AKP'nin veliahtları

Celal Eren ÇELİK

Tarih boyunca güçlü hükümdarların ve demokrasi ile idare edilen toplumlarda iktidarı elinde bulunduran siyasal partilerin güçlü parti başkanlarının gücünün doruğunda olduğu dönemlerde yakınlarında olan sistemin 2. Yahut 3. Güçlü halkasını oluşturan kişiler bu güçlü hükümdar yahut liderlerin yerine kendilerini konumlandırmayı akıllarından geçirmemişlerdir.

Lakin bu güçlü hükümdar ya da lider ne zaman güç kaybı yaşamaya başlamışsa işte o zaman hükümdar veya liderin hemen yanı başındaki 2. Ve 3. Halkada bulunan çeşitli güç odakları onlardan sonrası için bir güç mücadelesi vermeye başlamışlardır.

Bugün AKP ve Recep Tayyip Erdoğan özelinde yaşanan durum da tam olarak  budur. Bundan 5 sene öncesine kadar Erdoğan’ın yerine “Erdoğan sonrası” için hiçbir şekilde plan kurulamaz, AKP içerisindeki hiçbir güç odağı “Erdoğan sonrası” için kendisinin merkezde olduğu yeni bir sistem için mücadele vermezken bugün gelinen noktada artık AKP içerisinde “Erdoğan sonrası” düşünülmeye başlanmış, bu olay da sadece “Düşünce” olmaktan çıkarak parti içerisinde çeşitli kliklerin Erdoğan sonrası AKP’nin başına geçme planlarında bir güç mücadelesine dönüşmüş durumdadır…

***

İşte tam da bu nedenle İçişleri Bakanı  Süleyman Soylu’nun annesine küfür edenlerin serbest bırakılmasına Twitter üzerine verdiği tepkiye Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün “Klavye başından tutuklama siparişi verenler” diyerek yaptığı çıkış ve hemen arkasından Yasin Bölükbaşı’nın Soylu’ya yönelik “Bir telefon ötede olan kişilere meramını buradan anlatmaya kalkıyorsan niyetin sorgulanır.” Açıklaması sıradan beyanatlar değil, AKP içerisinde Erdoğan sonrası döneme hazırlanan 2 ana güç merkezinin güç savaşını göstermesi açısından önemlidir.

AKP içerisinde “Erdoğan sonrası dönem” için güç savaşına girişen bu 2 ana güç odağının kodları ile ilgili detaylı analizi yapmadan önce ise bir önemli tespiti yazmakta fayda var..

Berat Albayrak’ın tasfiyesi öncesinde AKP içerisinde bu mücadele Berat Albayrak ile Süleyman Soylu arasında devam etmekteydi.

Berat Albayrak’ın siyasete tepeden inme “Kayınpeder” torpili ile inerek çok etkin noktalara gelmesi ve sistem içerisinde önemli bir figür haline “Dönüştürülmesi”, Albayrak’ın yetersizliğine rağmen desteklenmeye devam etmesi yine Albayrak’ın kurduğu PELİKAN yapılanması ile medya üzerinden “Operasyonel” hamleler yapması, algı yönetimi dizaynı çalışmaları kendisine “Saygıdan” değil “Korkudan” kaynaklı bir etki alanı yaratmıştı.

Ancak bu etki alanı oluşurken Albayrak aynı zamanda AKP içerisinde belki de en nefret edilen siyasal figür haline gelmişti.

Albayrak nefreti aynı zamanda aslında Soylu ve ekibinden hiç hazzetmeyen, Soylu’yu hiçbir zaman AKP’nin bir asli unsuru olarak görmeyen Albayrak karşıtı pek çok grubun Albayrak-Soylu mücadelesinde “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek Soylu’nun yanında saf tutması sonucunu doğurmuştu.

Ancak ne zaman ki Berat Albayrak tasfiye edildi, AKP içerisinde de kartlar yeniden karıldı, dengeler yeniden şekillendi…

***

Berat Albayrak’ın tasfiyesinin ardından sırf Albayrak karşıtlıklarından ötürü Soylu yanında saf tutan gruplar Soylu’nun yanından ayrıldılar.

Soylu’nun yanından ayrılan bu grupların en önemlisi “GELENEKÇİLER” olarak adlandırabileceğimiz grup.

Bu grup Erbakan döneminde MSP, Refah, Fazilet ve Saadet Partisi’nin içinde yer alıp MİLLİ GÖRÜŞ ekolünden gelen ekip.

Bu çizgiden gelenler içerisinden 2 ana ekip çıkmıştı…İlk ekip zaten Erbakan’a karşı Fazilet Partisi’nde muhalefet bayrağı açan ama Erbakan ve Erbakan’ı temsil eden Recai Kutan’ı deviremeyince partiden istifa ederek AKP’yi kuran Gül-Erdoğan-Arınç EKİBİYDİ.

