PİSKİLOJİK HARP!

Selçuk DÜZGÜN

 

PİSKİLOJİK HARP!


Nedir Psikolojik Harp, Nasıl Uygulanır?


Psikolojik savaş açıklanan bir olağanüstü durum veya harpte iletişim araçları ve diğer psikolojik vasıtaların düşman üzerinde psikolojik baskı yaratmak ve düşman kontrolü altındaki bölgelerdeki düşman gruplarının ve diğer hedef alınan toplulukların tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkilemek amacıyla kullanılması. Bunun temel amaçları düşmanın harekât veya muhasarama devam isteğini zayıflatmak ve savaşı sürdürmekteki kapasitesini azaltmak amacı güden bütün çabaları desteklemektir.


Çinli General Sun–tzu 2500 yıl önce bu konuda bir kitap yazmıştır. Türk devletlerin parçalanması sürecinde kullanılan `PS` yöntemi bugün için de geçerliliğini sürdürmektedir. Sun–tzu’nun bazı önerilerine bakmak yararlı olacaktır:


1– Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.


2– Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız.


3– Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.


4– Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız.


5– Hasmınızın geleneklerini gülünç hale getiriniz.


Evet, 2500 yıl önce Çinlilerin Türk Milletini yok etmek için uyguladıkları taktiği günümüzdeki gelişmelere uyarlayabilirsiniz ama bunu yaparken lütfen kendi bakış açınız ve taraf olduğunuz çevreler açısından değerlendirmeyin.


Devletin, milletin bütününe bakarak değerlendirmeyi yapın.


Yine psikolojiyi biraz bilenler fareler üzerinde yapılan bir deney olan `Toplamın Yarısı Teorisi (T ½ Testi)` nibilmektedirler.


Bilmeyenlere özetleyeyim:


100 adet fare cinsiyet ayrımı yapılmadan bir tel kafes içerisine konur. Kafes 10 metre yükseklikteki içi su dolu bir yüzme havuzunun dalma köprüsünün uç kenarına yerleştirilir. Farelere su ve yiyecek eksiksiz ve düzenli aralıklarla verilir.


İlk 10 gün kafesin kapağı açık bırakılır. Fareler çok meraklı hayvanlar olduğundan devamlı surette açık kafes kapağından etrafta keşif yaparlar. Bu yükseklikten suya atlamanın “ölümle” sonuçlanacağını saptar ve hafızalarına kaydederler. Ayrıca katiyetle aşağıya yani suya atlamazlar.


10 gün boyunca bu sistematik içerisinde uygulama devam eder. 10. günün sonunda şartlar değiştirilir:


1-       Kafesin kapağı kapatılır ve siyah bir bezle kafes tamamen örtülür. Böylece karanlık bir ortam yaratılır.


2-       Su ve yiyecek düzensizleştirilerek yani bazen çok bazen az verilerek yaşamsal problemler yaratılır.



3-       Değişik aralıklarla kafese bir hoparlörle ‘tehditkâr kedi sesleri’ verilir.


Bu uygulama 15 gün devam ettirilir. 15 gün sonra kafesin örtüsü kaldırılır ve fareler 2 saat “normalleşmeye” bırakılır. 2 saatten sonra kafesin kapağı açılır ve deneyin sonunda iki sonuç fonksiyonu ortaya çıkar:


1.     Farelerin yarısından azı önce “uyum sorunu” yaşar; ancak bir süre sonra “yeni” duruma uyum sağlamaya başlarlar.


2.     Farelerin diğer yarısı hatta daha fazlası hiç tereddüt etmeden süratle kapaktan dışarıya fırlar ve intihar ederler.



Bu deney hiç şaşmaz. Kaç defa tekrarlanırsa tekrarlansın hep aynı netice alınır. Farelerin en az yüzde 50’sinden fazlası kapaktan dışarıya fırlamanın ölümle sonuçlanacağını bilmelerine rağmen dışarıya fırlarlar. Buna “İntihar Sendromu”da denilmektedir.


