Atatürk'ün Kur'an ve din anlayışı

Burak İĞLİKÇİ

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce İslam dinine verdiği önemden ve değerden yaptıklarını sıralayacağız. Açık kaynaklarda ve kendilerini sözde, Tarihçi, araştırmacı, akademisyenim diye ekranlara çıkıp bas bas ve saçma ileri geri konuşanlar hakikati bu yazımızda öğrenecekler. Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiç bir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz demiş.

Atatürk’e göre Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren  önemli unsurlardan biride İmparatorluğun son zamanlarda İslamiyet ‘ten uzak düşmüş olmasıydı. İslam’dan uzak, hurafeler ve batıl inançlar şeklinde biçimlenmiş bir din inancının milletimizi ileri götürmesi düşünülemezdi. Atatürk’e göre, bu gidişatı durdurmanın tek yolu vardı. İslam dininin gerçeklerinin insanımıza doğru olarak anlatılması. Açık biçimde içinde hurafeleri, batıl inançları barındırmayan, Atatürk’ün, akla, fenne, ilme uygun dediği dinin esasını teşkil eden, Kur’an’ın halka anlatılması gerekiyordu. Anlaşılacağı gibi her fert kuranı kerimi okuyup anlaya bilecekti. Kur’an’ı kerimi Türkçeye çevirtip her ferdin okuyup anlamasını sağladı.

Atatürk İslam dininin en son ve en mükemmel din, Peygamberinde Hz. Muhammed (s.a.v ) son peygamber olduğunu söyleyen, milletini dindar olmaya teşvik eden dinin öğrenilmesini öğütleyen bir önder olmuştur. Şimdi diyeceksiniz ki dilimiz Arapça'ydı dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz .Ah vah vah efendim bir gecede cahil kaldık eyvah. Gibi söylemler  edebilir bazı kesimler. Yalnız şunu unutmasınlar ellerinizin altında internet var harf devriminde okuma yazma oranını araştırın bakalım. Neler çıkıyor karşımıza. Abdülhamit Han‘ın Latin Alfabesine geçme Teşebbüsü yakın tarihte bilinen bir gerçek. Devam edelim açık kaynaklar doğrultusunda Sultan Abdülmecit döneminde gündeme gelen Latin Alfabesinin kullanılması meselesi her ne Kadar itibar görmüş olsa da dönemin şartları gereği gerçekleştirilememiş ancak reform hareketleri içerisinde bir gündem maddesi olarak canlılığını korumuştur.

Abdülmecit’in vefatı ve 2. Abdülhamit Han’ın hilafet makamına geçmesi ile daha da canlanan reform hareketleri, Latin Alfabesinin kullanılması meselesini yeniden gündeme getirdi. Yazımıza dönecek olur isek. İlahi öğütler Kur’an’ın içindedir. Hz. Peygamberin sözlerinde hareketlerindedir. Biz Kur’an’ı duvara asmışız ancak tören olarak okuyoruz. Vaazlarda da, din derslerinde de mukabelelerde de ölülerin ruhları içinde onu hep musiki ile duygulanmak için okuyoruz. Aklımızla da anlayıp davranış geliştirmek için ise, başkalarının bize anlattıklarına bağlanıyoruz. Kuran ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye inen yüce kitaptır. Kuranı kerim. Mustafa Kemal Atatürk. Haftanın belirli günlerinde saadettin kaynak, Niyazi Ahmet Banaoğlu Mısırlı İbrahim, Hafız yaşar, hafız rıza ve hafız kemal gibi dönemin en  önde gelen hafızlarını çağırarak Kuranı kerim okuturmuş ve okunan ayetlerin tefsir ve açıklamalarını yaptırmıştır. Yani Atatürk kuran kültürünü, içerisinde yaşamış olduğu, Türk kültüründen almıştır.

Hayatının ilk evresinden sonuna kadar bu kültürel ortamla etkileşim içerisinde olmuştur. Atatürk Türk milleti için mutlak ve ortak bir değerdir. Onu daha yakından tanımak ona duyulan bağlılığı ve sevgiyi daha da arttıracaktır. Atatürk’ü kulaktan duyma, çarptırma yalan yanlış okumayın. Araştırın ne fedakarlıklar etmiş Aziz milletine. Gelelim asıl meseleye Atatürk’ü din düşmanı gibi göstermeye çalışan mason ve misyoner uşaklarına. Dini kisvenin altında gizlenenlere bakalım, Bizi yanlış yola sevk eden nitelikçe alçak, kötü bir çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk. Din kisvesi altında gizlenen, dini inançları kendi çıkarlarına kullanan ve halkın çağdaş olmasını engelleyen sahte din adamlarına tepkisini de şu sözlerle göstermiştir.

Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz, bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. Din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. Atatürk Müslümanlığın gerçeklerine ve gerçek din alimlerine değil; Yobazlığa, hurafelere, taassuba, dinin siyasete alet ve çeşitli maksatlarla istismar edilmesine ve bu gibi. Müslümanlığa zararlı faaliyetler içinde bulunan sahte din adamlarına karşı olmuştu. Belli kesimin vay efendim, Atatürk hocaları astı kesti tekkeleri kapadı söylevleri göründüğü gibi değil o dönemde tekke ve zaviyeler casus ve istihbarat elemanlarının örgütlenip yuvalandıkları yerlerdi.

Sosyal medya da ki photoshop görüntüleriyle kaynağı net olmayan bilgilere kanmayın. Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü savunurlar. Kaynak olarak da ne olduğu belli olmayan yalancı tarihçileri kaynak gösterirler. Atatürk'ün ölüm otopsisi yapılmamıştır. O dönemde görev yapan doktorlar bile bu hastalığın alkolden olmadığını bilirler. Unutmadan söyleyelim. Cemaatlerin içinde, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı propagandası yapan masonların ve misyonerlerin de farkındayız. Bakın misyonerler, cemaatlerin içinde. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı pompalıyorlar. Masonlar ise Cumhuriyetçi kesim içinde Osmanlı ve Din düşmanlığı pompalıyorlar. 


İki kesimde yıllardır , birbirine zıt düşünce içerisinde. Bizler bir olur isek diri oluruz.


Oynanan oyunların farkına varalım. Kutuplaşmadan birlik içinde değerlerimizin farkında olarak,değerlerimize sahip çıkarak yaşayalım.


Hayırlı pazarlar dilerim birlik ve beraberlik için nesiller yetiştirmek dileği ile.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.