Madımak Tanrıları (!)

Mürteza ÖZTÜRK

Tarih boyunca Tanrılara kurban vermek adına insanlar diri diri yakıldı. Bazen Kendi yarattıkları Tanrılarını memnun etmek için, bazen de kendilerini Tanrı yerine koyarak ölüm fermanları verildi.

 

** 

1776'da Abbeville, Fransa'da genç bir çocuk dine saygısızlık etmekle suçlandı. Meryem Ana ile dalga geçen şarkılar söyleyip din adamları geçerken şapkasını çıkarmadığı söyleniyordu Kiliseyi eleştirmenin cezası ölümdü.

 

Chevalier La Barre adındaki gencin ceza olarak önce dili ve sağ eli kesilecekti, sonra da direğe bağlanıp yakılacaktı Yazar Voltaire onu kurtarmaya çalıştı ve dava parlamentoya taşındı. Parlamento merhamet gösterdi, çocuğun sakat bırakılıp yakılması yerine doğrudan kafasının kesilmesine izin verdi. Çocuğun cezası 1 Temmuz 1776'da infaz edildi Cesedi Voltaire'in Felsefe Sözlüğü'nün bir kopyasıyla birlikte yakıldı

 

**

Meksika'da 1500'lerde, Aztek din adamları binlerce insanı Tanrılara kurban etti. Aztekler, güneşinher gün insanların-kurban taşlarında çıkarılan- kalpleriyle beslenmezse, kaybolacağına inanıyorlardı.

 

**

Yağmur Tanrısı'nı memnun etmek için ise ağlayan çocuklar kurban edilirdi. Böylece gözyaşlarının yağmur getirmesi beklenirdi.

 

**

Tahıl Tanrıçası için yapılan törende bir bakire 24 saat dans ettikten sonra öldürülür ve derisi yüzülürdü. Sonra da derisini bir rahip üzerine geçirir, dans etmeye devam ederdi.

 

Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.

 

Günümüzde, Hristiyan dünyası Tanrı adına infaz yapmak yerine, İslam’ın 1400 sene önce tebliğ ettiği eşitlik, insan hakları ve adalet duyguları ile hükmetmeyi seçti.

 

Ama İslam ile şereflendirildiğini söyleyen bazı Müslümanlar İslamı hristiyanlar kadar anlamadı.

 

Din ve Tanrı adına katliam yapmayı kendilerine verilmiş bir görev gibi, ibadet gibi algılamaya ve uygulamaya devam ediyorlar.

 

1978’de yaşanan olaylarda Sivas ve Maraş katliamlarından sonra 1993’de yaşanan Sivas, Madımak oteli katliamı da aynı gerekçe ile,Tanrı ve Din adına mezhep taasubu ile işlenmiştir.

 

Ortadoğu’da “Allahu Ekber” nidaları ile insanları tavuk gibi boğazlayanlar ile Madımak’da 35 kişiyi diri diri yakanlar aynı zihniyetin hastalıklı ürünleridir.

 

Ortacağ Avrupa’sının karanlığı bu gün Müslüman dünyasına hakim olmuştur.

 

İslâm dininin bir zorlama dini olmadığı, “senin dinin sana, benim dinim bana” ilkesiyle hareket ettiği her fırsatta söylenir, ancak gerçek hiç te öyle değildir: Ülkemizde yaşanan  Kubilây, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas Madımak olayları kendilerine Müslüman diyen bir kesimin, diğer Müslüman (alevi) kesimine karşı işlediği cinayetlerdir.

 

Madımak’da ki cinayeti Tanrı emretmedi. İslam’ı kendi inandıkları gibi yaşayan, bu inanca mürit toplayan yobaz “Madımak Tanrıları” emretti.

 

Şeriat adı altında saltanat devleti kurmak isteyen din baronlarının emrini Tanrı buyruğu gibi kabul edenlerin Madımak Tanrılarına kurban verdiği 35 can diri diri yakıldı.

 

Ve bu cinayetleri ne yazık ki, “Allah-u Ekber” nidalarıyla ve bir zafer sarhoşluğuyla yaptılar.

 

12 yaşından 66 yaşına kadar 35 canı “Allah-u ekber” nidalarıyla diri diri yaktılar ve karşılarında sevinç çığlıkları attılar.

 

**

 

Madımak katliamının üzerinden 22 yıl geçti.

 

Katliamın yıl dönümü olan 2 Temmuz 2015 tarihli akit gazetesinin manşeti:

 

“Müslüman’a zulmün adı Madımak” !

 

Bir tarafta diri diri yakılan 35 can diğer tarafta (akit’in haberine göre) masum olduğu halde hapis yatan 2 Müslüman!

 

35 kişiyi diri diri yakmak zulüm değil, 2 kişinin hapis yatması zulüm!

 

Ama o iki kişi Müslüman(!)

 

Kimin Müslüman olduğuna, kimin zulüm gördüğüne ve kimlerin yakılarak öldürülmesi gerektiğine karar veren kim?

 

Mürteza Öztürk

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.