Kültür Bakanlığı’nın çekirgeleri…

Dr. Binnur ÇELEBİ

Kültür ve Turizm Bakanlığı, sırtını AK Parti iktidarına dayayan ve bakanlığı da kendi çiftliği gibi kullanan bürokratlar ile dolu.

 

Kimi padişahın koltuğunu evine götürüp, üzerinde televizyon seyretmek ister.

 

Kimi müzede antik heykellerin arasında sünnet düğünü yapmak ister.

 

Kimi tarihi kalelerde devletin kesesinden parasız düğün yaptırmak ister.

 

Kimi sit alanlarındaki kamulaştırmalarda paraları cukkkalayıp yurtdışında karılarla, kızlarla keyif yapmak ister.

 

Kimi müzede mangal partisi yapmak ister.

 

İtiraf etmeliyim ki, mangal partisi sınıfına dâhil olanlar en masumları.

 

Bunlar gördüklerimiz ve şahit olduklarımız.

 

Bir de göremediklerimiz ve duyamadıklarımız var.

 

Yani neresinden tutsanız elinizde kalır.

 

Cılkı çıkmış ve kokuşmuş bir bakanlık.

 

Bazı İl Müdürlükleri de maşallah sanki AK Parti İl Başkalığı gibi mesai yapar.

 

Bürokratların bazısı arkasına başbakanı, bazısı bakanı, bazısı milletvekilini, bazısı da il başkanını alır ve etrafına caka satar.

 

Çalışanların çoğu bu olaylara tanık olur olmasına da korkusundan gıkını çıkaramaz.

 

Bu bürokratlardan biri de Konya Müzesi’nden AK Parti hükümeti döneminde Topkapı Sarayı Müzesi’ne terfi ettirilen arkeolog Yusuf Benli.

 

Bu çiçeği burnunda müdürümüz Topkapı Sarayı’na atanır atanmaz 2011 yılında 3. Selim’in depodaki tahtını yağmur altında, karga tulumba lojmanına taşıtmaya kalktı.

 

Tahtı lojmanına taşıtma nedenine kargalar bile güler.

 

Sözüm ona depo darmış da ondan.

 

Eğer bu taht fazla büyük olmayıp da lojmanın kapısından geçseydi, müdür beyimiz 3. Selim’in koltuğunda çaka çaka oturacaktı.

 

Hatta üzerinde kaykıla kaykıla televizyon seyredecek, kim bilir başka ne romantizmler yaşayacaktı.

 

İnsan şaşkınlıktan küçük dilini yutacak valla!

 

Bir yandan yurtdışına kaçırılan tarihi eseri getirtmek için yıllarca mücadele eden bürokratlar, diğer yandan elimizin altındaki tarihi değerleri depo dar bahanesiyle evinde kullanmaya kalkan bürokratlar.

 

Güler misin, ağlar mısın?

 

Bu adamın yaptığı yalnızca tahtla sınırlı olsa iyi.

 

Devamı da var.

 

Güya şahsına münhasır bu Topkapı Müze Müdürümüz özel misafirleriyle Mecidiye Köşkü’nde 14. Louis’in masasında oturup nostaljik kahvaltı da yapmış.

 

Üzeri resimlerle süslü bu tarihi masanın mermerinde lekeler oluştuğu ve lekelerin çıkmadığı da ayrı bir dert.

 

İşte şanlı tarihimiz kimi zaman da böyle ne oldum delisi kişilere emanet ediliyor.

 

Söz konusu olay eğer basının diline düşmeseydi, üstü çarçabuk örtülecek, bu adam belki de başımıza yarın müsteşar bile çıkabilecekti. Bence hala da şansı var yani…

 

Merak ettiğim ise dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın bu arkeoloğu neden görevden almadığı/alamadığı ve geldiği yere yani Konya Mevlana Müzesi’ne müdür olarak atadığıydı.

 

Yusuf Benli’nin arkasında kimler, hangi güçler var bilemiyorum.

 

Bildiğim tek şey; böylesi sıradan bir insanın, arkasında dayısı olmasa, ağzıyla kuş bile tutsa, sittin sene Topkapı Sarayı Müze Müdürü olamayacağıdır.

 

Yusuf Benli, 2012 yılında Mevlana Müzesi tuvaletinde lavabo altlarında karton kutu ve limon kasalarına konulmuş kemik ve tarihi çinilerle yine basına düşmüştü.

 

Her ne kadar, “Bu kemikler çevre düzenlemesi yapılırken bulundu. Büyük bir kısmı hayvan, bazıları da insan kemiği. Ayrıştırarak gömmek için beklettik ama araya Mevlânâ törenleri girince iş uzadı. Çini parçaları da restorasyon sırasında elde edildi. Bunlar tarihi emanetlerdir, tekrar müzemize kazandırmak için en kısa zamanda halledeceğiz” şeklinde açıklama yaptıysa da bizlere pek inandırıcı gelmedi.

 

Yusuf Benli bununla da kalmadı. Aynı yıl birinci dereceden sit alanı ilan edilmiş, ağaç dahi dikilmesinin yasak olduğu höyüğün üzerine süs havuzu için beton dökülmesine de izin verdi.

 

Bütün bu olan bitene rağmen Bakanlık her ne hikmetse bu adamı ısrarla Müdürlük görevinde tutmaya devam etti.

 

Eeeee. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde ele geçer.

 

Yusuf Benli son yaptıklarıyla yakayı ele verdi. Ve yolsuzluk iddiaları ile gazete manşetlerine yeniden taşındı. Anlaşılan o ki, bu sefer suçu örtbas edilemedi.

 

İddialara göre; Konya ve çevresindeki tarihi ve turistik yerlerde yapılan kazı çalışmalarında bakanlığa 100 kişi çalışıyor gibi gösterilip, 4 kişinin çalıştırılması.

 

Bu da yetmezmiş gibi bu işçilere ek ödeme de yapılmaması.

 

Kazı yerlerinde kepçe çalıştırılıyor gibi gösterilmesine rağmen çalıştırılmaması.

 

Mevlana Müzesinde ziyaretçilerin kullanması için verilen galoş ihalelerinde bile usulsüzlük yapılması.

 

En beteri de; Mevlana Müzesi bahçesinde yer alan Şeb-i Arus Havuzu’nun yerinin değişmesi ve ziyaretçilerin attığı madeni paraların kayıt altına alınmaması.

 

Kısa ve öz olarak söz konusu usulsüzlüklerle devletin milyonlarca lira zarara uğratmış olması.

 

İddialar doğru olacak ki, olayın akabinde Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettişlerince yapılan soruşturma sonrasında nihayet Yusuf Benli müdürlükten alındı.

 

Ama hala arkeolog… Hala tarih ona emanet…

 

AK Parti iktidarında sanatın içine tüküren belediye başkanını da gördük, üstüne tarihi eserlerin içine eden arkeologları da.

 

İkisinin de ortak yanı: Devletin malını, mülkünü ve tarihini iyi cukkalamaları.

 

 

Dr. Binnur ÇELEBİ

Siyasetcafe.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.