Amerikan Muhalefeti

Özgür UYANIK

Arjantin’deki ABD’ci basın ve partiler 2011 devlet başkanlığı seçimleri sırasında bir söylenti yaymışlardı. Buna göre Venezuela devlet başkanı Kumandan Chávez, Arjantin’in “milli ve halkçı” başkanı Cristina Kirchner’i desteklemek için bavulla para göndermişti. Oysa ekonomisi zor durumda olan Venezuela’ya Arjantin hükümeti teminat olarak kullanması için devlet tahvillerini vermişti. Olay Chávez yönetiminin bir anda elindeki hisseleri piyasaya sürmesi ve bu nedenle Arjantin devlet senetlerinin değer kaybetmesiyle ortaya çıkmıştı. Yani ABD’cilerin iddia ettiğinin tersine Arjantin Venezuela’ya kaynak aktarımı yapmıştı.

Geçen hafta CHP’nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, Venezuela’nın, seçimde kullanılması için gizlice Türkiye’ye dokuz bavul altın getirdiğini iddia edince bu olayı hatırladım. Çeviköz’e göre, Venezuela’nın Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tibisay Lucena 2 Mayıs 2019 tarihinde, dokuz bavul dolusu altını İstanbul’a getirmiş. Bir bavul altın kaç kilo eder, nasıl taşınır gibi sorular bir tarafa ABD ambargosu sebebiyle derin bir ekonomik kriz içinde olan Venezuela’nın Türkiye’deki hükümete seçim için para göndermesi mümkün değil.

İlginç biçimde Türkiye’deki muhalefetin kullandığı argümanlar ve dil Latin Amerika’daki ABD’ci cepheyle uyum gösteriyor. “Amerikan sağı” olarak adlandırılan bu cephenin en belirgin özelliği Küba ve Venezuela’ya düşmanlıktır. Uzunca bir süredir CHP, hem parti düzeyinde hem de finanse ettikleri kalemler aracılığıyla Venezuela’ya saldırıyor. Çeviköz’ün kullandığı dil, Soğuk Savaş döneminde Küba’ya karşı kullanılan komplocu söylemin aynısıdır.

Eskiden ABD başka ülkelerde darbeler ya da işbirlikçi hükümetler aracılığıyla kendi nizamını kurardı. Muhalefetle de teması vardı ama esas olarak iktidardaki güçle işleri kotarırdı. Bugün “Amerikan Muhalefeti” olarak adlandırdığım siyaset yapma biçimi yeni bir olgu. Bu, iki binlerin başında Latin Amerika’daki halkçı yönetimlere karşı ABD başkanı Obama’nın bulduğu bir “çözümdü”. Sonra planın çok daha karmaşık biçimini Arap Baharları sırasında uyguladılar.

Obama’nın yaptığı şey, asla bir araya gelemeyecek ve ideolojik ya da sınıfsal olarak birbirine benzemeyen halk kesimlerindeki memnuniyetsizliği, medya araçlarıyla yoğunlaştırarak, bir cephede örgütlemekti. Bu tarz bir muhalefet tarihte ilk kez ortaya çıkmıştı. Uygulanma araçları basın ya da televizyon değil sosyal medyaydı. Bu sayede kitle hareketi daha spekülatif bir hal alıyor, anlık patlamalar belli bir hedefe yöneltilebiliyordu. (Ancak temel stratejisi bu anlık hoşnutsuzlukların sürekli bir propaganda halini almasıdır)

Amerikan Muhalefetinin bir başka özelliği de belirgin bir siyasal programa sahip olmamasıdır. Bu cephe, sistemin işleyişindeki zayıflıkların ülke gerçekliğinden kopartılmış “sürekli eleştirisi”ni yapar. Yolsuzluk, demokrasi, popülizm en sık kullandıkları kavramlardır. Fakat asla cephe içinde kendine dönük bir eleştiri ya da demokratik mekanizmalara sahip değillerdir. Hareketin liderleri bir anda ortaya çıkar ve kendilerinin “son çare” olduğunu hissettirir. Din ve etnisite dahil her türden popülist söylemlere yaslanan bu tarz liderliğin karşı durmadığı şey emperyalizmdir. Zira popülist söylemin altına gizlenen programın patenti uluslararası sermayenin kurumlarına aittir.

Bu yüzden CHP ekonomisti Murat Muratoğlu, yatıp kalkıp “çözüm IMF”de diyor. O da kesmiyor her yazısında her programında “S-400’ler gelirse ülke yanacak” diye feryat ediyor. Üslubuna, tarzına bakarsanız Turgut Özal döneminin neoliberal iktisat politikalarını savunan yazarlarına benziyor. “Türkiye IMF’ye mecbur” teslimiyetçiliğini kafalara yerleştirmeyi kendine görev edinmiş. Piyasacı bir kafa temsil ediyor dünyanın her yerindeki Amerikan Muhalefetlerini.

Onun bir de “diktatörlük” söylemiyle yola çıkmış “Solcu” versiyonu var. Nikaragua’da 20.yüzyılın son silahlı devrimini yapan Sandinist lider Daniel Ortega hükümetine karşı bugün Amerikan Muhalefetinde en ön safta savaşıyorlar. Türkiye’de de bunların benzerleri Solcu ve Atatürkçü çevreler. Anti emperyalist ilkelerini “hele bir şunu defedelim, sonrasına bakarız” diye çuvala koymuşlar. Emperyalizm ve bölücülükle harmanlanmış siyasetleri “zamanında o da yaptı” diyerek kendilerine meşrulaştırıyorlar. Kazanacaklarını hatta kazandıklarını sanıyorlar ama farkında değiller: Her şeylerini bu oyunda kaybediyorlar.

“Amerikan Muhalefeti”, muhalefet ve siyasal mücadelelerin sonudur. Kendini ve ülkesini tüketerek ilerler. Venezuela’da olduğu gibi ABD’den tivitle atanan kukla başkanlardan başka hiçbir yere varamaz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.