CUMHURBAŞKANININ ÜLKÜ OCAKLARINDA İÇTİĞİ ÇAY!

Selçuk DÜZGÜN

İlk yürüyüşlerini “Milli Hareket Yürüyüşü” olarak Ankara’da 1 Haziran 1968’de gerçekleştirdiklerinde Türkiye’nin ve Türk Dünyasının kaderinde ana damar olacakları kesindi.

Özelikle okullardaki teşkilatlanmalarına hız verdikleri dönemlerde binlerce kurban verdiler bu vatana.

12 Eylül ihtilaline kurban olduklarında arkaların da  5 binden fazla şehit bıraktılar, davaya gönül vermiş gençlerden 9`u dokuz ışığı tamamlarcasına  idam edildiler.

Darbe sonrası toparlanmaları çok zor oldu.

Zindan da, sürgün de çile doldurdular ve belki de sadece mezarda huzur buldular.

O çileli yolculuğunda başlarından hep Alparslan Türkeş vardı ve çilli lider olarak BAŞBUĞ sıfatı ile ömrünü tamamladı.

Rahmetli Türkeş sonrası Devlet Bey MHP`nin başına olaylı bir kongre sonucu gelmişti ve Türkeş gibi büyük bir lider sonrası belki de dünyanın en hareketli bir nesline başkanlık yapacaktı.

Devlet Beyi sistem tanımıyor, medya tanıpmıyor, siyaset tanımıyordu...

Ülkücüler gibi muazzam bir güce hükmedecek bu yeni lideri kontrol altına almak lazımdı.

Dönemin üst aklı bir plan yaptı!

Milliyetçi Hareket Partisinin itici gücü olan ÜLKÜ OCAKLARINI Milli Güvenlik sorunu olarak ilan etti.

Alparslan Türkeş`in TÜRK İSLAM cizigisine rağmen ve ısrarla vurguladığı` ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz` duruşuna rağmen ocaklar hedef seçildi.

 MİLLİ Güvenlik Kurulu (MGK) 1997’de toplandı ve ülkücülere ` mafyalar` diyerek ‘Türk milliyetçiliği bazı kesimlerce ırkçılığa dönüştürülmek istenmektedir. Ülkücü mafya bundan yararlanmak istemektedir. Bu da bir tehdit unsuru oluşturmaktadır’ sözleriyle ülkücüleri milli güvenlik sorunu ilan etti.

Ülkücü hareket bir yandan siyasette ülke yönetiyor, diğer tarafta üst aklın ülkeyi ele geçirmesinde hedef tahtası oluyordu.

Bu zorlu süreçte binlerce badireler atattılar.

12 Eylülün hışmından geçmiş, 12 Eylül sonrası paramparça edilmiş, evleri, ocakları dağıtılmış ülkücülere yapılan bu muamelelere rağmen Ocaklar ayakta kaldı ve şu an Türkiye`nin ve belki de Türk dünyasının en büyük sivil toplum örgütü olarak yoluna devam ediyor.

Başlarından bir Sinan Ateş gibi ateş parçası bir akademisyen başkan,  hemen hemen her yerde temsil makamlarında hep yüksekokul okuyanlar veya mezunlar, yaptıkları hizmetlerde hep takdire şayan…

`Bir öldük, bin dirildik`  dercesine Türk ve Dünya tarihine imzalarını atıyorlar.

Ve Ocaklardan birisine bir Cumhurbaşkanı uğradı ve çay içti, sohbet etti bayrak öperek teslim aldı.

Bu Ülkü Ocakları tarihinde devleti temsil eden makamlardan en büyüğünün ilk ziyaretiydi.

Evet Cumhurbaşkanımız Erdoğan Ülkü Ocaklarını ziyareti.

Ama öyle, ama böyle…

Ama geçmişte şu olmuş, ama bu olmuş, şunu demiş, bunu demiş…

Fark etmez.

Bu tarihte bir ilk.

Kıskanalar çatlasın.

Kandilin itlerini davul zurna ile karşılayan ve ÜLKÜ OCAKLARINI milli Güvenlik sorunu yapan devletten, o devletin başını o ocakta çay içirten devlete…

Sahi siz halen olanların, olayların farkında değil misiniz?

Sahi siz coğrafi sınırları ile bölünmez bir bütün olan sonsuz devletimizin ve derin hamleleri ile hem Türkiye`nin hem ülkücü hareketin BEKAsını sağlamlaştıran kul fanisi DEVLET beyimizin n farkında değil misiniz?

Öyle ise; anlamak istemeyenlere şunu diyelim ` Hem ülkücüler devletleşiyor,  hem devlet ülkücüleşiyor`

Cumhurbaşkanının Ocakta içtiği o çay, Osman gazinin Edebali dergâhında içtiği şerbete denktir… Kutlu olsun.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.