Venezuela’ya yönelik uyuşturucu iddiaları ne kadar gerçekçi?

Özgür UYANIK

Önceki gün bir programda tecrübeli gazeteci Uğur Dündar 2019’dan bu yana Venezuela-Türkiye arasında 40 sefer yapan Sezgin Baran Korkmaz’a ait “kara uçak” hakkında bazı açıklamalarda bulundu.

Dündar bu uçağın Venezuelalı bakan Tarık Al Aissami’yi Türkiye’ye ve Moskova’ya taşıdığı bilgisini aktardı. Al Aissami’nin Çorum’daki altın rafinerisinde incelemeler yaptığını söyledi.

Kuşkusuz Uğur Dündar Türkiye ile Venezuela arasında birçok ticari anlaşma imzalandığını ve bu kapsamda Venezuela altınının bir kısmının Türkiye’de işlediğini biliyordur.

Venezuela çok zengin altın cevherlerine sahip. Komşuları Guyana ve Kolombiya’ya her gün tonlarca altın taşınıyor. Türkiye’ye getirilen altın bunların yanında sembolik kalıyor. 

Ancak ABD Venezuela’daki rejimi yasadışı saydığından petrol gibi altınının da işletilmesine izin vermiyor. Türkiye’yi uyardı. Bu nedenle sanırım Venezuela’dan altın akışı bir süredir kesildi.

Dündar’ın söylediğine göre Al Aissami’nin Türkiye yolculuğunu León Maal isimli biri finanse etmiş. 

Bu bilgi ABD’deki bir dava dosyasına dayanıyor. 

2019 Martında Maimi havalanında tutuklanan üç Venezuela kökenli ABD vatandaşının Tarık Al Aissami ile ilişkilendirilmişti. Bunlardan biri de Alejandro Miguel León Maal’dı. 

ABD Venezuela’daki Maduro yönetimini tanımıyor. Bu nedenle Venezuela’nın tüm mal varlıklarına el koydu. Ayrıca Venezuela, aynen Küba gibi uluslararası bankalarda hesap açamıyor, işlem yapamıyor. Dolayısıyla ne mal alabiliyor ne de satabiliyor. 

ABD Venezuela’daki hükümetle ilişkili herkesi yasadışı faaliyetle suçluyor. León Maal da bakan Al Aissami’nin Şubat 2019’daki Moskova-Karakas seferini finanse ettiği için ABD kanunlarını çiğnemiş sayılıyor.

Venezuelalı bakanların yurt dışı ziyaretleri için gerekli ödemeleri yapacak uluslararası banka hesapları olmadığından León Maal gibi kişiler charter uçaklarının kiralıyor. 

Uğur Dündar televizyon programında Venezuelalı bakanın ABD tarafından yayınlanmış yakalanma emrini göstererek Tarık Al Aissami’nin ABD’nin dünyada aradığı ilk on kişiden biri olduğunu söyledi.

Venezuelalı bakanın uyuşturucu ticaretinden arandığını da belirtti. 

Peki nasıl oluyor da bir ülkenin bakanı, Rusya, Çin, Türkiye, İran bir takım ülkelere resmi ziyaretler yapan biri en çok aranan on adamdan biri oluyor?
ABD’nin Tarık Al Aissami’yi uyuşturucu ile ilişkilendirmesi 2012’de Aragua valisi olduğu dönemde kardeşinin bir uyuşturucu şefi olan “El Turco” lakaplı Walid Makled’ten rüşvet aldığı iddiasına dayanıyor. 21 yıl hapis cezasına çarptırılan Makled ise 2011’den bu yana Venezuela’da cezaevinde bulunuyor. 

Ayrıca ABD’deki dosyada Manhatten mahkemesi Venezuela’dan gelip Meksika’dan ülkeye girdiği söylenen yüklü miktarda uyuşturucudan da Tarık Al Aissami’yi sorumlu tuttu.

Ancak bu suçlamaları somut bir delile dayandırmadı. Yani dolaylı olarak, hükümet üyesi olduğundan sorumlu tutuldu.

