Türklerin Büyük Göçü

Tevfik Fikret TAŞKIN

Hep duyarız, Türkler Orta Asya’dan göç edip Anadolu’ya yerleşmişler. Malazgirt Zaferi’nden sonra, 1071 tarihinden itibaren Anadolu’yu vatan edinmiş.

Buraya kadar olan kısma tamam diyorum ama Anadolu’nun değişik yerlerinde bulunan kayaların üzerindeki yazılar ve resimler, Türklerin ta Milat’tan önce 1000 yıllarından beri Anadolu’da var olduğunu belgeliyor.

O halde, biz şimdi neye inanacağız? Okullarda bize öğretilene mi yoksa yaşadığımız, birebir belgesiyle gördüğümüze mi?

Şu ana kadar, bize öğretilen resmî tarihte, bu konuyla ilgili her şey demek ki ya hayal ürünü ya da maksatlı.

Hayal ürünü olmaktan çok maksatlı olması daha büyük bir ihtimal. Çünkü, malum dostlarımız bizi bugün bile Anadolu’dan silmeye çalışıyor. Dolayısıyla farklı bir tarih oluşturmaları elbette daha mümkün.

O halde bizler, tarihçiler özellikle de devlet kurumu olan Türk Tarih Kurumu, Türk tarihini, özellikle de göç hareketlerini daha ciddi olarak araştırmalı. Anadolu’yu baştan aşağıya, adım adım taramalı, yazılı belgeler başta olmak üzere, Türklere ait her izi, belgeyi tarihi gelişimiyle takip etmeli.

Elde edilecek bilgiler, bilimsel olarak incelenmeli ve Türklerin geçmişi, nereden, ne zaman, hangi yolları izleyerek Anadolu’ya geldiği, dünyanın hangi bölgelerine dağıldığı belirlenmelidir.

Böylece de kendi tarihimizi kendimiz yazmalıyız.

Biz hâlâ, Yahudi asıllı İngilizlerin, Almanların, Fransızların, Rusların yazdığı tarih kitaplarının tercümesini okuyoruz. Bu kitaplarda ne diyorsa körü körüne inanıyoruz.

Dünyaya yön veren ve her günümüzü kayda geçiren bir millet olarak artık bu adımı atmalı, dikkatli, titiz bir çalışmayla başta Anadolu Türkleri olmak üzere bütün dünya Türklerinin geçmişini gerçekçi bir şekilde ortaya koymalıyız.

Bunu yapabilirsek başta Ermeni soykırımı iddiası, Kıbrıs ve On iki Adalar Meselesi, Musul, Arap düşmanlığı, Rusların sıcak sulara inme hevesi gibi Türkiye’yi sıkıntıya sokan daha onlarca konuya kendiliğinden çözüm bulmuş oluruz.

Bu araştırmayı yapmak için de ciddi bir irade ortaya koymalı, dışarıdan ve içeriden gelecek her tepkiye göğüs germeliyiz. Çünkü, bizim dışarıdan çok içeride düşmanımız var.

Kendimizi aşağılamayı, geçmişimizi kötülemeyi, manevî değerlerimizi reddetmeyi çağdaşlıkmış gibi gören bir sürü eğitimli ve eğitimsiz insanımız var.

Yeri geldiği için bu tür insanların yaptığı bir olayı anlatacağım. İnönü döneminde, Osmanlı arşivinin büyük bir bölümü hurda, çer çöp fiyatına bir Yahudi aracılığıyla Bulgaristan’a satılmış.

Arşive ait bu evrakların bir kısmı nakil esnasında yollara dağıldığı için insanların eline geçmiş de durum anlaşılmış. Tabi olan olmuş, onlarca vagondan oluşan bu evraklar Bulgaristan’ın eline geçmiş.

Bu belgeler hâlâ Bulgaristan’ın elinde bulunmaktadır. Bulgarlar, oturmuşlar bu belgeleri birer birer tasnif etmişler. Bizler daha sonra bu belgeleri isteyince güya mikrofilmlerini daha sonradan bize göndermişler.

Bu filmler geldiyse de kim bilir nerede, ne durumdadır, Allah bilir.

İşte bizim tarih anlayışımız böyle…

İnsan, iyisiyle kötüsüyle tarihine sahip çıkar. Onu gelecek nesillere aktarmak ister ki yeni yetişen nesiller tarihlerinden ders alsın, geçmişte yapılan hataları tekrar etmesin.

İleride, yeni büyük göçler yaşamamak için tarihimizi doğru olarak öğrenmeli ve öğretmeliyiz.

Biz bunları yazıyoruz ama bakalım bizim torunlarımız bile bunları görebilecek mi?

Ey Türk milleti, aklını başına al ve tarihine sahip çık… Üç kuruşluk vatan hainlerine ve harici saldırılara dur de.

Muhtaç olduğun kudreti Allah sana vermiş, yine de verir. Gönlün rahat olsun. Sen yeter ki bu bilinçle çalış, mücadele et…


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.