Ahlak!

Selçuk DÜZGÜN

 AHLAK!

 

O yüzden başlar izmihlali milletlerde ahlakın.
Fakat, ahlâkın izmihlali en müdhiş bir izmihlal;
Ne millet kurtulur, zîrâ, ne milliyyet, ne istiklâl.
Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, ruh-i millîdir;
Onun iflâsı en korkunç ölümdür: Mevt-i küllidir.
Olur cem’iyyet artık çaresiz pâmâl-i istîla

 

                                        Mehmet Akif Ersoy (Safahat)

 

Bana sorarsanız şu an Türkiye`nin tek sorunu var; AHLAK-SIZLIK

 

Yani bütün sorunlar ahlaksız bir yapıya teslim olmuş bir toplumun yapısı olarak karşımıza tek tek çıkmakta…

 

TV`leri izlemeye, özelikle haberleri izlemeye dayanamıyorum!

 

Bir yandan yeni doğan çocuğunu `zina` sebebi olarak toprağa diri diri gömen anne, bir yandan çoçuklara tecevüz haberleri, bir yandan baldızı ile kaçan enişte, bir yandan yengesi ile yatan halaoğlu, bir yandan `niye yan baktın` cinayetleri, bir yandan soygunlar , cinnetler…cinayetler…

 

Yani oradan buradan gelen her haber sanki kıyamat alementleri gibi…

 

Yine bir Tv dizisi izlemek istiyorsun `kim kimle?, nerde?, nasıl?` bir ahlaksızlık içerisinde belli değil…

 

Kanal değiştirdikçe bir paravanın arkasında üç soru ile, bir çay daveti ile evlilik programları karşına çıkıyor…

 

Maalesef işte yaşadığımız toplum bu.

 

Ve böyle bir toplumun bir de yöneticileri, siyasi temsilcileri var!

 

Peşlerinden koştuğumuz, sandıkta ölümüne destekleyerek meclise gönderdiğimiz siyasiler.

 

Onları izlemeye hiç dayanamıyorum!

 

Üç cümle kuruyorlar biri şu `ispatlamasan şerefsizsin!`

Bir siyasi partiyi destekleyenlerin sayısını en az 1 milyon insan olarak kabul edersek, mecliste hergün milyonlarca insan bir diğerine `şerefsiz` damgası vuruyor.

 

Oysa ahlâk ile siyaset arasında ayrılmaz bir ilişki olması gerekmektedir.

 

 

Nasıl ki örneğin bir meslek ahlâkından, bir aile ahlâkından, bir devlet ahlâkından, bir sosyal ahlâktan, bir bireysel ahlâktan söz edilebiliyorsa, bir siyaset ahlâkından da söz edilebilmeli ve hatta edilmelidir.

 

Siyaset ahlâkı, kısaca siyasal davranış ahlâkı olarak da adlandırılabilir.

 

Ve maalesef bu ikisi arasındaki bağlantı, yukarıdaki örneklere teslim olmuş şekilde yürümektedir.

 

İnsanların birbirine son derece yaklaştıkları ama aynı oranda da birbirlerine sağır ve dilsiz kaldıkları bir dünyada yaşıyoruz.


Varlığını öteki’nin varlığında bulmasına rağmen “ötekini cehennem olarak gören” anlayış ise insanlığı esir almaktadır.

 

Adeta insanlığın kalbi atmakta güçlük çekiyor.


Bütün dünyaya egemen olmak isteyen ve kollarını dünyanın en ücra köşesine bile uzatmak isteyen iktidar sahipleri, kendi halkını kendisine göre yaratmak arzusunu gerçekleştirmek için her yolu mübah görmekte tereddüt etmiyor.


Bütün bunlar olup biterken olayları siyasî yapısının dışında ahlâkî ve hatta felsefî bakımlardan ele alıp ufuk açıcı, insanlara bilinç açıklığı kazandıracak fikirlerin mahrumiyetini duyuyoruz.


Ahlaksızlığın doğurduğu bir durumda felsefesizlik çeken dünya bir buhrana doğru giderken, hayatını günlükleştiren kitleler pratik ve faydacı hedeflerinin maddi âlem dışında hiçbir yöne çevirmemektedirler.


Akif`in yukarıdaki şiirinde dediği gibi;

 

`Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, ruh-i millîdir;
Onun iflâsı en korkunç ölümdür: Mevt-i küllidir`

   

Ve bu Ahlaksızlığın merkezleri maalesef Müslüman dünyasıdır.

 

Oysa,  Hz. Muhammet`i (sav)  anlamak onun güzel ahlakını anlamak demek değimiydi?


Çok üzgünüm biz düzelelim diye artık ne bir peygamber, ne de bir din gelecek.    Ozaman kıyametimiz kutlu olsun.


Selçuk Düzgün

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.