Peki fareler bu tür bir davranışa neden girerler?


Profesörün deyişine göre:


“Çünkü psikolojileri bozulmuştur. Ne yaptıklarını bilmemekte; hafızaları silinmiş neticeyi de düşünememekte ve umursamamaktadırlar. Kurtuluş vadeden ne olursa olsun ona doğru gözleri kapalı hiç düşünmeden öne atılmaktadırlar”.


Başka bir ifade ile algıların sınırlarının kalktığı bu durumda “kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı” hissine kapılan ölümle yaşam arasındaki nirengi noktalarını tümüyle yitirmiş olan denekler intiharı bir kurtuluş olarak görmekte ve hiç tereddüt etmeden ölüme atlamaktadırlar.


T ½ Testi’nin insanlar daha geniş bir açılımla toplumlar üzerinde uygulanmasının ise daha karmaşık sorunlara ve sonuçlara yol açtığı görülür.


Bu deney özelikle Osmanlı Devleti`nin çöküş, yok oluş döneminde “böl-parçala-yönet” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

`Toplamın Yarısı Teorisi `ile Osmanlı Devletini sıcak savaşla bertaraf edemeyeceğini anlayan Batı bu dönemde taktik değiştirerek insan psikolojisi üzerinde oynanan oyunlarla önce zihinsel olarak daha sonra da coğrafi olarak Osmanlı’yı parçalamayı başarmıştır.


Değişen bu strateji doğrultusunda İngiltere’nin başını çektiği Avrupalı devletler “Doğu Sorunu” adı ile formüle ettikleri “hasta adam” sendromunu Osmanlı topraklarına yaymışlardır.


Klasik savaş teknikleri ile yıllardır kazanılamayan zafer psikolojik harp ile kısa sürede kazanılmış ve Müslümanlar –özellikle Türkler- “yok edilebilir” duruma getirilmiştir.


Bu süreçte Osmanlı tebaasına aşılanan sözler ise T ½ Testi’nin ne denli sistemli bir şekilde uygulandığını gözler önüne sermektedir.

Adeta slogana dönüşen ve orijinal teorideki “tehditkâr kedi seslerini” anımsatan ifadeler ise aynen şöyledir:


“Türkler sizi esaret altında tutuyor.”


“Türkler sizi isteyerek cahil bırakıyor.”


“Türkler Müslümanların geri kalmasına sebep oluyorlar.”


“Fakir kalmanızın sebebi Türklerdir.”


Tüm bu propagandalar sonu Osmanlı parçalanmış ve ondan geriye Türkiye Cumhuriyeti kalmıştır.


İşte bundan 90 yıl önce kurutulan Türkiye Cumhuriyeti bugün büyük bir psikolojik harbin ve propagandanın ağındadır.


  Türkiye Cumhuriyeti “Tehditkâr kedi seslerini” çığlıkları ile “hasta adam” sendromuna sokulmak istenmektedir

Dünyada sorunlu olan ülkelere bir bakın, o ülkelerin toplumlarının içinde bulunduğu kanın sebebi de işte bu tehditkâr seslerdir.


Bizim ülkemizde de etrafınıza iyi bakın, olaylara iyi bakın bunu kimin nasıl yaptığını ve kimlerin bu şe nasıl alet olduğunu iyi anlayacaksınız. Yeter ki, Tespit, Teşhis ve Tedavi üçle mini iyi. Ha bu arada Tespit, Teşhis, Tedavi Türk Harp sanatıdır ve `3T`  şeklinde formüle edilmiştir.


İşte bu yüzden bugün;

Türk Askeri= Terörist Örgüt,

Polisi= Paralel Örgüt,

Bir futbol takımı= Organize suç örgütü…

İmralı canisi ise = İyilik Meleği olmuştur…


Çözüm mü ne?

Çözüm = TÜRK TÖRESİ



Saygılarıma

Selçuk Düzgün 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.