Bu mantıkla bakarsak ABD’nin Meksika ve Kolombiya’daki hükümetlerin hepsini toplayıp hapsetmesi gerekir. Çünkü uyuşturucunun %90’ı bu ülkelerden gidiyor.

ABD’de Maduro yönetimine karşı açılmış bir “Güneş Karteli” (Cartel de los Soles) davası var. Bu dosyada Maduro yönetimi bir “narko devlet” olarak formüle ediliyor. “Güneş” ismi de Venezuela ordusunun simgesinden kaynaklanıyor. Zira Venezuela yönetimi “civico-militar” yani yarı askeri bir rejime dayanıyor. Fakat ekleyeyim bu “Güneş Karteli” davası Chávez daha iktidara gelmeden 8 yıl önce 1992’ye dayanıyor. O tarihte bazı Venezuelalı askerlerin uyuşturucu trafiğine girdiği biliniyor. 

ABD’de uluslararası uyuşturucu ile ilgilenen birim olan DEA raporlarına göre kokainin %80’i Kolombiya kökenliyken Venezuela üzerinden geçen miktar en fazla %7. Bu da gayet doğal. Çünkü, Venezuela’daki güvenlik, siyasi ve iktisadi kriz problemini yok saysak bile en büyük kokain üreticisi ülke olan Kolombiya’yla 1200 km, Brezilya ile 2200 km sınırı var. Bu sınırlar korunması imkansız sık orman ve dağlardan oluşuyor.

Uğur Dündar kokainin merkezinin Kolombiya olduğunu kabul etmekle beraber ABD’de Maduro yönetimine yönelik açılan davaları bu ülkede “uluslararası denetimin” bulunmamasına bağlıyor. Yani “DEA’nın Karakas’ta bir ofisi yok, bu yüzden Venezuela’da bu işler daha kolay oluyor” demek istiyor. 

Sanırım Uğur Dündar da herkes gibi “Narcos” dizisini izlemiştir. ABD otuz yıldır Kolombiya’da DEA’sı, CIA’sı, FBI’ıyla bulunduğu halde neden kokain üretimi katlanarak büyüyor? 

Eğer problem Venezuela’nın ABD ile işbirliği yapmamasıysa durumun tam tersi olması yani uyuşturucu üretiminin çoğunun Kolombiya’da değil Venezuela’da gerçekleşmesi gerekmez mi?

Türkiye’nin en tecrübeli gazetecisi olan Uğur Dündar kuşkusuz 1980’lerde Nikaragua’da Sandinist yönetimin de ABD tarafından bugün Maduro’ya benzer biçimde uyuşturucu trafiğiyle ilişkilendirildiğini hatırlayacaktır. 
Dündar “İran-Kontra” davasını da hatırlayacaktır.

ABD Nikaragua’daki Sandinist yönetimi uyuşturucuyla suçlarken 1986’da kendisini sanık sandalyesinde bulmuştu. Albay Oliver North ABD Senatosunda ambargo yasasına rağmen Sandinistler’e karşı bir kontrgerilla ordusunu finanse edebilmek için İran’a yasadışı silah sattıklarını itiraf etmişti. Uyuşturucu satışını ise gizlemekle yetindi.

Uğur Dündar, ABD’nin Nikaragua’daki suçunu örtmek için Aralık 1989’da Panama’daki askeri rejimin başı Manuel Noriega’yı hedef alarak bu ülkeyi işgal ettiğini de mutlaka anımsayacaktır.

Bütün bu süreçleri ve Maduro yönetimine yönelik soyut suçlamaları göz önünde bulundurduğumuzda ABD’nin Venezuela ile ilgili iddialarını kendi hegemonyasına hizmet için ortaya attığı sonucuna varıyoruz.

Daha önce bu köşede “Venezuela’dan Türkiye’ye kokain gelebilir mi?” diye bir yazı kaleme almıştım. Ve bunun neden pek mümkün olmadığını anlatmaya çalışmıştım. 

