Muhafazakâr ailelerde yetişmiş iki şarlatan için gündemi magazinle meşgul etmeğe ve durumu genele yaymak ahlaka aykırı olur.
İktidar partisi yanlısı olduklarını beyan ederek medyada veya farklı kurumlarda makam ve iş sahibi olup birçok nimetten faydalanmış, bulundukları yerleri hazmetmekten uzak farklı ahlaksızlıklara ve pisliğe bulaşan, bu ve bunlar gibi on binlercesi var.
İkisi de cezasını çekecek, bunlar ne ilk ti ne de son olacak. Partinin önemi yok, bu tipleri siyasetin nepotizm (akrabacılık) ve klientalizm (adamcılık) zaafı besler. Siyasi partiler bu iki kavrama aday belirlerken, seçmenlerde oy verirken bulaşırlar.
Hiçbir seçmenin liyakatten söz etmeğe hakkının olmadığını düşünüyorum. Bizler oy verirken liyakate değil, kendi adamımıza oy veriyoruz.
Açın bakın arşive, benzeri olaylara diğer partilerin iktidarlarında da rastlarsınız.
AK partinin dezavantajı ise, iktidar süresinin uzunluğu ve iktidarda kalabilmek uğruna organizasyon yapısını büyük tutmak için seçici olmadan her kesimi içine almasıdır.
Geçmiş yıllarda vatan, millet. Din, iman diye siyaset yapan liderlerin çocuklarını miraslar için mahkemelik olduklarını biliriz.
90’lı yıllarda Cumhuriyet, Atatürk diye nutuk atan ana muhalefet partisinin lideri, haftada bir yaptığı pozitif negatif politik açıklamalarla yancıları ile borsa spekülatörlüğü yaparak zengin oldular.
Sözde Kürt sorununu masalı ile kırsalda yaşayan cahil insanları devlete karşı kışkırtarak çocukların terörizme bulaşmasına neden olan birçok politikacı ve sanatçı havuzlu villalarda yaşayıp, çocuklarını yurt dışında lüks ortamlarda eğitim aldırıp yaşatırken. Terörizme bulaşmış o çocukların yaptığı eylemler sonucu bu ülkede birçok ananın gözyaşı dinmedi.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, bakan, milletvekili, bürokrat, diplomat, müteahhit, iş adamı olan. Ulusumuzun ayrılmaz parçası olan kürt vatandaşlarımızın devletle arasında problem olduğu yalanının propagandasını yapanların en büyük sorunudur, ülkedeki kürt varlığı aslında.
Kendi söylemlerini haklı çıkarmak uğruna, pekaka terör örgütü eli ile kırsal alanlara hizmet götüren devlet görevlilerini şehit, hizmet araçlarını sabote ettiler yıllarca. Kendi insanlarına hizmeti engellediler.
Radikal Kürtçü politika ve söylemler ile kürt vatandaşlarımızın sırtından yıllarca ekmek yiyen politika ve müzik adamları kaç gariban kürt aileye yardım, öğrenciye burs verdiler?
Gıda veya giyim yardımı yaptılar bilen var mı?
Yerel yönetimlerde, özellikle halkçı belediyecilik konusunda birkaç iyi örnek dışında öyle fezaya çıkacak bir örnekte bulamıyorum.
Liseden arkadaşlarla oturduğumuzda sohbetimizin konusu olan Ağrı belediye başkanı Hazal hanım hariç tabi. Eline kürek-kazma alıp Ağrı sokaklarını temizlediğini okudum birkaç yerde.
Önceki dönem belediye başkanı ile alakalı birçok olumsuz haber varken, Ağrı’dan belediyecilikle alakalı gelen güzel haberler beni mutlu ediyor. Ağrı’yı belki fezaya çıkaramaz ama Ağrılılara olması gereken belediyecilik konforunu, kalitesini yaşatır. Ağrı’nın 90’lı yıllarını öğrenciliğinden bilen ve hanım taraftan Ağrı’lı olarak Lise yıllarından tanıdığım Hazal Aras başkanı idare tarzından dolayı takdir ediyorum.
Merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in “Kürtlere kötü davranıyoruz da Türklere iyimi davranıyoruz” sözünden yola çıkarak ters işlem yapıyor, aynı soruyu vatan, millet, din, iman diye propaganda yapan politikacılar içinde soruyorum.
Kaç garibana, kaç öğrenciye, kaç kimsesize yardım eli uzattınız? Hepsini toplasan bir elin parmakları kadardır.
Bireysel yapmadınız bari devlet eliyle kurumlar kursaydınız da Anadolu çocukları fetö gibi terör örgütlerinin ağlarına düşmeseydi. Tabi bunu da planlayarak hayata geçirecek irade gerekiyor.
Konuyla ilgili geçmişten gelen bir hikâye var ben yazayım siz nereye bağlayacağınızı bilirsiniz.
Vaktin birinde Kervan başı çok hastalanır etrafındaki herkesle helalleşmeye başlar.
Bir sabah aklına devesi gelir. Çok çilemi çekti, gideyim devemle de helalleşeyim diye düşünür ve devesinin yanına gider.
”Hakkını helal et ben ölüyorum.” der.
Gevşek gevşek geviş getiren deve bakar. Rahatını bozmadan konuşmaya başlar.
“Bana çok yük taşıttın, yıllar önce eşeğin yorulmuştu onun yükünü bana yükledin olsun dedim, sonra sen yoruldun üstüme bindin yine olsun dedim umursamadım. Ama benim yularımı bir gün eşeğin kuyruğuna bağladın. İşte bu yüzden sana hakkımı helal etmiyorum” der.
Deveyi eşeğe, aslanı ite bağlamamak lazım.
Liyakatli insanlara yetki vermeyip, sırf diploması veya torpili var diye yular eşeğin kuyruğuna bağlanırsa hizmet aksar, millet üzülür hakkını helal etmez bunu Hak’ta kabul etmez. Toprağın üstünde saltanat sürülür belki ama altında vebalı büyüktür.
Uluslararası gündeme dönecek olursak.
Trump ve Putin arasında kalan Fransa taraftarı Avrupa Birliği ülkeleri ve Ukrayna yönetimi Zelensky seçimle ülkeyi bırakana kadar kriz ortamını yaşayacak.
ABD Ortadoğu’daki hakimiyetini Rusya’nın desteği ile garantiye almışken Ukrayna’yı Rusya’ya hediye etmek istiyor. Neden mi? İngiltere 2. Dünya savaşında bıraktığı bölgeye tekrar girmek istedi. Amerika bölgede kalabilmek ve AB-Britanya ittifakına karşı ABD-Rusya ittifakı devreye alındı tekrar.
Son günlerde İnsansız hava araçlarıyla yapılan sınır ihlallerinin arkasında yine Ukrayna var. Geçtiğimiz aylarda Polonya’da da aynı olay yaşanmış ve İHA’ların Ukrayna’ya ait olduğu belirlenmişti.
Sanırım birileri Türkiye’nin bölgede sözü geçen devlet olarak tarafsızlık durumunu korumasını çok istemiyor.
KALIN SAĞLICAKLA!