Diyanet bu sorulara cevap verebilir mi?

Diyanet'in özel günlere denk gelen Cuma hutbelerinde Atatürk'e yer vermemesi ve Diyanet'in bu konuda açıklama yapmaktan kaçınması tepkilere neden oldu.

Diyanet'in 10 Kasım 2017'de cuma gününe denk gelen Atatürk'ü Anma Günü'nde cuma hutbesinde Atatürk'e yer vermemesi tepkilere neden olmuştu.

Bu tarihten sonra Diyanet İşleri Başkanlığı özel günlere denk gelen cuma hutbelerinde ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anmaktan imtina etmişti.

2 gün önce tüm yurtta kutlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda da aynı şey oldu ve  cuma namazı için camilere gönderilen hutbe metninde Mustafa Kemal Atatürk’e yer verilmedi.

Diyanet Cuma hutbesinde: "Tarih boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapan, bu cennet vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz” ifadelerini kullandı ancak 30 Ağustos zaferinin başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yer vermedi.

Diyanet'in 30 Ağustos'ta hutbede Atatürk'ü es geçmesi bazı vatandaşların tepkisine neden oldu ve vatandaşlar imama tepki göstererek yerinden kalkıp camiyi terk etti.

DİYANET KONU HAKKINDA AÇIKLAMA YAPMAKTAN NEDEN KAÇINIYOR?

Hutbelerinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e yer vermekten kaçınan Diyanet bu konu hakkında açıklama yapmaktan da kaçınıyor.

Siyasetcafe imtiyaz sahibi ve yazarı Mürteza Öztürk, bundan tam 1 yıl önce Diyanet'in hem resmi sayfasında hem de özel günlere denk gelen cuma hutbelerinde Atatürk'e neden yer verilmediğini sorgulamıştı.

İşte Öztürk'ün 1 yıl önce kaleme aldığı ve halen yanıt alamadığı 'Diyanet bu sorulara cevap verebilir mi?' başlıklı yazısı;

'Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığının bir fetva hattı var. Hatta geçen ay bu hattı güncelleyerek mobil telefonlardan da ücretsiz ulaşılabilecek yeni bir hat numarası ilan ettiler. 7/24 hizmet veriyorlar. Eksik olmasınlar halkın çok önemli meselelerine fetvalar vererek büyük bir din hizmetini yerine getiriyorlar!

 

Ben de bir vatandaş olarak buradan açık bir şeklide birkaç soru soracağım. Her ne kadar soracağım sorular; “Yılbaşında kırmızı don giymenin hükmü” kadar önemli (!) sorular olmasa da, Halkın büyük bir kesiminin merak ettiği sorulardır.

Önce şunu sorayım; Diyanetin İşleri Başkanlığının resmi internet sayfası var. O sayfada “Kuruluş ve tarihi gelişim” başlığı altında bir metin var. O metinde Diyanet’in ne zaman kurulduğundan başlayarak bu güne kadarki alınan kararları, yapılan değişikleri ve işlevini yazmışlar. Ancak Diyanet’in kurucusundan hiç bahsedilmemiş.

Laiklik uygulamalarının yapılmasını sağlamak için Diyanet’i kuran Atatürk’ün adı “kuruluş” diye başlık attığınız bu metinde neden yok?

Ziya Gökalp’ın de savunduğu “Laiklik” fikri Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığını kurması ile hayata geçirilmiştir. Amaç ise Din ile Devlet işlerinin ayrılması, Din görevlilerinin Tarikat-Cemaat safsatalarına bulaşmadan Devlet’in kontrolü altında olmasıdır. Bu fikri eleştirenlere ise Atatürk’ün cevabı; “Din adamlarını cemaatin eline baktırmayız, Onların maaşlarını biz vereceğiz” olmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, hem fikren hem fiilen kurucusu olan Atatürk’ü neden sitesinde “Kurucu” olarak yazmaz?

Yine aynı metinde yer alan şu cümle ise evlere şenlik. Bakın Atatürk’ün laiklik temelini esas alan Diyanet işleri başkanlığının misyonunu nasıl tarif etmişler; “ Cumhuriyet’in bir kurumu olmakla birlikte tarihsel kökeni itibarıyla Şeyhülislamlığa dayanan ve onun geleneksel misyonunu sürdürmek üzere kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı…”

Bu tarifi yazmak demek Atatürk’ü hiç anlamamak veya Atatürk’e rağmen laiklik ilkesini görmezden gelmek demektir.

Şeyhülislamlık Osmanlı’da en yüksek derecede bilgi ve yetkiye sahip kimsedir ve fetvalarını Eşari anlayışına göre verirdi. Osmanlı’nın yıkılmasının en büyük sebeplerinden olan, İlmi ve Akılı reddeden Eşari anlayışını kaldırıp yerine Hanefi ve Maturidilik esaslarına göre Diyanet İşleri Başkanlığını kuran Atatürk’tür. Nasıl olurda Diyanet Şeyhülislamlığın misyonunu devam ettirir?

Diyanet’in kuruluş felsefesini, misyonunu bu kadar çarpıtarak yazmanın hükmü nedir?

Bir başka sorum da güzel ahlak üzerine;

İslam Dininin güzel ahlakı tamamlamak üzere geldiğini her fırsatta anlatan Diyanet’in, ahlaksızlığı tescilli bir kişiyi ziyaret etmesinin, ona hediyeler vermesinin hükmü nedir?

Diyanet’in topluma vermek istediği mesaj nedir?

Topluma rol model olmuş, güzel ahlakı, mesleki başarısı, vatan ve millet sevgisi ile tanınan, cumhuriyet değerlerine sahip çıkan kaç kişiyi ziyaret edip hediye verdiniz?

Atatürk düşmanlığı tescilli olan, Atatürk’e hakaretten hakkında soruşturma açılan, Yunan galip gelmedi diye ağıtlar yakan, en ahlaksız cümleler ile ağzından salyalar akıtarak Atatürk’ün şahsına, ailesine küfürler eden birini ziyaret ederek ne anlatmak istiyorsunuz?

Türkiye’de İslam Dinini en yüksek mertebede temsil eden birinin her hareketi, sözü, davranışı topluma verilmiş bir fetva, bir mesajdır. Şimdi biz bu ziyaretten şunu mu çıkartalım; Fes’li Kadir ne demişse doğrudur! Bu mudur topluma vermek istediğiniz mesaj?

10 Kasım’dan bir gün önceki Cuma hutbesinde Atatürk’ten bir Fatiha’yı bile esirgemenizin sebebi nedir?

Diyanet’in kurucusuna kurduğu kurumdan bir anma, dua dahi gelmez iken, Atatürk’e hakaret ve küfürler yağdıran birinin Diyanet’in başı tarafından taltif edilmesinin dindeki hükmü nedir?

Küfürbazlığı ve yalancılığı ile kötü nam yapmış birine gösterilen ilgi ve sevgiyi “Güzel ahlak” ile nasıl bağdaştırdığınızı gerçekten merak ediyoruz.

 

 

SİYASETCAFE.COM

 

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Belçika'da Müslümanları kızdıracak karar! Bugün yürürlüğe girdi
Azerbaycan'a vizesiz seyahat başladı!

Gündem Haberleri