Birincisi elde bunu destekleyen hiçbir veri yok. Bugüne dek Venezuela yönünden Türkiye’ye gelmiş bir uyuşturucu hiç yakalanmamış. Ama Ekvador, Kolombiya, Brezilya, Arjantin’den gelen ve yakalanan var. İkincisi, Venezuela sıkı bir bir kuşatma altında.

Ambargo sebebiyle Venezuela’nın limanları yükleme için kullanılamıyor. Bu ülkeden Türkiye’ye doğrudan uçuş da yok. Yani ABD bu ülke yönünden gelen gemi ve uçakları rahatça durdurup arama yapabilir. 

Dündar’ın katıldığı programda konuşan eski bir emniyet müdürü Venezuela-Türkiye arasında sefer yapan Sezgin Baran Korkmaz’ın meşhur siyah uçağının da uyuşturucu taşımakta kullanılamayacağını, çünkü bu uçağın değerinin 55 milyon dolar olduğunu söyledi. Birkaç milyon dolarlık uyuşturucu için yüksek maaşlı kıtalar arası pilot ve mürettebata sahip bir uçağın riske atılamayacağını belirtti.

Türkiye’de komplocu düşünme biçiminden muhalefet de fazlasıyla nasibini almış. Adamın birinin gemi filoları var ve bir tarihte Karakas’ta görülmüş diye hemen bir uyuşturucu bağlantısı icat ediliyor.

Ya da SBK’nın kara uçağı 40 sefer yapmış, zaten uçaktaki bakan da uyuşturucudan suçlanıyormuş, demek ki bu uçakla Türkiye’ye uyuşturucu getirilmiş gibi kestirme bir sonuca varılıyor.

Türkiye’deki muhalefet Venezuela’da uyuşturucu arayacağına bu gemilerin, uçakların, bunca malın mülkün, paranın nasıl elde edildiğini sorgulaması gerekir. Yani aslında taşınan şey değil asıl suç unsuru taşıyan aracın kendisi olabilir.

Başta ABD ve Avrupa olmak üzere uyuşturucunun girmediği ülke yok. Uyuşturucu parasının ise en çok batılı finans merkezlerinde eritildiğini biliyoruz. Latin Amerika’da zaten uyuşturucu parasının sızmadığı rejim yok. Mutlaka Venezuela’da da vardır. Hatta bir takım askerler, bürokratlar ve devlet yöneticileri de bundan nasipleniyordur. 

Ancak buradaki yönetim sırf ABD’nin uyuşturucu meselesini kendi aleyhine kullanacağını ve müdahale gerekçesi yaptığını bildiği için bile dikkatli davranmaktadır. 

Eğer Latin Amerika’da uyuşturucuyla ilişkili bir liste yapacak olsak Venezuela ilk onda yer almaz. Küçük Orta Amerika ülkesi Guatemala’dan bile Venezuela’nın yüz katı kokain geçiyor.

Türkiye’de Venezuela’ya yönelik o kadar kötü bir algı var ki solcu yazarlar bile ağızlarını açtıklarında “Venezuela kokaini” diye konuşmaya başlıyor. Bu öyle bir önyargı ki değerli akademisyen, araştırmacı yazarlar, en tecrübeli gazeteciler bile sorgulamıyor. 

Türkiye ile Venezuela’nın hiçbir şeyi birbirine benzemiyor. Ülkemin aydınlarına bu peşin hükümlülükten kendilerini kurtarmalarını tavsiye ederim. Venezuela’nın rejimi, tarihi, sosyal yapısı, ekonomisi hiçbir şeyi sizin düşündüğünüz gibi değil. 

Tüm bunları Maduro’yu savunmak adına yazmıyorum. Zaten Maduro’nun Venezuela’daki muhalefet umurunda değil ki Türkiye’dekini kafaya taksın. 
Fakat siz Venezuela ile uğraştıkça konudan uzaklaştığınızın farkında değilsiniz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.