Korona virüs sonrası siyasilerin işaret ettiği 1929 Dünya Ekonomik Büyük Buhranı'nda neler yaşanmıştı?

Korona virüs sonrası siyasilerin işaret ettiği 1929 Dünya Ekonomik Büyük Buhranı'nda neler yaşanmıştı? Türkiye'ye etkileri ne olmuştu?

Korona virüs salgını tüm dünyada insan sağlığında büyük yıkımlara yol açtı, salgının yıkıcı etkileri şüphesiz ekonomik alanda da kendisini göstermeye şimdiden başladı ile. Başta Donald Trump, Recep Tayyip Erdoğan, Emmanuel Macron olmak üzere tüm dünya liderleri ve siyasilerin konuşmalarında sık sık kullandığı ve işaret ettiği 1929 Büyük Dünya Ekonomik Buhranı’ndan bile daha büyük etkilerin olacağı beklenmekte korona virüs salgını ertesinde.

Peki 1929 Dünya Ekonomik Buhranı nedir? Neler yaşanmıştı? Neden olmuştu? Sonuçları nelerdi?

29 Ekim 1929 tarihinde başlayan Büyük Ekonomik Buhran, ya Amerikalıların deyimi ile Big Depression (Büyük Buhran) dünya için adeta cehennem olmuştu. İkinci Dünya Savaşı başlamadan ortaya çıkan bu ekonomik kriz, aynı zamanda Kara Perşembe olarak da tarihe geçmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar beraberinde yeni sorunlar da getirerek, İkinci Dünya Savaşı'nın hazırlayıcısı olmuş ve arkasında büyük bir enkaz bırakmıştı. Öyle ki dünya yaşanmaz bir hale gelmiş, hayatını idam ettirebilmek için çocuğunu satışa çıkaranlar bile olmuştu.

 

ABD’de borsa dibe vurdu, binlerce şirket ve banka battı. Milyonlarca insan işsiz kaldı. 24 Ekim 1929 tarihe KARA PERŞEMBE olarak geçti ve büyük buhranın başlangıcı oldu.

Peki dünyayı bu büyük ekonomik dibe vuruşa sürükleyen nedenler neydi?

• ABD’deki küçük şirketlerin I.Dünya Savaşı sırasında birleşerek tekeller oluşturmuşlardı. 1929 yılına gelindiğinde Amerikan ekonomisinin % 50 üzerinde söz sahibi olan holding sayısı 200 kadardı. Bu da tek bir holdingin bile iflasının ekonomiyi sarsmaya yol açabileceğini göstermektedir

• Bankaların kötü yapılanmış olması

• Bankaların sermaye esaslarını, kredi oranlarını belirleyen yasaların yetersiz olması

• ABD yönetiminin kriz konusunda gerekli tedbirleri yerinde ve zamanında almaması

• ABD’nin dünyaya kredi vermesi, bu kredileri geri alamaması

 

KARA PERŞEMBE

ABD’de başlayan ve yayılan Büyük Bunalım (Big Depression), tarihe Kara Perşembe olarak geçen 24 Ekim 1929’da başladı. Gerçi Wall Street Borsası uzun zamandır üzerindeki satış baskısının tedirginliğini yaşıyordu ama o günün sonunda yaşanacakları kimse tahmin bile edemezdi. Avrupa fonlarını kendine çeken Bank of England’ın iskonto oranlarını yükseltmesi, Wall Street’te satış dalgasının başlamasına neden olmuş, 23 Ekim 1929 Çarşamba günü 2.5 milyon hisse senedi satılmıştı. Fakat bu, bir gün sonra başlayacak asıl felaketin yanında buz dağının yalnızca görünen kısmıydı.

 

Kara Perşembe adı verilen o günde tam 13 milyon hisse senedi satıldı. Bankalar, umutsuz bir biçimde düşen piyasayı toparlamak için fiyatları desteklemeye çalıştılar ama boşa kürek çekmekten farkı olmadığını anladıklarından Pazartesi günü vazgeçmek zorunda kaldılar. Salı günü satılan hisse sayısı 16 milyona ulaşırken fiyatlar çılgın bir biçimde düşmeye devam etti.

• Yalnızca 22 gün içinde sanayi endeksindeki düşüş %40’ı buldu. Yatırımcıların bir hafta içinde yitirdikleri para miktarı, bugünün değerlerine göre neredeyse 300 milyar dolara yakındı. Dünya tarihinin o güne kadar gördüğü en büyük ekonomik kriz, kısa süre sonra neredeyse bütün dünya ülkelerini avucunun içine alacaktı.

ETKİLERİ NE OLMUŞTU?

Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ulusal para birimlerinin değerlerini simgeledikleri altın miktarı belirlemekteydi. “Klasik Altın Standardı” denilen bu uygulama 1914'de sonra Amerika Birleşik Devleti' nin haricinde hiçbir ülkenin elinde Birinci Dünya Savaşı harcamalarını karşılayacak kadar altın olmaması ve Avrupa Devletleri'nin, bir süre para birimlerinin altın miktarını azaltarak uyguladığı sistemi idare edemeyecek duruma geldiklerinde klasik altın standardından çıkmalarıyla sona ermiştir.

Büyük buhran dünya ekonomisini zorlayan altın standartının yıkılmasına olanak sağladı. Evrensel altın standardı yıkıldı ve onun yerine birbirinden ilgisiz üç para bloğu oluşturuldu.

1.Kambiyo kontrolü uygulayan blok

2. Altın bloğu

3. Sterlin bloğu

 

TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

• 1929 yılında kriz patlak verdiğinde Türkiye kalkınma planlarını büyük ölçüde dış ticaretten gelecek dövize göre yapmıştı. Liberal bir ekonomik kalkınma modeli öngörülüyordu ancak 1930-1933 arası dönemde yaşananlar, liberal ekonomik modelin Türkiye’de kalkınmayı sağlamada başarılı olamayacağı görüşünü yerleştirdi

• Buğday fiyatları 13,5 kuruştan 3,5 kuruşa, tütün fiyatları 71 kuruştan 30 kuruşa düştü. 1929 yılı ortalarında tarım ürünlerinin ortalama fiyatları düzeyine ulaşmak için çiftçiler 1939 yılını beklemek zorunda kaldılar. 1929 yılında cari fiyatlarla 2073 mil¬yon TL olarak tahmin edilen GSMH, 1931 yılında 1391 milyon TL'na düştü. Dış ticaret açığı 1928 yılında 50 milyon lira iken, 1929 yılının sonunda 100 milyon lirayı aştı. Türk lirası önemli dövizler karşısında değer kaybetti.

• Dünya genelinde tarımsal büyük fiyat düşüşleri, dış ticareti genellikle tarımsal ürün ve hammadde ihracına dayalı olan Türk ekonomisini zorlamıştır.

• Tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşmesine karşılık ithal mallarımızın fiyatlarının yükselmesi, bir taraftan ticaret hacmini daraltmış, diğer taraftan da çiftçinin durumunu sarsmıştı.Türkiye′de 1929′da 224 milyon lira olan bütçe gelirleri 1933′te 205 milyon liraya, gümrük gelirleri de 55 milyon liradan 33 milyon liraya düşmüştü.

• Türkiye 1933' de dış ödemelerde uygulamasına başlanan kliring ve takas sistemini uyguladı. Bilindiği gibi, kliring sistemi malını alanın, malını alma ilkesine dayanır.

• Türkiye ile ticaret ve ödeme anlaşması yapan ülkelerden, ithalata öncelik tanıdı. Ayrıca ihraç mallarının standardizasyonuna önem verilerek , ihracat bu yönden de teşvik edildi 10 /06/1930 tarih ve 1705 sayılı Kanun ile Hükümete tedbir alma yetkisi verilerek,ihraç edilen fındık ve yumurtadan başlayarak ,ihraç mallarında kalite kontrolüne gidildi.

• 1929’da çeşitli nedenlerle ortaya çıkan dengesizlik Türkiye’nin ilk istikrar programı olan 1929 İstikrar Programı ile devlet harcamalarının kısılması ve gelirlerinin artırılması 1930 yılı sonuna kadar kontrol altına alınmıştır.

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile kurulması öngörülen ve büyük ölçüde gerçekleştirilen sanayi beş ana grupta toplanmaktaydı.

