Yeni Şafak yazarından şok sözler: İktidar tutkusu bizi kardeş katline kadar götürmemeli.

Yeni Şafak yazarından şok sözler: İktidar tutkusu bizi kardeş katline kadar götürmemeli.

AK Parti’den ihraç edildikten sonra yeni parti kurma hazırlıkları yapan Ahmet Davutoğlu ile ilgili basında destek adı altında yazılan ayrıştırıcı yazılara bir yenisi daha eklendi.

Eski Başbakan ve AK Parti kurucusu Ahmet Davutoğlu’nu savunmak adına basında çıkan bazı yazılar, AK Parti ve Türkiye genelinde gerilimi tırmandırmaya yönelik cümleler içeriyor.

Geçtiğimiz ay Ahmet Davutoğlu'nun kuruluşunda yer aldığı ve önem verdiği Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu İstanbul Şehir Üniversitesi'ne yönelik adımlar atıldı.

İstanbul Şehir Üniversitesi, muhafazakar cenahın önem verdiği kurumlardan bir tanesi. Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu üniversiteye, Davutoğlu, Murat Ülker gibi isimler ciddi destekler verdi.

Gelinen noktada ise, üniversiteye verilen arazinin tahsis kararı mahkeme kararıyla iptal edildi.

Bu gelişmeden sonra, yandaşları tarafından Davutoğlu’a basında destek yazıları yazılmaya başlandı. Türkiye’yi “Stratejik derinlik” bataklığına sürükleyen “Serok Ahmet” için bir yazı da Yeni Şafak yazarı Faruk Beşer tarafından kaleme alındı.

Davutoğlu’nun açtığı cepheyi ve Türkiye’yi düşürdüğü bataklıkları görmeyen Beşer, kardeş katlinden bahsedecek kadar provokatif bir yazı yazdı.

 

davutoglu-feto.JPG

 

İşte Faruk Beşer’in “İslam’ı kamusala taşımak” başlıklı yazısı

 

Başlık çoğumuzda modaya ya da genel kanaate uygun bir çağrışım yapmış olabilir. Yani dindar olmak istiyorsan uzlete çekil, ibadetini yap. İslam’ın ne işi var sokakta pazarda, devlette, siyasette. Din kulla Allah arasında bir şey. Sen kendine bak, kalbin temiz olsun yeter, başkasına karışma gibi… Tam da modernliğin, liberalizmin, demokrasinin istediği, hatta küresel kapitalizmin bayıldığı bir din bu. Ama Allah’ın gönderdiği dinin böyle olmadığını onu bilenler biliyor. Bir süre önce Sakarya’da Murabıt Eğitim Vakfı’nın davetiyle bu başlıkla bir konuşma yaptım. Söylediklerimin bazılarını yazmak istiyorum.

Kamusal alan nedir? Kelimelere bakarsanız kamuya ait olan yerlerdir. Kamu nedir? Ülkenin nüfusunu oluşturan vatandaşların bütünü. O halde kamusal alan herkesin ortak malı. Parklar bahçeler, yollar, nehirler, denizler, hazine arazileri… Bunların zarar görmemesi için buraları gözetip yöneten de devlet. Yani devlet bu alanın sahibi değil. Sahibi adına kâhyası. Bu kâhyalığın ofisleri diyebileceğimiz resmi daireler de yine kamusal alan sayılıyor. Öyleyse, yani resmi daireler de kamusal alan ise ve buralar, mesela sizin çiftliğinizi sizin adınıza yönetmekle görevlendirdiğiniz işçilerinizin, bu işi yaparken ihtiyaç duydukları kulübeler gibi ise oralar da sizin olmuş olmaz mı? Oysa kamusal alan deyince sanki herkesin girip çıkabildiği değil, girip çıkamadığı yerler anlaşılıyor. Tanımlarken de şöyle diyorlar:

