AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ: YAZI DİZİSİ-1

Veysel BOĞATEPE

(AB fikrinin ortaya atılması, kuruluş amacı, kullandığı dini simgeler ve
anlamları)

Yaklaşık elli yıldan beridir medeniyetin beşiği, insan hakları savunucusu gibi süslü, ağdalı cümlelerle kamuoyunun gündeminden düşmeyen Avrupa Birliği’nin (AB) kuruluş amacından itibaren günümüze kadar gelen sürecini özetler halinde analiz edeceğimiz bu dizi yazımızda, siyasiler tarafından ters yüz edilen yalan ile gerçekleri de kamuoyunun dikkatine sunacağız.

Burada özellikle belirtmek isterim ki Türkiye’nin askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel gibi her konuda dışa bağımlı hale getirecek tüm programlar Menderes Hükümeti döneminde uygulanmaya başlanmıştır. Avrupa Birliği süreci de yine AP döneminde 1959’da başlatılmıştır. O günden bu güne başta özelleştirmeler olmak üzere AB programlarını uygulayarak ülkenin kaynaklarını yabancılara peşkeş çeken tüm iktidarlar, AB konusunda kamuoyuna yanlış, yalan bilgiler vererek manipüle etmiş, aldatmışlardır. 

AB’nin her yönüyle genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra özellikle de Türkiye’nin AB sürecini derinliğini analiz edeceğimiz bu yazı da ayrıca yerli ve yabancı parlamenterlerin görüşlerine de yer vereceğiz. Kamuoyunun pek bilmediği ve hatta siyasilerin dahi içeriği hakkında bilgi sahibi olmadığı AB Müktesebat’ından ve Türkiye ile ilgili yayınlanan raporlardan örnekler vererek AB gerçeğini gözler önüne sereceğiz. 

AB fikrini ilk kim ortaya attı, amaç neydi?

Bir süper Avrupa Devleti kurma fikri, yakın tarihimizde ortaya atılan bir fikir değildir.

Bu fikir daha önceleri Roma İmparatoru Sezar, Fransa Kralı Charlmagne, Alman Kralı Kayzer, Papa III. İnnocent, Napolyon Bonapart ve Adolf Hitler tarafından da ortaya atılmıştır. Hitler’in yakın dostu Mussolini ile ünlü faşist Sir Oswald Mosley’in de desteklediği bu isimlerin hiçbiri başarılı olamamıştır. Ulusal kimlikleri yok ederek, Avrupa’daki ulus devletleri yıkıp, yerine Berlin’den yönetebileceği yerel yönetimler kurmayı düşleyen ve ilk kez “Avrupa Birleşik Devletleri” deyimin kullanan yine Adolf Hitler olmuştur. Emperyalist, sömürgeci ve yayılmacı bir proje olan AB’nin kuruluşun temel amacı da Avrupa’yı, yani Hıristiyanlığı tek bir din, tek bir bayrak, tek bir devlet altında birleştirmekti. Burada bir parantez açıp, Tayyip Erdoğan’ın sıkça tekrarladığı “tek din, tek bayrak, tek devlet” söylemini hatırlamanızı öneririm. Bire bir aynı olan bu slogan tesadüf değil, kamuoyunun bilinçaltına yerleştirmek için AB propagandistler tarafından geliştirilen bir söylemdir. 

Başladığı günden beridir kamuoyuna söylediğimiz gerçeği burada da tekrar etmekte yarar vardır. Uzun süredir bölgeyle ilgilenen emperyalistler suni olarak yarattıkları şark meselesini, Türkiye’de “Kürt Açılımı” adı altında uygulamaya koymuşlardır. Türkiye’yi yerel eyaletlere bölerek parçalamayı hedefleyen bu düşünce, Hitler’in “yerel yönetimler yaratma” fikriyle aynıdır. Bugün ki haliyle nihai çekirdeğini Almanya’nın oluşturduğu AB’nin temel hedefi, etrafında küçük eyaletlerden oluşan bir Hıristiyan birliği yaratmaktır. Dönemin Almanya Başbakanı Helmut Kohl açıkça “Hıristiyan dünya görüşü ve Hıristiyanlık değerlerinin olmadığı bir Avrupa, benim Avrupa’m değildir.” ifadelerini kullanmıştır. Ayasofya’nın Hıristiyan dünyasına iade edilmesini, İstanbul’un işgal altındaki Hıristiyan kenti olduğunu ve Bizans döneminde ki gibi “Constantinopol” adıyla anılmasını talep eden AB’nin gerçek emellerini gösteren pek çok Avrupa Konseyi Kararları var. Bayrağında 12 yıldızın, parası Euro üzerinde de Hıristiyanlığın köklerine işaret eden sembollerin bulunduğu AB’nin, ortak değerinin Hıristiyanlık olduğunu somut örneklerle ortaya koyacağız. 

