Erdoğan mı, İmamoğlu mu, Bir ihtimal daha mı var?

Celal Eren ÇELİK

 

Geçtiğimiz günlerde ADA Kamuoyu Araştırma şirketi tarafından yapılan anketin sonuçları çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi zira anket çarpıcı veriler ortaya koymaktaydı...

Anketteki en önemli soru başlıklarından bir tanesi ise hiç şüphesiz “Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa oyunuzu kime verirdiniz?” başlığıydı...

ADA Kamuoyu Araştırma şirketi bu soruya verilen cevaplarda Recep Tayyip Erdoğan’ın %41’lik oy oranı ile ilk sırada olduğunu hemen arkasından en yüksek yüzde ile gelen ismin ise %26 ile Ekrem İmamoğlu olduğu seklindeki verileri kamuoyu ile paylaştı...

ADA Kamuoyu Araştırma Şirketi'nin bu anketi tartışılırken rakamlar üzerinden de bir tartışma yaşandı ve ciddi bir kitle rakamları inandırıcı bulmadığını ifade etti.

Ancak açıklanan bu son anketteki rakamlardan bağımsız olarak gerçekçi olarak bakıldığında bugün için Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı noktasında Erdoğan ve İmamoğlu isminin ön plana çıktığını hemen herkes kabul ediyor.

Peki kamuoyu Erdoğan ile İmamoğlu arasında yaşanacak bir olası Cumhurbaşkanlığı yarışına odaklanmışken acaba bir başka ihtimal var mı? Yazımızın başlığını da oluşturan bu ana sorunun cevabı üzerinde yazmadan öncelikle işin Erdoğan ve İmamoğlu kısmını irdelemekte fayda var.

Öncelikle Erdoğan yerel seçim sürecinden önce başlayan partisi içerisindeki yıpranmanın, çözülmeye doğru evrildiğini görmekte. Ama da önemlisi Erdoğan kendisi iktidara gelirken kendisine destek veren küresel güç odaklarının  kendisini İstanbul’dan getirdikleri gibi,İstanbul’da yeni bir “siyasal cazibe merkezi” yaratarak tasfiye etmek istediğinin de farkında.

Bu nedenle AKP İBB Belediye Meclis üyeleri ellerinden gelen tüm gayret ile İBB’de Ekrem İmamoğlu'nu kilitlemek için ellerinden geleni yapıyor.

Bu da yetmiyor Saray “Büyükşehir Belediyelerinin üst düzey bürokratlarının atama yetkilerini ve belirli bütçe kalemlerini kendisine bağlayacak kararlar çıkartıyor ama hedefte aslında tüm belediyelerden ziyade İstanbul Belediyesi var.

Peki Erdoğan neden bunu yapıyor? Erdoğan bir şeyi daha iyi biliyor çünkü:İstanbul üzerinden ülkenin “zirvesine” yürümek için doğal aday olursunuz ama bunu başarabilmek için bir “Başarı hikayesi” yazmanız şarttır.İşte Erdoğan “İstanbul üzerinden tasfiye planını” akamete uğratmak için İmamoğlu’nun İstanbul’da bir “Başarı hikayesi yazmasını” elinden gelen tüm güçle engellemeye çalışıyor.

İmamoğlu cephesinde ise çok enteresan bir durum söz konusu.

İmamoğlu uluslar arası bağlantıları ve büyük sermaye grupları ile kurulan ilişkilerinin yanı sıra büyük ve “mükemmel” olarak nitelenebilecek bir PR çalışması sonrasında,İstanbul halkının değişim talebi sonrası geldiği makamında tam da Erdoğan’ın istediği gibi davranıyor aslın da.

Şu ana kadar “İmamoğlu’nun kendi imzasını taşıyan,kendi özgün projesi olan” bir icraatı yok.Ama sürekli, asli hedefi ve “hazırlandığı” Cumhurbaşkanlığı makamı için yabancı basın kuruluşlarına verdiği Suriye’den Kıbrıs’a,Kıbrıs’tan Esad ile ilişkilere, Kuzey Irak  Barzani yönetiminden S-400 konusuna kadar kendi görev tanımı,yetkisi ve sorumluluğunu aşan makro siyasi mesajlar vermekle meşgul.

