Özdil ve İnce

Selçuk DÜZGÜN

Kraliçenin biri kendinden emin bana uygun kimse yok, beni alacak servet yok diyormuş.

Önüne serilen her serveti reddediyor, kendinin asla satın alınamayacağını vurguluyormuş…

Bir gün bir garip çoban yanına gelip “Kraliçem size Kıbrıs adası kadar altın versem benimle evlenmez misiniz?” demiş.

Kraliçe;

-“Hadi oradan sen o kadar altını nereden bulacaksın ?” demiş.

Çoban;

 “Kraliçem değeri biçtik, sıra altını bulmaya kaldı” demiş…

Yılmaz Özdil’in kendi kendine değer biçen 5 milyonluk transfer yazısını okuyunca aklıma bu kraliçenin hikayesi geldi.

Kendine biçtiği değerin pazarlaması nasıl sürecek ileride göreceğiz ama mesele zaten transfer olma değil, çalıştığı yere mesajdı bence .

Zira sonsuz para verseniz de, ÖZDİL bölge değiştirse de, cümleleri zor değiştir.

Bulunduğu yer ona yakışıyor, başka yerde prim yapması zor.

Ve o köşeler zaten kapılmış…

Gelelim Muharrem İnce’nin yayını terk etmesine!

Nasıl cümle kursam bilmem ki!

Ama “adam kazandı” diyen adam iyi ki kazanmamış.

İNCE TV ekranını terk ederek vermek istediği kalın mesajla taraftarları açısından kahraman olarak kabul edilse de, benim açımdan psikologların açıklaması gereken bir durum.

-Ezilmişlik mi? 
-Gündem de kalma gayreti mi?
-Kompleks yansıması mı?
-Veya rakı şişesindeki sıvı yer değiştirince böyle mi başkalaşım sağlıyor.

Bunlara cevap ararken de aklıma başka bir hikâye geldi!
Heyecanlı bir tip siyasete girmiş.

Uzun zamandır ülkeyi yöneten birine karşı rakip olmak istemiş.
Bir bilgeye gitmiş ne yapması gerektiği konusunda bilgi almak istemiş.
Bilge sana kapalı 3 zarf “Başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikici zarfı, çok sıkışırsa ereceğim: da üçüncü zarfı açarsın!” demiş.

Heyecanlı adam İnceden  kalına  başlamış meydanlara çıkmaya Bir süre uğraşmış, didinmiş, işleri düzene koyamamış.

Her şey daha kötüye gidince aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelmiş. 

Birincisini açmış!
Mektupta “Rakiplerini kötüle!” diye yazılı.
Başlamış kötülemeye…

Rakibine, demediğini bırakmamış ama fayda etmemiş…
En son “adam kazandı” demiş.
Bu kez ikinci zarfı açmış zarfta  şu not yazıyor:

Bu zarfı açtıysan anlaşılan kaybettin şimdi “Etrafını kötüle!”
O da bunu yapmış ve çevresi için demediğini bırakmamış ama yine işler berbat!

Bu sefer “Son çare” diyerek üçüncü zarfı açmış.

Zarftan çıkan küçük pusulada şunlar yazılı:

“Kaybetmek en büyük tecrübedir, şimdi sen de üç zarf hazırla!”

Galiba İNCE üçüncü zarfı hazırlamamak için direniyor.

Zira kaybetmenin aslında büyük bir erdem olduğunun farkında değil.
Sayın İnce aslında çok dobra bir adam ve onu öne itenlerin veya ona dost görünenlerin niyetlerinin farkında halen değil.

Ve bu yüzden İnce aslında hiç kazanamayacağı bir arenaya itilerek kullanıldı ve saflığından kaybetti.

Keşke Sayın İNCE en çok kaybeden yanlarını sevseydi de olaya bu kadar hırsla yaklaşmasaydı.

Bari Cumhurbaşkanı Erdoğan rüyalarına girmese.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.