ÇATLI ve Düşündürdükleri!

Selçuk DÜZGÜN

 ÇATLI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!


'PKK`neden maske takarak, korkakça ve haince sivilleri hedefliyor?' Sorusuna cavabı bulmak için aşağıda anlatacaklarıma dikkat kesilin lütfen!

 

Takvimler 3 Kasım 1996`yı gösterirken belki de Türkiye Cumhuriyeti`nin Teşkilat-ı Mahsusa`dan sonra konuşulacak   derin yapılanmasını deşifre edecek bir kaza oldu.

 

Susurluk`ta gerçekleşen bir trafik kazası sonucu   Abdullah Çatlı ismi gündeme geldi ve aradan 18 yıl geçmesine rağmen bu isim unutulmuyor.

 

Ülke bu isim üzerinde ikiye bölündü , kimilerin göre  Milli bir kahramandı Abdullah Çatlı , kimilerine göre bir mafya veya bir katildi....

                                                    

                                                 ***

Türkiye ulu Türk devletinin son ağacıdır.

 

Bu ağac düşmanları tarafında gürlediği zaman budanacak, ölmesi için suzu bırakılacak, kurtlandırılacak, içten içe kemirilicek bir ülkeydi...

 

Bu yüzden Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya, ve diğerleri Türkiye üzerindeki emellerinden dolayısı ile Türk Milleti üzerindeki emellerinen hiç  vazgeçmediler.

 

Bağımsızlık karekterini kanla yazmış bu millet üzerindeki hesaplarını ise son  50 yıldır terör ile yörütmektedirler.

 

Terör`ün yakın tarihimizdeki en net örgütleri ise ASALA ve uzantısı PKK`ydı…

                                   

                                                     ***

Takvim  27 Ocak 1973'ü gösterirken bütün dünya bir suikast haberiyle çalkalandı. ABD`de Santa  Barbara'nın, ünlü Biltmore Oteli'nde, Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir, Anadolu'da doğmuş, büyümüş Mıgırdıç Yanıkyan isimli bir Ermeni tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştü.


Katil, cinayeti işlediği gün şöyle diyordu: "Yıllardan beri düşünüp taşındım, herşeyi uzun zamandan beri gece gündüz planladım. Suçu açıkça işleyecek ve sonra teslim olacağım. Böylece dünyanın dikkati Ermeni kavminin üstüne ve Türkler'in katliamlarına çevrilmiş olacak. Bu, yeni biçimde bir savaşın başlangıcıdır." 

1973 yılında görünürde bireysel olarak başlayan Ermeni terörü 1975 yılına sistemli, organize bir şekilde çıkıyordu karşımıza.

 

1975 yılından 1985 yılına kadar çoğunluğunu ASALA'nın üstlendiği 205 eylem düzenlenmiştir.  

 

Tüm bu eylemlerin sonucunda 42 Türk, 18 yabancı hayatını kaybetti, çok sayıda yaralanan oldu.

Bu eylemleri yapan ASALA, kuruluş nedenlerini şöyle açıklıyordu:


-Türkiye'ye, 1915 yılında Ermeniler'e soykınm yaptığını kabul ettirmek ve tazminat ödettirmek.


-Ermeniler'in anayurtları olduğunu iddia ettikleri Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki Türk(!) işgalini sona erdirmek.


-Büyük Ermenistan'ın kurulması için bütün engelleri ortadan kaldırmak.

ASALA uzun yıllar Türkiye'nin başını ağrıttı.

 

Kendisi tükenince de yerine PKK'yı bırakıp gitti veya hayallerini şu an PKK`da gerçekleştirmekte...


Ve bu örgütlerin ortaya ilk çıkışında destekcileri SSCB olmuş ve onları KGB yetiştirmiştir.


ASALA lideri Hagop Hagopyan da PKK ile beraber düzenlediği ortak basın doplantısında Sovyetler Birliği hakında şunları söylüyordu: "İlk amacımız Türkiye'nin elindeki toprakların bağımsızlığına kavuşturulmasıdır. Sovyetler Birliği'ne gelince bu bir cumhuriyettir ve Sovyetler Birliği sayesinde orada bir Ermenistan var."


Türkiye o yıllarda şimdiki kadar güçlü ne ekonomiye, ne askeri güce sahipti ve olayları sanki çaresizlikle izliyordu…


Birden ne mi oldu?

1988 yılıydı!…

 

ASALA lideri Agop Agopyan'ın sabaha karşı bir markette çifteyle öldürüldüğü haberi gazetelerin birinci sayfalarına bomba gibi düştü.

 

Herkes gözlerini MİT' e çevirmiş bir açıklama yapmasını bekliyordu.MİT sessizliğini hiç bozmadı…

 

….ve sonrası geldi ve sonları geldi.


1980 sonrasında özellikle ASALA terörü konusunda MİT tarafından gerçekleştirilen ve bu terör örgütünü ortadan kaldıran operasyonlar, bugün de çok sıcak bir şekilde etkilerini tartışma sahnesinde tutmaktadır.

 

MİT, Ermeni terör örgütü ASALA ile mücadelede onun kullandığı silahı kendisine çevirmek için özel bir tim görevlendirir.

 

Bu timin başında işte 18 yıl once bir kaza sonucu öldürülen Çatlı vardır ve çatlı görevi Kabul etmek için devlete bazı şartlar sunar,

 

Bunlar;

 

-MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş'in o dönem devam eden tutukluluğunun ortadan kaldırılmasıdır.

 

-Tutuklu ülkücülerin salıverilmesi.

 

-12 Eylül siyasi sürgünü olan ülkücülerin ülkelerine geri dönmesidir.


Ve Çatlı bu isteklerini devlete kabul ettirmiş, hedefine ulaşmıştır


Sonuç:

 

Susurluk kazası ve sonucu göstermiştir ki, Çatlı ve ekibi ASALA denen belayı bertaraf eden ekibin başıdır.

 

Ve bu ber taraf planı tamamen devletin özel organizasyonudur.

 

Bugün Çatlı`ya saygısını sunanları incelediğimizde göreceğiz ki o  ve arkadaşları devletin derin milletinin temsil etmektedirler.

 

Demek ki, derin milletin refleksi ne olursa devlet o şekilde yönlendirilebilir.

 

Bugün sokakları eşkiya mekanına çeviren ASALA`nın devamı hainlerin bu denli rahat olmalarının sebebebi, devleti harekete geçirecek bir derin millet sözcülerinin  olmamasıdır.

 

PKK ve uzantıları çok kısa zamanda biter, yeterki şartları tayin edecek yiğitler harekete geçebilsin.


 

Giriş cümlemdeki sorunun cevabı ise; ASALA=PKK  kadar net değil midir? 


 

Tüm bunları niye mi anlattım?


Çatlı`nın her yıl artarak mezarına giden ve ona dua eden insanların sayısına, profiline, kalitesine bir bakın nedemek istediğimi daha iyi anlarsınız!... vesselam

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.