Kürşad Zorlu'ya (Bu bir Ahd-e Vefa yazısı değildir)

Selçuk DÜZGÜN

Yıl: 2006

 

KKTC`de Ülkü Ocakları Genel Başkanıyım…

 

ANNA PLANI`na karşı “Hayır” cephesi içerisin de aktif görevdeyim.

 

Üniversite`de yüksek lisansım yeni bitmiş, doktorama başlamak üzereyim…

 

Ada`da Volkan Gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum, AKDENİZ TV`de “Strateji” adlı bir program yapıyorum…

 

Bilenler bilir hem sosyal, hem yazarlık hayatında çok hızlıyım…


Ben çılgınca hareket ederken, perde arkası birilerini rahatsız ettiğimin de farkındayım ve bu durum milletim adına çalışma azmimi daha çok tetikliyor…

 

Zira ada da beni durduracak tek adam rahmetli Denktaş…

 

Ondan başkasını hiç muhatap almıyor, hiçbir tehdidi aldırmıyorum…

 

 

Derken bir akşamüstü emniyet kuvvetleri ofisimize geliyor ve bakanlar kurlu kararı ile sınır dışı edildiğimi tebliğ ediyorlar…

 

Kararı istiyorum göstermiyorlar…

 

İtiraz etmiyorum devlete saygımız sonuz ya, ne istiyorlarsa onu yapıyorum…


Açık söylüyorum bu süreçte o dönem ki birkaç arkadaşım, ailem dışında hiç kimse yanımda olmadı ve tüm hak aramalarımı kendim yaptım…


Neyse süreç uzun bel ki o dönemi bir kitap haline getirip anlatırım ama benim asıl girmek istediğim o süreçte  Kıbrıs`ta çalıştığım gazete  birkaç insan dışında hiçbir basıncı benim olayımı merak etmedi sadece biri hariç…

 

O gazeteci beni aradı, buldu ve “reis hikâyeni dinlemek isterim” deyip Ankara`ya cesaretle davet etti.


Benim bile başıma gelenlerin ne olduğunu bilmediğim bir dönemde, herkesin benden korkarak kaçtığı bir dönemde o yiğit kardeşim benim hakkım da bir yazı kaleme aldı…

 

Bir gazeteci kardeşim olayı detaylı anlattıktan sonra hakkımda şu cümleleri kurmuştu:

 

 “ Peki Selçuk Düzgün Ülkü Ocağı Başkanı olarak Kıbrıs’ta ne yapmıştır da birilerini böylesine ürkütmüştür?

 

Selçuk Düzgün, milli hassasiyetleri ön planda tutan Volkan gazetesinin köşe yazarıdır. 11 yıldır Kuzey Kıbrıs’tadır. Lisans ve yüksek lisans öğrenimini orada tamamlamıştır. Oturma ve çalışma izni vardır. Basın kartı bulunmaktadır.

 

Kendisini tanıyanlar tarafından takdir toplamış, dünyada yaşanan gelişmeleri tahlil etme becerisine sahip bir Türk milliyetçisidir.

 

“Dinler arası diyalog” adı altında sürdürülen misyoner oyunlarının tehlikesini görmüş ve bu mesele ile hukuk çerçevesinde mücadele vermiştir. Kalemi ile ülke insanına Annan Planı´nın sakıncalarını anlatmıştır. Referandumda bu plana “Hayır” demiştir. Rauf Denktaş’ın mücadelesinde onun yanında olmuş ve binlerce kişinin huzurunda "Milli Kahraman"a Kur´an-ı Kerim ve bayrak takdim etmiştir. Gençlerin kafasını AB hülyaları ile yıkamaya çalışanlara karşı, milliyetçiliği anlatmaya çalışmıştır.

 

Diğer yandan Selçuk Düzgün, vaktiyle bayrağımıza yapılan saldırı karşısında gerekli cevabı vermiş olan bir camianın ferdidir.

 

Eğer kamu düzenini bozmak ve ülke barışını engellemek bu demekse, orada yaşayan binlerce insanın aynı muameleye maruz kalması ihtimali gündeme gelmektedir. Demek ki mevcut anlayışa göre hukuk ve adalet, AB’ci iseniz geçerli olacaktır. Annan Planı´na “Evet” demişseniz insan haklarından faydalanacaksınız. Kuzey Kıbrıs’ın geleceğinden ve bağımsızlığından yana tavır koymuşsanız, demokrasinin yansımasını göremeyeceksiniz.

 

Selçuk Düzgün bugünlerde bağımsız yargıya başvurmuş ve haklarını sonuna kadar aramak niyetindedir.

 

Burada benim için önemli olan; söz konusu olayın nasıl ve hangi sebeple gerçekleştirildiği, Ülkü Ocağı’nın hedef alınıp alınmadığı ve meselenin özünde milliyetçiliğe karşı bir alerjinin olup olmadığıdır.

 

Çünkü hem ülkemizin, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en çok ihtiyacı olan şey milliyetçiliktir. Türk milliyetçiliği… 21.02.2006 “


Bu yazıyı yazan arkadaşım Doç. Dr. Kürşat Zorlu idi…

 

Kürşad kardeşim 10 yıl önce benim  “dinler arası diyalog” saçmalığına karşı verdiğim kavgayı anlamış ve yukarıdaki satırları cesaretle kaleme almıştı.

 

Aynı Zorlu bugün FETÖ davasından gözaltına alınmak isteniyor. Evine polis gidip arama yapıyor.

 

Yurt dışında olan Zorlu`nu buna tepkisi aynen şu oluyor. "Ödül töreni için Kazakistan'dayım Şikayet üzerine evimde arama yapılmış, gözaltı kararı varmış. Hemen dönüyorum Verilmeyecek hesabımız yoktur”

 

Daha önceki bir yazımda demiştim ki, Türk Milliyetçilerine yapılan saldırıların altında fetö, pkk ve Türk düşmanları vardır...

 

Ben 10 yıl boyunca bu sesimi kimseye duyuramadım, Donkişot gibi yel değirmenlerine karşı savaşıp durdum.

 

Bugün Kürşat Zorlu kardeşime ve diğer Türkçü yazarlara da yapılan aynı saldırıdır.

 

Cumhurbaşkanımız Erdoğan`ın dediği gibi "at izi it izine karışmış dikkat etmek lazım"

 

Dikkat etmenin tek yolu var Kurt izlerini takip etmek, o izlere güvenmek...

 

Yani adam duruşu.

 

Sözlerimi Kürşad kardeşimin benim için 10 yıl önce yazdığı yazısındaki şu son cümleleri ile bitirmek isterim  “ Çünkü hem ülkemizin, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en çok ihtiyacı olan şey milliyetçiliktir. Türk milliyetçiliği… “

 

On yıl önce yazılmış ve sonsuza kadar geçerli olacak bu cümleleri şimdi kendisine ithaf ederek şunu söylüyorum;   Kürşad kardeşim bu yazı bir Ahd-e Vefa yazısı değildir, sakın yanlış anlama bu yazı bir hakikat yazısıdır. Senin Türk milliyetçisi olduğunun hakikati ve yazarlığın hakkında genetik kodlarıdır.

 

Hakikati haykırmakta her Türk Milliyetçisinin görevidir.

 

Senin 10 önce yaptığını şimdi ben yapıyorum, hepsi bu.

 

Senin gerçeğin adalet önünde herkesin suratına çarpacak ve at izini it izine karıştırmak isteyenler senin kurt duruşuna asla zeval getiremeyeceklerdir.

 

Yanılırsak gök girsin, kızıl çıksın

 

Allah yar ve yardımcın olsun…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.