Vatan topraktır!

Özgür UYANIK

Kasım ayı başında MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut Meclis başkanlığına bir dilekçe verdi. 

Konu, Erbaa ilçesine bağlı iki yaylada siyanürle altın aranmasıydı. 

Milletvekili Bulut, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından konuyla ilgili açıklama istiyor, toprağın asli sahipleri olan bölge halkının görüş ve düşüncelerinin alınıp alınmadığını soruyordu. 

Belli ki alınmamıştı. Zira son aylarda Erbaalılar bu konuda seslerini duyurmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu mücadeleyi verirken de yanlarında bir tek MHP’li Erbaa Belediye Başkanı Ertuğrul Karagöl vardı.

Karagöl ayrıca “Erbaa’da altın madeni istemiyoruz” sloganıyla sosyal medyada bir imza kampanyasını da yürütüyor.

Mesele sadece siyanürle altın aranması da değil. Akıl almaz biçimde bu tarz arama izinler inanılmaz büyüklükte tabii alanlar için veriliyor. Erbaa’nın tüm su kaynaklarını barındıran iki büyük yaylası Boğalı ve Sakarat komple kurban edilmiş.  

Erbaa, Kelkit Havzası, Boğalı yaylaları olarak tarif edilen bu coğrafyanın büyüklüğünü haritadan bakıp bir de gözlerinizle görün. 

Üstelik bu alan deprem bölgesi.

Tarihi ve doğal sit alan ilan edilmesi gereken bir yeri maden şirketlerine tahsis etmişiz. 

Muhteşem bir doğayı, ormanları, meraları, tarlaları,  gölleri, ırmakları yılda bir ton altın çıkaracaklar diye kurban ediyoruz. 

Dünyada sayısız örnekler var. Bu maden işletmelerinde pratikte 1 gr altına 1 gr oranında siyanür kullanılıyor. 

Sorun sadece siyanür kullanımı da değil. Her bir ton altın başına yarım milyon metreküp su harcanıyor. Kirlenen bu atık sular yeniden doğaya atılarak yer altı sularına karışıyor. İşlenen toprak köy yollarına dökülüyor. 

Kesilen ağacın, yok edilen tarım alanlarının haddi hesabı yok.

Bir süre sonra maden alanlarının çevresinde doğa yok olduğu için insansızlaşıyor.

Bu da maden alanlarının sürekli büyümesine fırsat sağlıyor. Madenler adeta bir karadelik gibi doğayı yutuyor. 

Aslında sabah akşam bu konuyu konuşup, “Erbaa Vatandır” diye sokaklara dökülmemiz lazım. 
Artvin Murgul’da, Eskişehir Sivrihisar’da , Kazdağları’nda, Fatsa’da ve daha 37 yerde siyanürle altın arandığı söyleniyor. 

Bugün Peru’nun, Meksika’nın, Şili’nin siyanürle zehirlenmemiş nehri kalmadı. Ama halk hala yoksul. Siyanürle altın çıkarıp zenginleşmiş tek bir ülke yok.

Aksine hepsi fakirleşti. Çünkü tarım yapacak alan, içecek temiz su kalmadı. Köylü toprağını bırakıp şehirlere yığıldı. İşsiz güçsüz, aç bilaç, çocukları uyuşturucu çetelerine asker oldu.

Çok uzağa da gitmeye gerek yok. Tokat Milletvekili Yücel Bulut komşu Fatsa ilçesinde siyanürle altın arama faaliyetlerinin doğayı nasıl tahrip ettiğini Ordu Valiliği raporlarıyla ortaya koymuş. 

Doğayı yok ederek üretim yapma anlayışı yüz yıl geride kaldı. Bugün tabiatı tahrip etmenin maliyeti telafi edilmez.

Tarım alanları ve su kaynakları kısıtlı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bugün İstanbul’da yağmur yağmasa musluktan su akmaz.

Çağımızda organik bir tarım ürünü daha topraktayken alıcı buluyor. Bizse binlerce yıllık zeytin ağaçlarını söküp yerine yazlık yapıyoruz. 

Kara toprağı yeşertmenin, ormanları çoğaltmanın yolunu arayacağımıza, bugünü kurtarmak adına onu yok ediyoruz.

Sonra da çıkmış mavi denizlerde vatan arıyoruz...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.