Bayrakta ve Euro da ki dini simgeler

Lacivert arka plan üzerinde 12 altın takımyıldızın yer aldığı AB bayrağı ile ilgili sorulara Avrupalı parlamenterler genellikle klasik, birbirine benzeyen yanıtlar vermişlerdir. Üzerinde daire şeklinde dizili 12 takımyıldızının, AB’nin ilk kurulduğunda 12 üye devleti temsil ettiği ve bu sayının aynı zamanda bütünselliğin sembolü olduğu yönünde görüşler ileri sürmüşlerdir. Her bir yıldızın bir ülkeyi temsil ettiğini kabul edelim ama şu soruyu da sormamız gerekiyor; üye ülke sayısı artmasına rağmen bugün 27 üye ülkeden oluşan AB bayrağındaki yıldız sayısı neden değişmiyor?

AB, üye ülkelerinin 12 ile sınırlı kalmayacağını, genişleyeceğini bilmiyorlar mıydı? Elbette ki biliyorlardı. Zaten AB’nin politikası da ilk başlarda da ifade ettiğim gibi merkez Almanya olmak üzere etrafında küçük din eksenli Hıristiyan kukla devletler oluşturmaktır. Bu bakımdan Avrupalı parlamenterlerin iddia ettiği gibi 12 yıldız üye ülkeleri temsil etmiyor, aksine Hıristiyan-İbrani geleneğinden esinlendiğini gösteriyor.

AB Anayasa Sözleşmesinin 4. Bölümünde de 12 yıldız, İsrail oğullarının 12 kabilesi, 12 havari, 12 ay ve 24 saat olan zaman dilimi 12 şeklinde ifade edilerek AB bayrağıyla ilişkilendiriliyor. Bunlara eski Kudüs şehrinin 12 kapısını, eski Mısır da yer altına açılan 12 kapıyı, Yunan mitolojisindeki Herakles’in tamamlaması gereken 12 görevi, Roma hukukunun 12 tablete yazılmasını eklediğinizde 12 rakamının Hıristiyan-Yahudi geleneğinde dinsel bakımdan önemli bir rakam olduğu açıkça görülmektedir.

AB bayrağının üzerindeki 12 yıldızın sırrı da işte buradan gelmektedir. Ve yine bayrak ile para birimi olan Euro arasında da organik bağlar bulunmaktadır. Bayrakta ki 12 yıldız, AB’nin para birimi 50’lik Euro’nun arka yüzünde yer alan ve Hz. Meryem’in başındaki tacı çevreleyen 12 yıldızı temsil etmektedir. Hz. Meryem’in saf ve temiz olduğunu temsil eden,  Latince “İmmaculata” olarak adlandırılan 12 yıldızlı taçlı resmini ve heykelini birçok Katolik kilisesinde görebilirsiniz. İzmir’deki “Kutsal Tespihli Meryem” adındaki İtalyan Katolik kilisesinde de aynı resim vardır. Dolayısıyla Avrupalı parlamenterlerin bayrak hakkında ileri sürdükleri görüşlerin hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır.

Bayraktaki 12 yıldız, Hz. Meryem’in taçlı resminden alınarak Hıristiyan köklerine gönderme yapılmıştır. Tüm bu somut gerçekler, AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu göstermektedir. Hıristiyan-Yahudi dini esaslarına dayalı AB’nin Müslüman Türkiye’yi arasına alması da söz konusu değildir. Türkiye’nin 1958’den beridir bu topluluğa girmek için verdiği tavizlere rağmen halen kabul edilmemiş olmasının nedeni de işte bu gerçeklerdir. 