Bir diğer ekip ise Numan Kurtulmuş önderliğinde Erbakan ile birlikte hareket ettikten ve Kurtulmuş’un Saadet Partisi’nin başına geçmesine rağmen MGV’nin kontrol ettiği mali gücün denetimi konusunda Oğuzhan Asiltürk, Ömer Vehbi Hatipoğlu ve Şevket Kazan gibi “AKSAÇLILAR” ile ters düşerek HAS PARTİ’yi kuran ekipti.

Numan Kurtulmuş önderliğinde HAS PARTİ’yi kuran ekip de kısa süreli sert AKP muhalefeti sonrasında AKP’ye hemen hemen tüm kadroları ile birlikte katılmıştı.

İşte Numan Kurtulmuş HAS PARTİ’den AKP’ye katılırken yanında getirdiği en önemli isim ise bugün Adalet Bakanı olan Abdülhamit Gül’dü.

Abdülhamit Gül ise sıradan bir isim değil zira Abdülhamit Gül’ün kayınpederi “MİLLİ GÖRÜŞ” çizgisinin en önemli isimlerinden birisi, Erbakan’a en yakın isimlerden olan, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nden 2 dönem Trabzon Milletvekili olarak TBMM’ye seçilen ve bugün KAMU BAŞDENETÇİSİ yani Ombdusman olarak görev yapan Şeref Malkoç.

Şeref Malkoç aynı zamanda Numan Kurtulmuş’un önce Saadet Partisi Genel Başkanı seçilmesinde en önemli pay sahibi olan isimlerden birisi, sonrasında ise Kurtulmuş ile birlikte HAS PARTİ’nin kurucusu…

Yani AKP içerisinde kamuoyunda “Vitrindeki yüzü” Abdülhamit Gül gibi gözükse de arka planda  lideri Numan Kurtulmuş olan, MİLLİ GÖRÜŞ geleneğinden gelen, muhafazakar-gelenekçi bir ekip artık açık bir şekilde “Erdoğan sonrası dönem” için yeni bir güç merkezi olarak mücadeleye başladı.

Bu ekip AKP içerisindeki “GELENEKÇİLER” kanadını oluştururken, siyaseti de “DAVA” olarak tanımlamakta… Zaten Abdülhamit Gül ile Süleyman Soylu arasında Twitter üzerinden yaşanan atışmaya yaptığı paylaşım ile müdahil olan ve AKP içerisindeki “GELENEKÇİ” ekibin en genç isimlerinden birisi olan AKP Genel Sekreteri Yasin Bölükbaşı’nın Soylu’ya yönelik attığı bir başka Tweet’inde yer alan “Parti disiplini dava disiplinidir. Biz böyle gördük, böyle öğrendik” sözleri  tam da bu “DAVA” geleneğine işaret etmektedir…

***

Süleyman Soylu rakibi Berat Albayrak iken çok daha fazla avantaja sahipti.

Zira Berat Albayrak’ın parti içinde karşılığı yoktu, Soylu’nun vardı, Albayrak’ın halkta karşılığı yoktu Soylu’nun vardı, Soylu bir parti genel başkanlığı yapmış isimdi makro siyaset yapma becerisi vardı. Albayrak’ta bu özellik yoktu, Albayrak’ın hatiplik yeteneği yoktu, Soylu’nun vardı…

Tüm bunlara ek olarak Soylu hem parti içindeki milliyetçi tabanın büyük desteğini görmekte, hem AKP dışındaki milliyetçi seçmende de kendisine bir etki alanı oluşturabilmekteydi. Yani AKP dışın da da bir etki alanı mevcuttu.

Ayrıca belki de Soylu’nun en büyük avantajı uzun yıllardır İçişleri Bakanı olarak görev yaparken kendisine bağlı pek çok istihbarat birimi olduğu için çok kritik bilgilere sahip olması ve başta emniyet olmak üzere güvenlik güçleri üzerinde de bir etki alanı yaratmış olmasıydı…

Yani Soylu AKP içerisinde “Milliyetçi Kanadın” temsilcisiydi ve halen de bu güç mücadelesinde bu konumunu devam ettiriyor, ancak işi artık çok daha zor…

Zira rakibi artık siyaseten bir “Çaylak” olan, donanımsız, ”Lejyoner” yandaş yazar ve troll destekli algı operasyonları ve “Kayınpeder” kontenjanı ile kendisine alan açan Berat Albayrak değil…

Bu mücadelede Soylu’nun rakibi artık Numan Kurtulmuş…

Numan Kurtulmuş’un parti tabanında ve örgütlerde karşılığı var, hitabet yeteneği var, 2 farklı partinin genel başkanlığını yapmış bir isim olarak makro siyaset denge ve stratejilerine son derece hakim, ”Gelenekten” geldiği için AKP seçmeni olmayan muhafazakar kitle üzerinde de etkisi var, Kurtulmuş Soylu’ya nazaran çok daha az yıpranmış bir isim ve belirli ölçüde halkta karşılığı var…

