacaktı. 2. Mehmet buyruğunda diyordu ki: ‘Her kim(sey)e saltanat nasip olursa, devlet düzenini sağla(t)ması için erkek karındaşlarını - biraderlerini! - katlet(tir)mesi münasiptir - ‘uygundur’! - 

Dedesi 2. Selim, hatunlara aşırı düşkündü. Yine bazı saray müverrihlerinin yazdığına göre, yeni yaptırdığı hamamda cariye kovalarken ayağı kayıp düşmüş, beyin kanaması neticesinde hayatını yitirmişti. Rahmetli hükümdar babası 3. Murat, ‘cins-i latif’e pek tutkundu. Dönem tarihçilerinin eserlerinde rastlanan bilgiler, karakteri, kuvvetli ve zayıf noktaları hakkında ipuçları verirdi. 6 nikâhlı karısı, 40’a yakın/geçkin gözdesi/cariyesi mevcuttu. 130’a yakın/aşkın çocuğu olduğu, 47/48’inin yaşadığı kayıtlarda görülürdü. Öldüğünde 27 kızı, 20 oğlu hayattaydı. Safiye Sultan’dan doğma, en büyük mahdumu Şehzade Mehmet tahta çıkınca, Osmanlı Tarihi’nin en kanlı, en dramatik, en üzücü olayı yaşanacaktı. Fatih Sultan Mehmet’in fermanı, ‘Osmanlı Devleti’nin Temel Mottosu’ yürürlüğe - mecburen! - sokulacaktı! 
Dönem tarihçisi Bostanzâde Yahya - Babası, Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi'ydi! -, ‘Tuhfetü'l-ahbâb’ - ‘Târîh-i Sâf’ ve ‘Duru Tarih’ adlarıyla da bilinirdi! - olaylar silsilesini kendine göre anlattı. Saray müverrihi, 3. Mehmet’i, ‘19 kardeşini Cennet Kayığı’na bindiren’, ‘Cennet’e gönderen’, ‘şehitlik payesi bağışlayan’ vb. övücü/süslü sıfatlarla kayda geçirdi. Gerçek ise: 19 şehzadenin vahşice/acımasızca boğdurularak öldürülmesiydi.

Rivayete göre dönemin şeyhülislamı, Fatih Kanunnamesi’nin uygulanmasını cevaz verdi/‘makul’ buldu. 19 şehzadenin ‘şehit’ kabul edildiğini, her birinin ‘cennetmekân’ sayılacağını duyurdu. 4’ü akıl baliğ, 19 şehzade sağır ve dilsiz cellâtların insafına terk edildi. Tarihçi Enver Behnan Şapolyo’nun anlatımıyla, ‘Kızlarağası’nın dairesi önündeki yalağın yanında teker teker boğduruldu!’

 

- Boğazlanan Şehzadeler, Babalarının Ayakucuna Gömüldü… -


Mustafa, Beyazıt, Osman ve Abdullah adlı 4 yetişkinin yanında aralarında kundaklara sarılı bebeklerin yer aldığı ‘şehit sayılan’ kurbanların cenaze namazlarını, Fatih Kararnamesi’ni uygun bulan Şeyhülislam Bostanzâde Mehmet Efendi kıldırdı. Devlet töreni düzenlendi. Yöneticiler cenaze namazında saf tuttu. 19 şehzadenin naaşları, Ayasofya Camii’nin bahçesindeki eski ‘Vaftizhane’de metfun, 3. Murat’ın ayakucuna kazılan irili ufaklı kabirlere defnedildi. 