İmamoğlu CHP içerisinde de “Parti içerisinde parti” gibi adeta bir ikinci genel başkan gibi davranmaktan çekinmiyor,İstanbul dışında pek çok ilde mitingler yapıyor.Hatta parti üst düzeyinde milletvekilleri ve PM üyeleri arasında bir takım önemli isimlerin bu durumdan rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getirdikleri Ankara kulislerinde konuşuluyor.

İmamoğlu,göreve ilk başladığında yapmış olduğu ve kamuoyu tepkisi ile geri adım attığı skandal üst düzey bürokrat kadrosu atamaları ile de eleştiri aldı.

Son dönemde ise eşi Dilek İmamoğlu üzerinden müthiş bir PR çalışması ile “Modern Cumhuriyet kadını ve İmamoğlu’nun arkasındaki güç” imajı yaratılıyor,Dilek İmamoğlu’nu alakası olmayan konularda demeç verirken,İmamoğlu’nun görev yaptığı alanlarda hemen yanında olduğu karelerden takip ediyoruz.

Ve İmamoğlu sürekli ekranlarda…

Yine İmamoğlu’nun mazbatasını almasından hemen sonra AKP propaganda makinesi tüm gücü ile “Bakın ellerine biraz güç geçti bize neler yapıyorlar”, “Bakın İmamoğlu HDP’lilere nasıl destek veriyor” temalı bir çalışma yapmaya başladı.

Bu kısım çok önemli zira İmamoğlu cephesi ve büyük orandaki CHP tabanı, Ekrem İmamoğlu’nun ikinci seçimde attığı 800 bin farkın emanet oy olduğunu, İmamoğlu’na yapılan haksızlığa tepki gösteren AKP ve muhafazakar milliyetçi MHP tabanının da ikinci seçimde İmamoğlu’na oy verdiğini ve seçimi HDP’den İYİ PARTİ’den gelen oylardan ziyade İmamoğlu’nun AKP-MHP ittifakı ve daha önce sandığa gitmeyen küskün seçmenin tepki olarak sandığa giderek kendisine oy vermesi olduğunu okuyabilmiş değil.

İmamoğlu’nun asıl gücü,oy oranı ve baz alınması gereken oyu ilk seçimde attığı 13 bin farktır zira bu oy  bizatihi İmamoğlu’nu parti ve kendi üstün seçim performansı oyudur ki bu da %0,5 gibi bir rakama tekabül eder.

AKP’nin seçimin hemen arkasından başlattığı “İşte elimizden gitti İstanbul bakın neler yapıyorlar” ana omurgası üzerine kurulan propaganda,İmamoğlu’nun  aradan geçen aylarda bir türlü dişe dokunan bir icraat yapmaması,ha bire dış politika ve Türkiye genel siyaseti ile ilgili açıklamalar yapması ve kendisine ikinci seçimde “emaneten” oy vermiş olan milliyetçi muhafazakar seçmenlerin kırmızı çizgisi olan HDP ile yakınlaşma eklendiğinde bugün bir seçim olsa İmamoğlu’nun ikinci seçimde attığı yüz binlerce farkı bulamayacağı gerçeğini önümüze koymakta.

Özellikle CHP’li seçmen şunu da okuyamıyor:İmamoğlu’na verilen AKP-MHP seçmeninden gelen “emanet oylar” tepki oyu olmasının yanı sıra sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için verilmiş oylardır.AKP-MHP seçmeni Erdoğan ve İmamoğlu arasında geçecek bir yarışta oyunu tepki oyu verip AKP’yi “uyardığı” İmamoğlu’na değil  tabii ki doğal lideri olan Erdoğan’a verecektir.

Ve özellikle ikinci seçim sonrasında yakaladığı rüzgar ile adeta bir efsaneye dönüşen İmamoğlu aradan geçen kısa sürede AKP-MHP’den gelen o emanet oyların %90’ını kaybetmiş,kendi parti tabanında da her geçen gün daha da sempati kaybeden,partililerinin “Sadece belediye başkanlığı yap,biz seni belediye başkanlığı için seçtik Cumhurbaşkanı seçmedik” eleştirilerine muhatap olan bir siyasal figür haline gelmiştir.