‘Devlete ait, resmi kurumlar, resmi daireler olarak adlandırılan alanlar kamusal alandır. Kamusal alanlar halka açık, herkesin rahatlıkla girip çıkabildikleri, belli mesai saatleri içinde hizmet veren işyerleri olarak da tanımlanabilir’. Ama kamusal alana girebilmenin şartlarını da devlet belirliyor, şunlar giremez, şu kıyafetle girilemez diyebiliyor. O zaman devlet milletin görevlendirdiği kâhya değil, milletten bağımsız olarak bu alanın sahibi olan bir güç olmuş olur ve kendini, kendi oluşturduğu alanı ve kültürünü korumak için ceberutlaşır.

Böyle olunca ‘Merkez Çevre’ kavramı da akla geliyor. Kavramın mucidi Amerikalı Edward Shils imiş (ö: 1995). Her toplumun hukuku, ekonomiyi devletin ideolojisini elinde tutan, şekillendiren, koruyan siyasi bürokratik ve askeri elitleri ve bunlardan oluşan bir merkezi vardır. Onlar orayı kaptırmak istemezler. Tabii olarak kamusal alanı da elinde tutan bu merkez oraya yabancı unsurları yaklaştırmaz. Hatta din gerekli ise onu da merkez kendi oluşturur ya da mevcudu ona göre şekillendirir. ‘Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz’ sözü tam da bunu anlatıyor. Merkez, dönmekte olan bir çark gibi, aykırıları dışarıya fırlatır. Onlar köylü, işçi, vatandaş, pazarcı, esnaf, pasif memur, hatta tüccar olabilirler, ama merkeze müdahale edemezler. Hatta büyük bir zengin, kapitalist, parasıyla toplumu, dolayısıyla da merkezi etkileyebilecek bir sermaye sahibi dahi olamazlar. Böyle olacak olanları da yine merkez belirler, ya da olma yolunda olanları kendisine uyarlar. O zaman merkez ağa, çevre de bu ağaya hizmet eden ırgatlar gibi olur. Shils’in söylediklerinden benim anladığım bu.

Oysa bu kavramlarla düşünecek olursak İslam hep merkezi hedef gösterir diyebiliriz. Ama onun hedef gösterdiği alana da bu anlamda merkez diyemeyiz. İdeal Müslümandan hep ön safta olması istenir. Ön safta olmanın sevabı arka saflara göre çok fazladır. Dolayısıyla İslam cami dini olmaktan çok toplum dinidir. ‘Din muameledir’ sözü buna işaret eder. Muameledir, yani din ya da dindarlık ancak her seviyede insanlar arası ilişkilerle kendini gösterir. Şöyle de diyebiliriz: Din kendini ‘kamusal’da gösterebilirse, ya da ‘merkezi’ yönetebilirse, ona kendi rengini verebilirse vardır. İşte İslam tam da böyle bir dindir. Ama önde olanlar ağa değil hizmetçidirler. ‘Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir’.

Bu bir başlangıç olsun.

Şehir Üniversitesi haberleri herkes gibi bizi de üzüyor.

Biz FETÖ’ye neden karşı çıktık? Müslümana şedit, kâfire mülayim oldukları, başkalarına hayat hakkı tanımadıkları için değil mi?

Biz aynısını yaparsak ne farkımız kalır?

Bu kapının açılması yarın başkalarının da diğer vakıf üniversitelerine bunu yapmasına kapı açmaz mı?

Bu bağlamda meselenin Davutoğlu meselesi olmadığına kimseyi ikna edemeyiz.

Siyaset benim işim değil, ama onunla siyasi bir hesaplaşma yapılacaksa bunu kendi kulvarında yapmalıyız. Kaldı ki Şehir Üniversitesi demek de Davutoğlu demek değil.

İktidar tutkusu bizi kardeş katline kadar götürmemeli.

Son karar Sayın Cumhurbaşkanımız’a kalınca bu hatanın düzeltileceğini umuyorum.

 

davuoglu-ic.JPG

 

siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum