DÖRT KAPI, KIRK MAKAM!

Selçuk DÜZGÜN

DÖRT KAPI, KIRK MAKAM!

 

Sonra hain bir el uzanır, bir Can`daha toprağa ŞEHİT olarak uğurlanır…

Ardında ağıtlar yakılır, tepkiler yükselir.

Ağıt yakanlara karşı garip bir tepki yükselir `o Alevi ` diye…

Oysa bilmezler can`lar yaşasın diye canlarından geçenleri.

Evet, kardeşinin cenazesinde isyanı arşa çıkan Mehmet Yarbayı `alevi` damgası ile karalamaya çalışılan o talihsiz olaydan bahsediyorum.

Ve bu saçmalıklar karşısında en sonunda Mehmet Yarbay  ''alevi değiliz'' açıklaması yaptı.

Peki, Alevi olsa ne olurdu ki?

Onlar diğerlerinden azmı bu vatanı seviyorlar.

Asla, aksine daha çok seviyorlar.

Öyle ise; işin özünü anlamak için  `Gelin Can`lar bir olalım!` diyen Aleviliğin ne demek olduğunu gelin biraz deşelim;

Alevi İnancının vazgeçilmez ve değiştirilemez temel ilkeleri ve kendilerine özgü yasaları vardır.

Aleviliğin özünü oluşturan bu temel ilke ve yasalar, insanlara yol gösterici ve yönlendirici olmuştur.

Bu açıdan Alevilerin ozanlarını, düşünürlerini incelediğimizde göreceğiz ki, Alevi anne-babadan doğmuş olmak yetmiyor onu anlamak gerekiyor.

Veya can olarak Alevi olman gerekmez, sadece can`lar ne diyor onu merak etmek gerekir.

Peki, ne diyor Alevilik; `Benim yoluma girersen kendi özüne ulaşacaksın. Özüne ulaşmak için şu dört kapıdan (dereceden) geçmelisin` diyor

Bunlar;

- Şeriat Kapısı

- Tarikat Kapısı

- Marifet Kapısı

- Hakikat Kapısı

Ve her kapının 10 Makamı (basamağı) vardır.

Dolayısı ile hakikate ulaşmak için 4 kapıdan ve 40 makamdan geçmesi gerekmektedir.

Dört Kapı Kırk Makam öğretisi özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kâmil bir insan olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inancı/düşünceyi anlatmaktadır.

Bu kapılar ve makamları tek tek anlatırsam uzunca bir zaman alacaktır, merak edenlere mutlaka araştırmalarını tavsiye erdim.

Araştırma size neyi mi katacak?

Türklerin Müslümanlaşmasını ve Müslümanlaşırken nasıl Araplaşmadığını.

Bu tezimi Ahmet Yesevi`den başlayarak Hacı Bektaş`a, Yunus Emre`den, Kaygusuz Abdal`a, Pir Sutan`a ve adını sayamayacağım nice nice erenlerin öğretilerine bakarak görebilirsiniz.

Onlar güzel insanlar, onların söyledikleri her şey canların yaşaması, sosyal düzenin daha adil olması üzerine.

Örneğin;

Dünya kadın ve erkek arasında bir eşitlik ararken Alevilerin insanlaşma basamaklarında kadına `ten de değil, can da birleştik` diyerek önem belirtmiştir.

***

Evet, hain bir el uzanır, bir can daha ŞEHİT olarak vatanın bağrına basılır.

Ama hain elden ziyade hain kalemlerin kan kusması bu vatanın canını yakar.

Hain eller kırılır, ama hain kalemlerin yaraları zor silinir.

Ölen şehittir, şehidi toprağa veren abisidir.

Öyle ise; iki asker kardeşinden birini toprağa veren, kendiside 3 defa şark hizmetinde seve seve görev yapmış bu yiğide `ALEVİ ` damgası vurmak isteyenler neyi amaçlamaktadır?

Elbette ki, çirkefliği, pisliği ihaneti…

O abi  alevi –sunni- cingene ne olursa olsun eğer toprağa şehidini veriyorsa, devletin tepesinden tırnağına kadar bizlere her türlü sözü söyleme hakkı vardır.

Ve herkes şunu bilmelidir ki;  bizi bu topraklarda ayrıştıran Mezhepler, birleştiren ise Şahadetlerdir.

Bu yüzden birini eleştirmek istiyorsanız, onunla aynı şahadet bedelinde eşit olmanız gerekmektedir.

Piyasadaki yerli yersiz tepkilere son söz;

Şehit Ali Alkan 4 kapıyı ve kırk makamı hep birden şehitlik mertebesi ile geçti.

Arkasında kederli sevenlerini ve tepkisini yüksek sesle söyleyen bir abisini bıraktı.

Eğer o kardeşin isyanından `Alevilik` üzerine propaganda yapacak olanlar varsa bilsinler ki, eğer Alevilik kardeşini vatan toprağına şehitlik mertebesi ile uğurlarken `hain` ilan edilmek ise, ben böyle bir Alevilik şerefine ulaşmak için kendi canımı vermeye hazırım…Vesselam


Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.