AB bir Hıristiyanlaştırma örgütüdür

İlk defa Avrupa Ekonomi Topluluğu (AET) adı altında 1949’da kurulan, Türkiye ile Yunanistan’ın 1959’da kurucu üye sıfatıyla katıldığı AB, diğer bir deyişle Hıristiyanlığın bütünleşmesi fikri çok eskilere dayanmaktadır. Bugün 27 üye devletten oluşan AB fikrini savunanlardan yazar ve siyasetçi Richard Nikolaus Coudenhove (1894 /1972), 1923’te yayınlandığı “Pan -European” adında ki kitabında Avrupa Birliği’ne ilişkin görüş ve önerilerine yer verirken bayrağını ise “Hareketin sembolü altın bir güneş üzerinde kırmızı bir haç olmalıdır. Apollo’nun güneşi üzerinde İsa’nın haçı. Uluslar üstü insancıllık ve aydınlanmanın parlayan ruhu ve aynı zamanda berrak barışın tarifi, açık mavi ile yer almalıdır.” ifadeleriyle tarif ediyor. Ayrıca marş müziği, rozet, flama ve bir de “Avrupa Günü” önerisinde bulunuyor. Yazarın kitabında ileri sürdüğü düşüncelerin tamamı bugün gerçekleşmiş durumdadır. Bugün AB kurulmuş, tarif ettiği şekilde bayrağı tasarlanmış, marş müziği hazırlanmış ve Avrupa günü için tarih belirlenmiştir. 05 Mayıs 1964’tan beridir AB’ye üye ülkeler bu tarihi “Avrupa Günü”nü kutlamaktadırlar. 

Kurucusu üyesi Almanya olan AET ile Avrupa Konseyi’nin 1953’te ortaklaşa düzenlediği bayrak tasarım yarışmasına katılanlardan Avusturyalı Otto Habsburg ile Karl Habsburg, üzerinde İsa’nın kırmızı haçı olan sarı Apollo güneşinin çevresine, Hz. Meryem’in 12 yıldızdan oluşan tacını ekleyerek Richard Nikolaus Coudenhove’nin tarif ettiği şekilde bir AB bayrağı tasarlamışlardı. Fakat sanırım üzerinde İsa’nın da resmi olduğu için ve bu sebeple tepki çekeceği düşünülerek yarışmadan elendi. Yarışmanın birincisi Katolik alman vatandaşı Arsene Heitz’in tasarladığı bayrak, resmi olarak 16 Kasım 1955’te kabul edildi ancak iddia edildiği gibi o zaman birliğin 12 değil, sadece 6 kurucu üyesi vardı. Bayrağı tasarlayan Arsene Heitz’in Fransız Lourdes dergisine verdiği bir röportajındaki ayrıntılar, bayrak konusunda söylenen yalanları tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu.

İncil’in son bölümündeki “Tanrı'nın tapınağı açıldı. Güneşle bezenmiş ve başında 12 yıldızdan bir taç olan bir kadın ayaklarının altında ayla belirdi." sözlerinden esinlendiğini, mavi rengi de Meryem Ana resimlerinde genellikle kullanıldığı için tercih ettiğini söylüyordu. İncil de adı geçen, başında 12 yıldızdan tacı bulunan kadın Meryem Ana’dır. Heitz’in bu ifadeleri Avrupalı parlamenterlerin “12 üyeyi temsil ediyor” görüşlerini çürüten şüphesiz tek somut kanıttı. Yani Arsene Heitz, Hz. Meryem’den ve İncil’den esinlenerek bayrağı tasarlamıştı.

AB’nin gerçekte bir Hıristiyan-Yahudi kulübü olduğunu gösteren diğer örnek de Bulgaristan ile Romanya’nın 25 Nisan 2005’te imzaladıkları AB anlaşması sonrasında yapılan kutlama töreniydi. İki ülke ile AB yetkilileri imza sonrasında kutlamayı Lüksemburg’un “Neumünster Manastır Kilisesi”nde yapmışlardı. Neden meclis, hükümet binası, devlet sarayı, şık bir mekân vesaire değil de Kilise tercih edilmişti? Çünkü birçok somut örneklerle ortaya koyduğumuz gibi AB, gerçekte tarikat gibi çalışan bir Hıristiyan-Yahudi kulübüdür de ondan. 

50 Euro

İmmaculata resmi

İmmaculata heykeli

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.