Sağın Namusu!

Sağın Namusu!

Hiç kimsenin iffet ve ahlak anlayışını sorgulamaya, mezhebini ölçmeye hakkımız yoktur, ancak kelimenin tam anlamı ile “Namus” sorgulanabilmelidir.

1980 öncesi sağ sol kavramları toplumda en belirleyici siyasi tercihlerdi.

Gençlik, Sivil Toplum Kuruluşları, Siyasi Partiler ve Toplumun bütünü Sağ ve sol diye kümeleşmişti.

Sağın ve solun temel parametrelerinin tepesine “Namus” ölçüsü vardı.

Sağın keskin kırmızı çizgisi namus kavramıydı.

Sağa göre sol namussuz sağ ise namusluydu.

Rauf Tamer bu konuda kitap bile yazmıştı.

 

Kitabın ismi “Solun Namusu”

 

Rauf Tamer bu kitabında sol ve namus kelimelerinin bir araya gelmeyeceğini, solun iffet konusunda “ geniş mezhepli” olduğunu ironi ile anlatıyordu.

 

Bu kitabı almak için değil de istediği cevabı duymak için Kitapçıya gidip “Solun namusu var mı” diye sorup “yok” cevabını alanların yüzündeki gülümseme bile sol ve namus kavramlarının aykırılığına inanmışlığı gösteriyordu.

 

Bütün bunları niye yazdım?

 

Siyaseti ahlaki ve kutsal değerler üzerinden şekillendirme gayreti günümüzde zirveye ulaşmış durumda.

 

Namus kavramı ise asıl anlamından kopartılmış iki bacak arasına sıkıştırılıp iffet kavramı ile özdeşleştirilmiş.

 

Bu algı yanılması ile namusluları namussuz, namussuzları da namuslu olarak tanır olduk.

 

Namus kelimesini Türk Dil Kurumu şöyle tarif ediyor:

 

Bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet…

 

Dürüstlük, doğruluk…

 

Sağ bu tarifin içerisinden “iffet” kelimesini alıp, solun kişisel ahlakı değerlerini namussuzluk diye ilan etmiştir.

 

Hiç kimsenin iffet ve ahlak anlayışını sorgulamaya, mezhebini ölçmeye hakkımız yoktur, ancak kelimenin tam anlamı ile “Namus” sorgulanabilmelidir.

 

Çünkü Namus: Toplumsal ahlak kuralları, toplumsal değerler, dürüstlük ve doğruluk ihtiva eder.

 

Toplumların iffet anlayışları farklılık arz etse de namus kavramı evrenseldir.

 

Dürüstlük, doğruluk, adalet, topluma karşı hak ve vazifeler evrensel doğrulardır.

 

Bunlara en çok da uyması gerekenler de siyasetçilerdir.

 

Sağda yer alan siyasetçilerin söylemleri ve müracaat ettikleri referanslar hep muhafazakâr, açılımı da daha dürüst, manevi değerlere bağlı, toplumsal değerlere sadık, yani namuslu oldukları yönündedir.

 

Sol ve namus kelimeleri bir cümlede geçmez ama sağ ve namus özdeşleşmiş gibi bir algı oluşmuş.

 

Peki, gerçekte öyle mi?

 

1950 yılından beri Ülkeyi yönetenler hep sağ iktidarlar olmuştur.

 

1962-65 İsmet İnönü, 1974 ve 77 de kısa dönemli Ecevit ve yine 1999-2002 Ecevit hükümetleri ile askeri rejimi çıkarsak yaklaşık 55 yıldır sağ hükümetler iktidarda.

 

Menderes dönemini de sayarsanız 65 yıl sağ iktidarlar iş başında bulunmuş.

 

Ve ülkede her türlü rüşvet, yolsuzluk, israf, adam kayırma, yandaş kadrolaşma, gelir dağılımındaki adaletsizlik, Devlet imkânlarını şahsi menfaatleri için kullanma, bu iktidarlar zamanında olmuştur.

 

Doğruluk, dürüstlük, toplumsal değerlere bağlılık hep bu iktidarlar tarafından tahrip edilmiştir.

 

Hayali ihracat ile Demirel Hükümeti zamanında tanıştık, Rüşvet “Benim memurum işini bilir” ruhsatı ile Özal zamanında meşrulaşmıştır.

 

Papatyalara, Prenslere Devlet imkânları Özal zamanında peşkeş çekilmiştir.

 

Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve israfı şimdiki AKP hükümetinin iş başında bulunduğu 12 yıllık zamanda olmuştur.

 

Kendisini, Müslüman, Muhafazakâr Demokrat olarak tarif eden AKP iktidarı da, 4 eğilimi birleştirip merkez sağda olduğunu iddia eden Özal hükümeti de namus edebiyatı ile iş başına gelen sağ iktidarlardır.

 

Hanedan gibi ailece ülkeyi yönetmek ve ailece ülke imkânlarını kullanmak bu iktidarlar zamanında olmuştur.

 

Solun iffetini sorgulamaktan sağın namusunu sorgulamaya zaman bulamadık.

 

Toplum bu dengesiz ve çarpık zihniyet yüzünden o hale geldi ki, bu gün İslami kesimin en az yarısı yolsuzluk olduğunu düşünüyor ama hala solun iffetini tartışıp sağın yolsuzluğunu görmezlikten geliyor.

 

Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, israf ve toplumsal değerler üzerinden siyaset yapmak, bu değerleri tahrip etmek en büyük namussuzluktur.

 

Siyasetçileri sağcı-solcu olarak değil, namuslu-namussuz olarak değerlendirmedikçe, namus edebiyatı yapanların namussuzluklarını daha çok göreceğiz.

Mürteza Öztürk

siyasetcafe.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.