Oysa adları geçen 4 şehzade, ağabeylerinin huzuruna çıkıp saltanatını tebrik ettiler, elini öptüler. Bağlılıklarını bildirdiler. En büyükleri, Şehzade Mustafa, hayatlarının bağışlanmasını diledi. 3. Mehmet, temenniyi duymazdan geldi. Bir rivayete göre de, başını ters yöne çevirdi, üzüldüğünü göstermemeye çalıştı. Olaya şahitlik edenler, yeni hükümdarın, Fatih’in fermanına karşı çıkamayacağını anladı. - Zira kendisinden önce aynı mülke sahiplik eden babası, 3. Murat da, atasının kararına uymuş, 6 kardeşini boğdurmuştu! -
Boğdurulan Şehzade Mustafa, büyük dedesi Kanuni Sultan Süleyman’a benzetilirdi. Bütün özelliklerini taşıdığına inanılırdı. Tahta oturan - ağabeyi! - 3. Mehmet’ten daha üstün vasıflara sahipliği dillendirilirdi. Dönemin büyük şairi Baki’den dersler almıştı. Hocasının şiir anlayışına paralel dizeler yazdı/söyledi.

 

- Safiye Sultan, 19 Şehzadenin Katline Seyirci Kaldı, Sesini Çıkarmadı… -


Cellâtlar, bir şehzadenin odasına girdiğinde, mangalda közlenmiş kestaneleri yediğini gördü. Hükümdar çocuğu yalvardı: ‘Bırakın da kestanemi bitireyim! Emri sonra uygularsınız!’

3. Mehmet’in ‘kanlı kararı’, erkek kardeşleriyle sınırlı kalmadı. Bazı tarihçilerin yazdıklarına bakılırsa, ‘2 kardeşinden hamile 7 cariye de aynı kaderi paylaş(acak)tı! Daha da dehşete düşürücü kayıt ise, babasından gebe kalmış gözdelerin de benzer kaderi bölüşmesiydi. Sayılarının 200’ü bulduğu ileri sürülen hanımlar, Marmara’nın soğuk sularında son nefeslerini verdi!’ Bir başka sava göre de, 3. Murat’ın 27 kızı ile 200’den fazla cariyesi Eski Saray’a gönderildi. Yanlarında dadıları, bazı harem görevlileri de vardı. Merhum hükümdarı eğlendiren komikler, cüceler ve özel işlerini yapan dilsiz personel de aynı yere sürüldü. Şapolyo’ya göre, ‘Gebe cariyelerinden 11’i de Marmara Denizi’ne atılarak boğduruldu!’

Rivayete bakılırsa, 19 şehzadenin kıyımının 40. gününde, İstanbul’un cami ve mescitlerinde, 85 bin hatm-i şerif duaları okundu, ruhlarına gönderildi.
Sarayda benzersiz kıyım yapılırken, Safiye Sultan’ın sesinin çıkmadığı, seyretmekle yetindiği tarih satırlarına geçti. - Daha suçlayıcı satırlar da yazıldı! - Gözyaşı dökmediği, aksine iktidarın oğluna geçmesinin sevincini yaşadığı da ileri sürülecekti. Katliamın önemli müsebbiplerinden sayılacaktı. Yeni valide sultan, devlet yönetiminin görünmeyen iplerinin kendi eline geçtiğinin inancındaydı. 

 

- 3. Mehmet, Oğlu Şehzade Mahmut’u Da Boğdurdu… -


3. Mehmet’in kardeşlerine ve babasının eşlerine layık gördüğü muamele halk ve asker tarafından hoş karşılanmadı. Vezirleri ve özellikle de sadrazamı, ahaliye şefkatli ve cömert davranmasını önerdi. Diyalog içinde bulunması telkin edildi. Böylece tebaanın kendisine sempati duyacağı, adaletle hükmettiğine inanacağı hatırlatıldı. Yeni padişah, babasının unuttuğu/uyuttuğu geleneği canlandırmaya çalıştı. Cuma selâmlıklarını yeniden ihya etti. Cuma namazı için yanına yöneticileri de alıp saraydan merasimle çıktı. Eyüp’ten Edirnekapı’ya kadar değişik türbelerde yatan atalarını ziyaret etti, dualar etti, fukaraya sadaka dağıttırdı. Tebaası üzerinde ‘imanı bütün’, ‘dindar hükümdar’ imajını yerleştirmeye çalıştı.

Yarın: Yazının 2. ve son bölümü…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Hikmet İNCE Arşivi