Ekran Esiri Olma: Sosyal Medya Bağımlılığı Hayatını Çalıyor

2025 yılında, Türkiye'nin 80,7 milyon mobil bağlantısıyla dijitalleştiği bir dünyada sosyal medya, bağlantıları güçlendirirken bağımlılık tuzağıyla bireyleri esir almaya devam ediyor.

Günümüz dijital dünyasında sosyal medya, anlık haber akışından küresel bağlantılara kadar hayatı dönüştüren bir unsur haline geldi. Ancak bu platformların aşırı ve denetimsiz kullanımı, bağımlılık düzeyine yükselerek bireylerin hem zihinsel hem de fiziksel sağlığını tehlikeye sokuyor.

Uzman Dr. Sema Bayçın, bu olguyu şöyle özetliyor:

"Sosyal medya bağımlılığı, kişinin günlük düzenini bozacak kadar yoğun ve tekrarlayan bir şekilde platformlara bağlanmasıyla oluşur.

Bu durum, iş verimliliğini, okul başarısını ve aile ilişkilerini sarsarak genel hayat kalitesini önemli ölçüde geriletir.

Son verilere göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 65,7'si sosyal medya kullanıyor ve bireyler günde ortalama 2 saat 37 dakika bu platformlarda vakit geçiriyor. Bu süre, dünya ortalamasının (2 saat 19 dakika) üzerinde olup, haftalık toplamı 10 saati aştığında bağımlılık riskini artırıyor. Beyindeki dopamin salınımını tetikleyen bu döngü, kumar veya sigara gibi bağımlılık mekanizmalarına benzer şekilde bireyleri esir alıyor.

BAĞIMLILIĞIN ERKEN UYARI SİNYALLERİ

Sosyal medya bağımlılığı, fark edilmeden günlük hayatı ele geçirebiliyor. Dr. Bayçın'ın ifadesiyle, "Kişi kullanımını kısıtlamakta zorlanıyorsa, sorumluluklarını ihmal ediyorsa ve erişim engellendiğinde kaygı veya öfke duyuyorsa, bu bağımlılığın güçlü bir göstergesidir."

Tipik belirtiler arasında şunlar yer alıyor:

Sürekli içerik takibi ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmeme.

Bildirimlere karşı koyamama ve ekran süresi sınırlarını aşma.

Kullanım kesildiğinde huzursuzluk, FOMO (Kaçırma Korkusu) gibi duygusal tepkiler.

İş veya akademik performanslarda belirgin düşüş.

Başkalarının "mükemmel" hayatlarıyla kıyaslama ve buna bağlı öz güven erozyonu.

Bu işaretler, özellikle gençlerde ve ergenlerde daha yaygın; yoksunluk belirtileri ise profesyonel müdahale gerektirebiliyor.

FİZİKSEL SAĞLIĞA YANSIYAN ZARARLAR: EKRANIN GÖLGESİNDEKİ BEDENSEL YIPRANMA

Bağımlılığın etkileri beyinle sınırlı kalmıyor; beden sağlığını da doğrudan hedef alıyor. Uzun süreli ekran maruziyeti, çeşitli sendromlara yol açıyor. Dr. Bayçın, "Gençlerde giderek artan tekno boyun sendromu, ekran süresini sınırlamak ve ergonomik pozisyonlar benimsemekle önlenebilir" diye vurguluyor.

Tekno Boyun Sendromu: Başın öne eğik tutulması, boyun omurlarına aşırı baskı yaparak sırt-boyun ağrıları, duruş bozuklukları ve omurga deformitelerine neden oluyor. Araştırmalar, akıllı cihaz kullanıcılarının yüzde 62'sinde bu sorunların görüldüğünü gösteriyor.

Kas ve Eklem Rahatsızlıkları: Bileklerde tendon iltihapları (tenosinovit) ve omuz kronik ağrılarının yaygınlaşması.

Göz ve Baş Ağrısı: Dijital yorgunluk, göz kuruluğu ve mavi ışığın tetiklediği hassasiyetler.

Uyku ve Yorgunluk Bozuklukları: Mavi ışık melatonin üretimini engelleyerek uykuya dalmayı zorlaştırıyor; bu da bağışıklık zayıflığı ve sürekli yorgunluğa kapı aralıyor. Gece kullanımının bilişsel işlevleri bozduğu, hafıza gibi alanlarda kalıcı hasar bırakabileceği belirtiliyor.

ZİHİNSEL YÜK: BEĞENİ AVI VE DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ

Psikolojik boyutta ise sosyal medya, sürekli onay arayışını körüklüyor. Dr. Bayçın, "Beğeni beklentisi, sosyal kıyaslamalar ve trol yorumları öz güveni aşındırır; ergenlerde yalnızlık ve mutsuzluğu derinleştirir" uyarısında bulunuyor.

FOMO sendromu, bireyleri "her şeyi kaçırıyorum" hissiyle sürekli online tutarken, filtreli içerikler gerçeklik algısını çarpıtıyor.

Araştırmalar, bağımlı bireylerde depresyon semptomlarının ve düşük öz saygının arttığını doğruluyor; bu da sosyal izolasyon ve anksiyete riskini yükseltiyor.

KURTULUŞ YOLU: BİLİNÇLİ KULLANIM VE DİJİTAL DETOKS

Bağımlılıktan kurtulmanın ilk adımı farkındalık. Günlük ekran süresini belirlemek, bildirimleri susturmak ve cihazsız saatler yaratmak etkili başlıyor. Alternatifler olarak spor, okuma veya yüz yüze sohbetler öneriliyor. Dijital detoks uygulamaları ve gerekirse psikolojik terapi, bu mücadelede kilit rol oynuyor. Aileler, çocuklarının ekran alışkanlıklarını izleyerek bilinçli davranışlar kazandırmalı.

Dr. Bayçın sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Sosyal medya, hayatı zenginleştiren bir araçtır; fakat bağımlılığa dönüştüğünde ruhsal ve bedensel dengeyi bozar. Akıllıca kullanımla faydalarını korurken risklerden uzak durabiliriz."

Siyasetcafe.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Sağlık Haberleri