EYLÜL’e YAPILANIN ADI: TECAVÜZDÜR İSTİSMAR DEĞİL!

Selçuk DÜZGÜN

Bakın ben direk ‘TECEVÜZ’ diyorum, kamuoyunda bazıları ve kanunlarımız ’İSTİSMAR’ diyor.

Bir kere sorunun cümlesi baştan yanlış kuruluyor.

Hele hele TECAVÜZÜN bir çocuğa yapıldığını düşünün ve buna İSTİSMAR denildiğini hesaba katınca canım çok sıkılıyor...

Bu saçma dil değişimi sadece halk kullansa iyi değişim 2004’de kanunlarımıza girdi.

AB Kriterlerine göre yasa değiştireceğiz ya; 2004’de Türk Ceza Kanunu baştan aşağıya değiştirilirken bir de baktık ki, “Tecavüz”ler bir baktık ki, “Cinsel saldırı” -

“Küçücük çocukların ırzına geçme” olaylarının adı, bir baktık ki, “Çocuğun cinsel istismarı” oluvermiş!

 

Afedersiniz ama kimlerin ana dilleri il konuşuyoruz, biz?

Kanun hayatımıza gireli 14 yıl olmuş.

 

Çıkın sokağa, yüz kişiye sorun:

“Bir ahlaksız, bir çocuğa cinsel istismarda bulunmuş.. Bir başka ahlaksız ise, çocuğa tecavüz etmiş. Hangisinin cezası daha ağır olsun?”

100 kişinin 100’ü..

“Tecavüz edenin cezası daha ağır olsun” der..

100 kişiden eminim 99’u..

“Tecavüz”ün yeni kanundaki tanımlamasının “Çocuğun cinsel istismarı”olduğunu tahmin bile edemez.

 

Gelin orospu çocuğuna direk orospu çocuğu diyelim, anlaşılır ve net olalım.

Orospu çocuğunun yumuşatarak lanse etmek başka o çocuklardan türetir.

Çocuklara yönelik tecavüzlerin çok daha ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini savunduklarını iddia ederlerken, fiili tanımlayan kavramı yumuşatmak, suçun vahametini ortadan kaldırmaz mı?

Bu vahameti önlemek için milletin düşünce dilinden millete sorunu iletelim.

İletelim ki ; çocuğun saçını okşama, yanağını sıkma ile çocuğa tecavüz etme arasındaki farkı iyi anlasın.

Ülkemiz de halen bu farı bilmeyen %70 halk vardır.

 

Gelelim TECAVÜZCÜLER İdam mı edilsin , hadım mı vs… tartışmalarına.

 

Bakınız Osmanlı’da bu konudaki suç ve ceza tanımı nedir: -Kız ve oğlan çeken (kaçıran, tecavüz eden) kişinin ve hıyanet edip başkasının evine girenin içmeği (âleti) kesile. (İkinci Bayezid’in Umumi Kanunnâmesi, madde: 26).

 

Genel Türk Töresinde ise cezalar çok netti bu yüzden; Tedirgin etme (taciz), kadına saldırganlık (tecavüz), evlilik dışı ilişki (zina) gibi cinsel suçlar Türk toplumunda yok denecek kadar azdı. Kadına saldırının Türk hukukundaki cezası ölümdü. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmaz, ona sahip çıkılır. Evlilik dışı çocuğu olursa kadın ulu bir ağaçla evlendirilir, çocuk bu yolla meşrulaştırılırdı. Eski Türkler’in hukuk düzeninde, ayrımsız herkesin sorumlu olduğu ceza yasaları vardı; yasalar, disipline bağlı bir güvenlik örgütü aracılığıyla ödünsüz uygulanırdı. Hızlı ve adil karar veren mahkemeler, suçluları ayırım gözetmeden yargılardı. Gözaltı süresi on günden çok olamazdı. Vatana ihanet, savaşta gevşeklik, ülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı

korumama, elçilik görevlerinde kusur, ağır siyasi suçlar; cinayet, ırza geçme, bağlı atı çalma, soygun, ağır adi suçlar’dı ve cezası ölüm’dü.

 

Ama öyle kolay ölüm şekli yoktu.

Atla gerdirme, tolum içerisinde şerefsizce gezdirme en belirgin cezalardı.

 

Eylül’ün hazin hikâyesine başka Eylüller kurban olması diye gelin AB ile kendimize medeniyet ışığı arayacağımıza Türk töresi ile medeniyetin sahte ışıklarına, sapık türevlerine son verelim.

 

Gelin TECAVÜZ suçu işleyenlerin cezasını mağdurun ailesine onaylatıp, infazını devletin yetkisi ile millete tayin edelim.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.