Öte yandan CHP’nin bir önceki Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ile Cumhurbaşkanı olma hayali açık olan İmamoğlu’nun  taraftarları şimdiden teşkilatlarda ve sosyal medyada karşı karşıya gelmeye başlamış durumda.

Bir tarafta yıllardır yıpranmış, partisinin teşkilatlar eski gücünden uzak ve en önemlisi kendisi iktidara gelirken desteğine sahip olduğu küresel güç odaklarının desteğini kaybetmiş hatta “tasfiyesi için” karar verilmiş Erdoğan, diğer tarafta Erdoğan’a karşı İstanbul’da “siyasal bir çekim merkezi” olarak hazırlansa da kendi eli ve hataları ile hızla kazandığı büyük krediyi harcayan İmamoğlu…

Ancak yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bir ihtimal daha mı var?

Yerel seçimlerde CHP’li olmamasına,ülkücü kimliğini  hiç saklamamasına rağmen 25 yıllık AKP hakimiyetini yıkarak Ankara’yı yeniden CHP’ye kazandıran Mansur Yavaş sessiz,şov yapmadan,hizmet üreterek ve halkın siyaseten her kesimine dokunarak ama en önemlisi toplumsal katmanlar ile kendisine oy veren seçmenlerin kırmızı çizgilerini hiç rahatsız etmeden her geçen gün giderek yükselen bir değer halini alıyor.

Seçildiği görev alanı olan belediye başkanlığını aşan işlerle, genel makro siyaset ile uğraşmıyor, belediyecilik yapmaya odaklanmış durumda. Pek çok CHP’linin yanı sıra şu an kendisine oy vermemiş pek çok AKP ve MHP seçmeni tarafından da takdir görmekte.

Zaten son gelen anket verileri Yavaş’ın seçimler ardından geçen sürede oylarını %7,5 gibi ciddi bir oranda arttırdığını gösteriyor.

Mansur Yavaş önümüzdeki süreçte giderek bir belediye başkanı olmanın ötesine geçerek halkın karşısına devlet adamı ağırlığı olan, temsil yeteneği sahibi,şaibesiz, hem sağ hem sol-ulusalcı, hem muhafazakar seçmenden oy alabilecek bir Türkiye geneli siyasetçi profiline bürünebilir. 

Böylesi bir durum gerçekleşirse Yavaş’ın CHP’den koparak partiler üzeri şekilde herkesi kucaklayacak bir aday olarak “3. İHTİMAL” olarak ortaya çıktığı bir siyasal tablo ile karşı karşıya kalabiliriz.

Zira Yavaş CHP parti içi dinamiklerinin Ankara adaylığına dahi ciddi direnç göstermişken kendi isminin Muharrem İnce,Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin önünde aday yapılmayacağını görecek, siyaset dünyasına yeni girecek partiler ile de bu partilerin kurucu kadrolarının “mazisi” nedeni ile yan yana gelmekten imtina edecektir.

Yavaş’ın sadece bir dönem Ankara Belediye Başkanlığı yapacağını söylemesi de buna yönelik kafasında bir planlama olduğunu gösteriyor olabilir.

Mansur Yavaş ismi ilerleyen dönemde özellikle merkez sağ üzerinde genel Türkiye siyasetinde çok etkin bir isim olma potansiyeline sahip.Yani Yavaş ilerleyen süreçte kısa vadede Cumhurbaşkanı olamasa bile kısa/orta vadede merkez sağ üzerinde çok etkin bir siyasal figür olma potansiyeli bugün karşımızda durmakta.

Şimdi burada dikkat edilecek bir nokta da İmamoğlu’nu kendisine karşı oluşturulan “siyasal çekim merkezi” olarak güçlü bir rakip şeklinde gören Erdoğan,Yavaş’ı bu potansiyelde görmüyor ve şu an için Yavaş’ı önüne engel çıkarmıyor.

Ancak bu daha rahat (Tabii görece olarak rahatlıktan bahsetmek mümkün) çalışarak büyük bir “başarı hikayesi” yazıp, siyasetteki etki  alanını Ankara’dan Türkiye geneline taşıma potansiyeli olan Mansur Yavaş’ın bunu gerçekleştirmesi halinde doğuracağı sonuçlar açısından Erdoğan açısından bir “Rus ruletine” de dönüşebilir…

Ve “Rus ruleti” çok tehlikeli bir oyundur…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.