Türkiye'de Antidepresan Patlaması: Her 100 Kişiden 6'sı Kullanıyor
Türkiye’de antidepresan kullanımı son 10 yılda iki katına çıkarak her 100 kişiden 6’sına ulaştı. Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, bu artışın etkilerini paylaştı.
Türkiye’de ruh sağlığı sorunları ve antidepresan kullanımı hızla artıyor.
Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun paylaştığı güncel verilere göre, son 10 yılda antidepresan kullanımı neredeyse iki katına çıkarak her 100 kişiden 6’sının düzenli olarak bu ilaçları kullandığı bir seviyeye ulaştı.
Bu artış, toplumsal sorunların ve sağlık sistemindeki sınırlılıkların ruh sağlığı üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
ANTİDEPRESAN KULLANIMINDAKİ SIÇRAMA
2010’ların başında her 100 kişiden yaklaşık 3’ü antidepresan kullanırken, bugün bu oran 6’ya yükseldi. Özellikle pandemi sonrası dönemde, 2020-2022 yılları arasında antidepresan tüketimi yaklaşık 10 milyon kutu artış gösterdi.
Prof. Dr. Şalcıoğlu, bu sıçramayı ekonomik kriz, işsizlik, doğal afetler ve pandemi gibi faktörlere bağlıyor.
“Toplumun kolektif olarak yaşadığı zorlanmalar, antidepresan kullanımındaki artışı tetikliyor,” diyor Şalcıoğlu.
KADINLAR VE GENÇLER RİSK ALTINDA
Antidepresan kullanımında en dikkat çekici fark, cinsiyet ve yaş gruplarında görülüyor. Reçetelerin yaklaşık %70’i kadınlara yazılıyor, yani her 10 kullanıcıdan 7’si kadın.
Şalcıoğlu, bu durumun kadınların ruh sağlığı sorunlarına daha yatkın olmasından mı, yoksa yardım arayışına daha açık olmalarından mı kaynaklandığının tartışmalı olduğunu belirtiyor.
Yaş gruplarında ise 36-50 yaş aralığı öne çıkarken, son yıllarda gençlerde de kullanım artışı gözleniyor. Büyük şehirlerde, özellikle Batı ve İç Anadolu bölgelerinde, antidepresan kullanımı diğer illere göre iki kat daha fazla.
PANDEMİ VE KENDİ KENDİNE İLAÇ KULLANIMI
Pandemi, antidepresan kullanımında belirgin bir artışa yol açtı. 2020 sonrası iki yılda kişi başına düşen antidepresan tüketimi %25 yükseldi. Ancak aynı dönemde psikiyatri reçetelerinde düşüş yaşandı. Bu, birçok kişinin doktora danışmadan kendi kendine ilaç kullanmaya başladığını gösteriyor. Şalcıoğlu, pandemi, yalnızlık, belirsizlik, ekonomik sorunlar ve ev içi çatışmaların bu trendi körüklediğini vurguluyor. Dünya genelinde kendi kendine ilaç kullanım oranı %48’i aşarken, Türkiye’de de reçetesiz ilaç temini yaygınlaşıyor.
TÜRKİYE OECD ÜLKELERİ ARASINDA NEREDE?
Türkiye, OECD ülkeleri arasında antidepresan kullanım oranı en düşük ülkelerden biri. İzlanda, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde kullanım, Türkiye’nin 3-4 katı. Ancak Şalcıoğlu, bu durumun Türkiye’de ruh sağlığının daha iyi olduğunu göstermediğini, aksine psikoterapi ve psikiyatrik hizmetlere erişimdeki sınırlılıkları yansıttığını söylüyor. Batı ülkelerinde psikoterapi hizmetleri daha yaygın ve erişilebilir olduğu için ilaç dışı çözümler daha fazla tercih ediliyor.
ANTİDEPRESANLARIN RİSKLERİ NELER?
Antidepresanların yanlış veya gereksiz kullanımı ciddi riskler taşıyor. Yan etkiler arasında uyku sorunları, kilo değişimi, cinsel işlev bozuklukları ve mide-bağırsak şikayetleri yer alıyor. Uzun süreli kontrolsüz kullanım, beynin kimyasal dengesini etkileyebilir ve duygusal dayanıklılığı zayıflatabilir.
Şalcıoğlu, “Hızlı çözüm kültürü, ruhsal sorunların sosyo-ekonomik nedenlerini görünmez kılıyor,” diyerek ilaca dayalı sistemin sınırlılıklarına dikkat çekiyor.
RUH SAĞLIĞI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Ruh sağlığını korumak için bireysel değil, toplumsal çözümler gerekiyor. Şalcıoğlu, okullarda duygusal okuryazarlık eğitimleri, sosyal bağları güçlendiren programlar ve ekonomik güvencesizlikle mücadele gibi önleyici adımların önemini vurguluyor. Türkiye’de 100 bini aşan psikoloji mezununun, bilimsel temelli psikoterapilerle ruh sağlığı hizmetlerine katkı sağlayabileceğini belirtiyor.
“İlaç odaklı yaklaşımdan iyileşme odaklı bir modele geçiş için psikoterapiler sağlık sistemine entegre edilmeli,” diyor.
Siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.