Aile yapısına vurulan darbe "İstanbul Sözleşmesi"

Özgür Dalgıç

İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığı olan ilk uluslar arası sözleşmedir.


Sözleşme, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmıştır. Bu yüzden kısaca ‘’İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’’ olarak tanımlanmaktadır. Sözleşmenin geniş açılımıyla ismi ‘’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’’ olarak geçer. Sözleşme, Türkiye’de 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmış ve 14 Mart 2012 tarihinde onay için TBMM Genel Kurulu’na sunulmuş, AKP-CHP-MHP-BDP’nin oybirliği ile 246 kabul, 0 (sıfır) ret oyuyla TBMM’de onaylanmıştır. Sözleşmeyi her ülkenin dışişleri bakanı imzaladığı için o dönem görevde bulunan Ahmet Davutoğlu imzalamıştır. 1 Ağustos 2014 tarihinde ise  onaylanan sözleşme yürürlüğe girmiştir. 

Sözleşmeyi, Avrupa Birliği ile beraber Avrupa Konseyi üyesi olan 45 ülke imzalamış, ancak sadece 34 ülke onaylayarak yürürlüğe koymuştur. İngiltere, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Moldova, Macaristan, Ermenistan, Letonya, Litvanya ve Slovakya sözleşmeyi imzalamış olmalarına rağmen onaylamamış ve yürürlüğe koymamışlardır. Rusya, ABD, Azerbaycan, Japonya, Kanada, Meksika ve Vatikan sözleşmeyi imzalamayı ret etmişlerdir.

Sözleşme, kadına şiddetin önlenmesinin yanında, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanıyor. Sözleşme o dönemde kadın cinayetlerinin medyada çok sık gündeme gelmesi ve son olarak toplumda Emine Bulut cinayeti sonrasında bir iğfal olması nedeniyle Kadın Derneklerinin baskısı sonucu sözleşme uygulamaya konmuştur. Sözleşmenin hükümlerinin etkili bir biçimde uygulanmalarını sağlamak amacıyla kısaca ‘’GREVİO’’ olarak bilinen ‘’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu’’ isimli bir izleme ve denetleme komitesi oluşturulmuştur. Bu komitede Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı ve Türk Kadınlar Birliği bulunmaktadır. Sözleşme, 13 Bölüm’den ve 75 Madde’den oluşmaktadır.

Sözleşme hükümleri uygulanırken ‘’Cinsiyet, Irk, Renk, Dil, Din, Siyasi görüş, Medeni hal, Göçmen veya Mülteci Statürsü’’ vb. kimlik özelliklerinin yanı sıra ‘’Cinsel Yönelim’’ temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağı vurgulanıyor. Devlet görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmeleri isteniyor. 

Sözleşmede; toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapı olduğunu, aile yapısının çöküşüne çanak tutacak maddelerin olduğu, cinsiyetsizlik kavramı ile Türkiye’nin bekasına yönelmiş bir tehdit olarak gören toplumda oldukça büyük bir kesim vardır. Sözleşmenin iptal edilmesini isteyen bir çok kurum ve temsilci bulunmaktadır. 

Milli İrade Platformu tarafından Ramazan ayı münasebetiyle 2019 senesinde Haliç Kongre Merkezi’nde verilen iftar programına katılımda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi ile alakalı olarak ‘’İstanbul Sözleşmesi nas değildir, fesh edilebilir’’ demiştir.

Sözleşmenin Kadına şiddet maddelerinin yanında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerinin olması, Türk Kültür ve Aile yapısına ters düşmektedir. Türk toplumunu diğer toplumlardan farklı kılan güçlü aile yapımızdır. Bu sözleşmenin ya fesh edilmesi yada tekrardan maddelerin düzenlenmesi gerekmektedir. Cinsiyet eşitsizliği altında yapılan reklam ve propagandaların yasaklanması ve cezai hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki aile çökerse toplum çöker, toplum çökerse devlet çöker. Allah Devletimize ve Milletimize zeval vermesin.