Özdemir: Sokağa bile çıkamıyacaklar.

Özdemir: Sokağa bile çıkamıyacaklar.

Radikal gazetesi yazarı Cüneyt Özdemir, bugünkü yazısında İktidar'ın yolsuzluklar sonrasında yaptığı hukuksuzluklara değindi ve bu hukukuzlukları bilmesine rağmen hala iktidarı savunan yandaşlarına uyarı niteliğinde bir yazı yazdı..

Şişeden çıkan cini tutuklamak!

Görünen o ki hükümete inanan isimler 17 Aralık'tan bu yana travmanın 'kabullenmeme' aşamasını yaşıyorlar.

Bu satırları okuduğunuzda cemaate yönelik operasyon başladı mı bilmiyorum. Başlamadıysa da muhtemelen birkaç gün içinde başlayacaktır. Bunu bir şey bilerek söylemiyorum. Sadece gelişmelere bir adım geri çekilip baktığınızda operasyonun an meselesi olduğuna dair emareler belirdi. Yasal düzenlemeler yapıldı. HSYK, MİT, TİB yasası önce Meclis'ten sonra Çankaya’daki noterlikten, pardon Cumhurbaşkanlığı'ndan geçirildi. Son toplanan MGK’dan da görünen o ki ‘Yeni iç düşman’ tanımlaması da yapıldı. Sosyal medyada Başbakan’ın rüşvet aldığına dair ses kayıtlarının yayımlanması hızlandı ve operasyonun detayları ile ilgili söylentiler ayyuka çıktı. Anlayacağınız beklenen operasyon ya şu anda başladı ya da her an başlayabilir. Bu operasyonu yapan devlet memurlarına, yargı mensuplarına çok basit bir sorumuz olmalı: Bu operasyonu neden yapıyorlar? Demokratik bir Türkiye için mi yoksa Başbakan Erdoğan ve kabinesinin ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzluk iddialarını engellemek için mi?

(...............)

Peki bir hukuksuzluğu engellemek için bir başka hukuksuzluğu örtmek doğru mudur?
Yolsuzluk ile suçlanan bakanlar istifa ettiler, görevden alındılar, bir 
kısmının oğulları hâlâ cezaevinde. Yayımlanan ses kayıtları korkunç bir tabloya işaret ediyor. Eğer bunlar dublajsa, montajsa şu ana kadar bu ses kayıtlarını çürütmenin binbir türlü yöntemi vardı. Yıllardır öylesine soruşturma manyağı yapıldık ki artık hepimiz baz istasyonlarından cep telefon sinyallerinin tespit edilebileceğini, MOBESE kameralardan kimin nerede olup olmadığının görüleceğini, istenirse teknik olarak bir yalanın nasıl ortaya çıkartılacağını mecburen öğrendik. Bütün bunları bir kenara bırakıp nutuk atarak, tehdit ederek, manipülasyon yaparak, hissederek, Amerika’dan çakma ses kayıt raporları alarak kısaca aklımızla alay ederek bunun üzerini örtemezsiniz.

Gerçekler bazen çok acıtıcıdır. Hele de biat ettiğiniz, inandığınız, güvendiğiniz kişiler hakkında duyulunca travmalara yol açabilir. Görünen o ki hükümete inanan isimler 17 Aralık’tan bu yana travmanın ‘kabullenmeme’ aşamasını yaşıyorlar. 24 Şubat’tan sonra ise bu travma tavan noktasına tırmandı. Yapılacak bu operasyonlar şişeden çıkan cini yeniden aynı şişeye tıkmaya çalışıyor.

Diğerlerini bilmem ama o cini tutuklamak artık zor.
Çok zor.

28 Şubat umacısına güvenenler!

Görünen o ki cemaat operasyonunun yanında nicedir zulada bekletilen soğuk dondurucuda tutulan 28 Şubat’ın sivil ayağı umacısı da derin dondurucudan çıkartıldı. Yolsuzluk sürecini yazan medyaya yeniden gözdağı veriliyor. ‘tutuklanacaksınız’, ‘yandınız’ ‘bittiniz olum siz!’ denilerek açıktan korku salınıyor. Askeri ayağı bile doğru dürüst olmayan bir dava kullanılarak medya ve iş dünyası sigaya çekilmeye çalışılıyor. Bugün yarın buna da teşebbüs edilirse şaşırmamak gerekir. Zira ses kayıtlarından ortaya çıkan sonuç çok vahim. Zirvedekilerin kaybedeceği şey sadece itibarları değil. Bu, onlar için artık bir ölüm kalım savaşı. Bu yüzden gözleri kara.

Peki ya diğerleri?

Bu operasyonları ‘devlet görevi’ diyerek yapanlar. Sahibi şaibeli bir medyaya sığınıp özgür basına bol kepçeden korku salanlar, televizyonlarda inanmadıkları bir yalanı savunmak zorunda kalanlar, sahi onlar ne olacak?

Gördüğümüz kadarıyla zirvedekiler kaybetse bile kapağı bir Ortadoğu ülkesine atıp orada paracıklarını yiyecek kadar dünyalıklarını yapmışlar. Onlar gidince onları koşulsuz ve fütursuz savunanların hali n’olucak?

Ukrayna’da devlet başkanı kaçarken helikoptere sadece paracıkları ve birkaç kişi sığabildi. Kaddafi’nin konvoyunda sadece birkaç araba vardı. Saddam’da o bile yoktu...

Bugün gazetecileri, gazetelerin sahiplerini sadece olan biteni yazdığı için ‘tutuklanmakla’ tehdit edenler ‘efendileri’ gittiği o gün kendilerini koskocaman bir cezaevinin içinde bulacaklar.

Sokağa bile çıkamayacaklar.
Bugün basını susturmak için çakma davalarla cezaevine atılmakla korkutanlar, Türkiye’de bir cezaevinde yaşar gibi korkuyla yaşayacaklar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.