Yani Soylu’nun önceki rakibi Albayrak karşısında elde ettiği tüm avantajlar yok olmuş durumda…Zira yukarıda da belirtiğimiz üzere Albayrak’ta olmayıp Soylu’da olan özelliklerin tamamına yakını Numan Kurtulmuş’ta fazlası ile var…

Burada Soylu’nun istihbarat ve güvenlik odaklı avantajı ön plana çıkarken, Numan Kurtulmuş ise akademik-entelektüel birikimi ve ülkenin en önemli sıkıntısı olan “EKONOMİ” alanındaki uzmanlığı ile ön plana çıkıyor…

***

AKP içerisinde bir 3. Grup ise bu 2 güç odağında da yakın olmamakla birlikte önceliği “MHP ile ittifaktan kurtulmak” olan, MHP ile ittifakı AKP’nin siyaseten intiharı olarak gören ve bu ittifakın AKP’yi uçuruma taşıdığını düşünen bir yapı.

Bu yapı sayısal ve etkinlik olarak Kurtulmuş’un temsil ettiği “Gelenekçi” kanat yahut Soylu’nun temsil ettiği “Milliyetçi” kanat kadar etkin olmasa da gerek Meclis’te gerek AKP MKYK’sı içerisinde temsilcileri olan ve seslerini giderek daha yüksek perdeden çıkartan ve fikri etki alanı her geçen gün genişleyen bir grup.

Ve bu “ANTİ-MHP’Cİ” 3. Grup Soylu’yu MHP ile yakın ilişki halinde görmekte, Soylu’nun istifası sonrasında Bahçeli’nin Soylu’ya destek olmasından ciddi rahatsızlık duyuyor ve Bahçeli’nin Soylu üzerinden AKP içindeki milliyetçi taban ve örgüte müdahale ettiğini düşünüyor.

İşte bu sebeple Kurtulmuş’un “GELENEKÇİLER” kanadı ile Soylu’nun “MİLLİYETÇİLER” kanadı arasındaki “Erdoğan sonrası AKP” güç savaşında bu 3. Grup Kurtulmuş ekibine ve “GELENEKÇİLER”  kanadına yakın pozisyon almış durumda.

***

AKP içerisinde Albayrak’ın tasfiyesinden sonra PELİKAN üzerinden yapılan bazı hamle ve algı operasyonları başlattı.

Bu hamlelerin amacı ise Berat Albayrak’ın tüm devlet kadrolarında yerleştirmiş olduğu ekibi de tasfiye olmadan elde kalan kadroların sağladığı sınırlı gücü kullanarak, Albayrak’ı en azından Külliye’de “Danışman” yahut her hangi bir politik kurul başkanlığı görevi ile yeniden “Sisteme” dahil etmek…

Ancak bu durum çok kısa sürede pek de olası gözükmüyor…

***

Tüm bu tablo içerisinde Erdoğan’ın da kendisinden sonrası için başlayan bu güç mücadelesini gördüğü açık ve aslında  bu güç mücadelesinin kazananının kim olduğunu belirleyecek olan da bizatihi Erdoğan…

Soylu-Abdülhamit Gül kavgası yaşanırken Erdoğan’ın Erbakan’ın kabrini ziyaret etmesi, kısa süre önce Saadet Partisi ile temas kurması ve MHP’den artık Erdoğan’ın da kurtulmak istiyor oluşu ise Erdoğan’ın bu mücadelede şu an için desteklediği tarafın Kurtulmuş öncülüğündeki “GELENEKÇİ-MUHAFAZAKAR” ekip olduğunu göstermekte.

Ama Erdoğan’ın bu tercihinin en önemli sebebi AKP’nin klasik “MUHAFAZAKAR” tabanından, Milli Görüş ekolünden gelen seçmenlerinden beklenenden fazla oranda  GELECEK PARTİSİ’ne yaşanan kayış…

Erdoğan özellikle GELECEK PARTİSİ ve bir nebze DEVA PARTİSİ’ne yaşanan oy kaymasının önüne geçmek için partisinin “GELENEKÇİ-MUHAFAZAKAR” algısını yükseltecek Kurtulmuş ve ekibine destek verirken bir yandan da kendisinden bağımsız şekilde giderek nüfuz alanını genişleten Soylu’nun etkisini kırmayı ve Bahçeli’nin Soylu üzerinden olası bir oyun planı kurmasını engellemek istiyor.

***

Ancak Erdoğan bu tercihi yaparken Dünya’da “Siyasal İslam Projesi” tamamen rafa kalkmış durumdayken ve yükselen trend milliyetçilik olmuşken doğru mu yapıyor derseniz işte orası oldukça tartışmalı…

AKP’de yaşanan bu “VELİAHTLAR SAVAŞI” önümüzdeki günlerde çok daha açık ve çok daha net biçimde kamuoyunun gündemine gelecek…

Ve işin açıkçası ben ilk hamleyi Soylu’dan bekliyor olacağım…

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.