Rum fanatizminin Smyrna sınavı

Veysel BOĞATEPE

Çekimleri İstanbul, İzmir, Atina ve Midilli adasına tamamlanan Türkiye / Yunanistan ortak yapımı “Rosa of Smyrna” adlı film, 1922’de çıkan İzmir yangını sonrasındaki gizemli bir aşkın öyküsüne odaklanıyor.

Yunanlı yazar Yorgos Kordellas’ın “Yannis Yanellis” adlı romanından uyarlanan filmde Dimitris karakterini canlandıran Tasos Nousias’ın Türklere bakış açısı pek çoğumuzun kabul edemeyeceği türden.

Rum fanatizmin tipik simgesi Dimitris’in ilk sahneden itibaren başlayan nefret söylemlerinin son sahneye kadar devam etmesinde siyasi yönlendirmelerin etkili olduğu dikkat çekiyor.

Türkiye ile Yunanistan arasında krize dönüşen adalar sorunu, bülteniyle canlı tutulurken arka planda ise Türk-Yunan ilişkilerinde fanatizm etkisi alttan alta işleniyor. 

Fragman da bu ayrıntılara yer verilmemesinin nedeni tepki çekmemek ve gişeyi riske atmamak olabilir ancak asıl beni düşündüren şey aramızda hatırı sayılır hukukumuz olan Yılmaz Gruda’nın böyle bir projede neden yer aldığıydı.

İlerleyen sahnelerde sadece dramatik aşk sosuna batırılmış bir film olmadığı aynı zamanda bilinçte yıkıma neden olan fanatizmin tehlikesini tüm boyutlarıyla ele alan mükemmel bir senaryo ile kurgunun sentezlenmiş olması tüm soruların yanıtını veriyordu.

Küllerin örtemediği aşk

Yunanlı koleksiyoncu Dimitris, mübadele sonrasında Türkiye’den Yunanistan’a göç eden Rumlardan kalan tarihi eşyaların sunulacağı bir sergi hazırlamaktadır. Yeterli malzeme bulamayınca yardımcısı Rita’nın önerisiyle Türkiye’de araştırmaya karar verirler.

Rita’nın tüm ısrarlarına rağmen Dimitris, Türklere karşı nefret söylemlerinde öylesine pervasızlaşır ki İstanbul, İzmir, Kıbrıs ve Trakya’nın, Yunanistan’ın kayıp cenneti olduğu iddiasını ileri sürmekle kalmaz kendilerini karşılayan rehber Ömer Kavur’un ad ve soyadının Rum kökenli olduğunu ve Omiros Kavourakis’ten türediğini ileri sürer.

İzmir’de antikacı ararken Atatürk heykelinin altındaki yazının anlamını öğrendiğinde ise Türklerin 1922’de katliam yaptığını iddia etmekle kalmaz Atatürk’e “İnsan katili kahraman” diyerek hakaret eder. Ömer duruma sessiz kalırken ortağı Rita ise rest çekerek projeden ayrılır.

Politik iklimin gergin olduğu 1987’de düzenlenmesi planlanan sergi böylece tehlikeye girerken Dimitris’te tek başına projeyi yürütmek zorunda kalır. Yaşlı bir antikacı da buldukları Rumlardan kalma lekeli gelinlik ile fotoğraf, araştırmayı daha da gizemli hale getirir.

Çünkü gelinlik, fotoğraftaki kıza aittir ve bu kız Atina’daki Roza’nın torunu Marianna’ya çok benzemektedir. İstanbul’daki meşhur antikacı İsmail Kulaksız’a (Yılmaz Gruda) ulaştıklarında ise tarihin külleri altında kalmış dramatik bir aşk öyküsüyle karşılaşacak Dimitris’in Türklere karşı bakış açısı da tamamen değişecektir.

İzmir’in Leyla ile Mecnunu

Henüz ilk tanışmada gelinliğin itilaflı bir parça olduğunu hatırlatan İsmail Kulaksız, Dimitris’in Kendisine Isigonis Koulaxis şeklinde hitap etmesine tepki göstererek Türk olduğunu söyler ve tarih konusunda da ikaz eder.

Dimitris’in, antikacı kadının hediye ettiği fotoğrafı kendisine göstermesiyle gizem de çözülmeye başlar çünkü aynı fotoğrafın orijinalini İsmail Kulaksız, yıllardır çekmecesinde saklamaktadır.

O fotoğraftaki kız, İsmail’in sevgilisi Roza’dır. Bir Türk’e âşık olmasını kabullenmeyen babası, hamile olduğunu da öğrenince Roza’yı bir Rum ile evlendirerek bu utancı kapatmak istemiştir.

İsmail ise 27 Ağustos 1922’de kilisede yapılan töreni basmış ve karnında çocuğunu taşıyan Roza’yı kendi atına bindirerek oradan uzaklaştırmıştır. Bu hadiseden sonra da Roza’dan haber alamamıştır.

İsmail hikâyeyi anlattıktan sonra Dimitris’e, Roza’ya götürmek üzere bir mektup verir. Yaklaşık 60 yıl aradan sonra Dimitris, Roza ile torunu Marianna’yla birlikte İstanbul’a gelirler. 

Hikâyenin kalan kısmını İsmail Pera Palas’ın lobisinde anlatırken fenalaşır ve hastaneye kaldırılır. Marianna ise ninesi Roza’nın saklamaya çalıştığı tüm sırlarla birlikte İsmail Kulaksız’ın gerçek dedesi olduğunu kendisinden öğrenmiştir.

Roza ile İsmail’in son buluşması hastanede gerçekleşir fakat İsmail’in yaşlı kalbi buna dayanamaz. Ertesi gün de Roza’nın cesedini sahilde bulurlar. İçinde gizemli hikâyeyi barındıran serginin açılış konuşmasını yapan Dimitris, düşmanlarının aslında fanatizme ve bağnazlığa sebep olan küçük ve kapalı zihninde olduğunu, Türklerle ortak değerlerlerde buluştuğunu söyleyerek hatalarını itiraf ederken sergiyi de Roza ile İsmail’e atfeder.

Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardan beridir süregelen adalar sorununu sinematografik dille anlatan bu filmi izlemenizi öneririm. 

Smyrna Of Rosa
 

Senaryo: Chirstina Lazaridi
Yönetmen: George Kordellas
Yapım: Yunanistan / Türkiye
Tür: romantik / Dram
Vizyon Tarihi: 2016
Imdb: 6.7
Oyuncular: Leda Protopsalti, Evgenia Dimitripoulou, Tasos Nousias, Yılmaz Gruda, Cem Aksakal

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.