• Dokuma Sektörü (Pamuk, Kendir, Yün)

• Maden Sektörü (Demir-Çelik, Kükürt, Bakır)

• Kağıt Sektörü (Selüloz)

• Kimya Sektörü (Suni İpek, Fosforik Asit, Süper Fosfat, Kireç

Kaymağı, Posata, Kibrit)

• Taş-Toprak Sektörü

• Liberal ekonomi politikasının terk edilip Devletçilik İlkesi doğrultusunda devlet eliyle sanayileşmeye ağırlık verilmesi.

NOT: Ancak İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı, II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulamaya konulamamıştır.Atatürk’ün 1933 yılında açıkladığı devletçilik rejimi aşağıdaki ilkeleri içermekteydi.

• Özel teşebbüs esastır. Ancak özel teşebbüsün ele alamadığı sektör devlet yatırımlarıyla sağlanacaktır.

• Devlet teşebbüsleri esas itibariyle sanayi sektörü için söz konusu olacaktır. Özel girişimi ve devlet teşebbüslerini finansal bakımdan desteklemek üzere devlet tarafından bankalar kurulacaktır. Tarımda devletin rolü olmayacaktır. Devlet tarımda araştırma amacıyla çiftlikler kuracak ve çiftçilere teknoloji aktaracaktır.

• Özel teşebbüs herhangi bir alanda yeterince uzmanlaştığı takdirde o sektör kamudan özel teşebbüse devredilecektir.

 

SONUÇ

Ekonomik buhran ile oluşan güvensizlik ortamı, sermayenin reel yatırımlara yönelmesini engelledi. Üretimin düşmesi, talep yetersizliğinin oluşması ve işsizliğin artması, iktisatta devletin ekonomiye müdahale etmesini isteyen Keynesyen politikaların yükselmesine neden oldu. Ancak bu poitikalar da, İkici Dünya Savaşının meydana gelmesini engelleyemedi. İkinci Dünya Savaşı ile Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri, ekonomik altyapılarını kaybettiler. Bu ülkelerin ekonomilerini yeniden inşa etmek için Marshall yardımları ve bu ülkelerin iktisadi politikaları üzerinde önemli etkileri olan Dünya Bankası, IMF ve GATT gibi ulslararası ekonomik örgütler kuruldu.

• Bununla birlikte, Rusya’yı dışarıda bırakmak ve Almanya’nın yeniden silahlanmasını durdurmak, Avrupa savunmasını ve güvenliğini Amerika Birleşik Devletlerinin garantisi altına almak amacıyla 1949 yılında askeri bir güç olan NATO kuruldu. Türkiye 1952 yılında NATO’ya üye olmuştur.

• İkinci Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen üretim düşüşü ve yoksulluğu gidermek amacıyla, ABD tarafından verilen dış yardımları almaya karar vermiş ve IMF ile 1946 yılında anlaşmaya vararak, milli parasını devaüle etmişti.

• Merkez Bankasının altın satışlarını serbest bırakması ve aşırı ithalat nedeniyle rezervlerinin 1/3’ü eridi. 1954 yılında tarım üretiminde düşüşü, ihracattaki düşüş izledi. Üretim ve ihracat kabiliyeti düşen Türkiye, 1956-1958 yılları arasında IMF’nin önerdiği devaülasyonu ve diğer şartları kabul etmemişti. Bu nedenle IMF ile anlaşma sağlanamamıştı.

• Merkez Bankasının kısa vadeli dış borç ödemelerinin artmasının yanı sıra, serbestleşme politikalarının hep ithalatın lehine işlemesi, iharacatın giderek düşmesi ekonomiyi darboğaza sürüklemişti. 1958 yılına gelindiğinde, vadesi geçmiş borçları ödeyemeyen Türkiye, dış kredi bulamadığı için moratoryum ilan etmişti. Moratoryumdan kurtulmak için Türkiye IMF ile yeni bir anlaşma yaptı. Ancak, ekonominin yapısal sorunlarına ek olarak IMF anlaşmasının getirdiği yeni etkiler, ekonomiyi daralmaya götürdü. Bu daralma ülke demokrasisini 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile kesintiye uğratmış ve sonrasında, birçok şirket ve bankanın iflas etmesine neden olmuştu.

 

Siyasetcafe.com

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İlgili Haberler

Kriz fena vurdu! Coca Cola fabrikasını kapatıyor
Merkez Bankası Başkanı yanıtladı: IMF’den para alacak mıyız?
Fed faiz kararını duyurdu

Ekonomi Haberleri