Atam kof kafalar seni anlayamaz

Atam kof kafalar seni anlayamaz

Senin ruhun rahat olsun. Nasıl insan başı derde girince Allah’a sığınır, bunlar da siyasette ve devlet yönetiminde başları sıkışınca mecburen sana sığınacaklar.

Seni anlayabilmek öyle kolay bir mesele değil.

Seni anlamak da herkesin harcı değil.

Seni anlayabilmek için; din bilgisini, dil bilgisini, felsefeyi, sanatı, edebiyatı, tarihi, yurttaşlığı, siyaseti bilmek gerek.

Seni anlayabilmek için senin okuduğun kitapları;

Evliya Çelebi’nin “Seyyahatname”sini,

Mahmut Esat’ın “Tarih-i Dini İslam”ını,

Rıza Tevfik’in “Kamus-u Felsefe”sini,

Hilmi Ziya Ülken’in “Aristo Metafizik”ini,

Eduard Karloviç Pekarskiy’in “Yakup Dili Lügatı”nı,

Ahmet Vefik Paşa’nın “Lehçe-i Osmani”sini,

Ferdinand Denis’in “Portugal”ını,

Lacroix Yanoski’nin “Italie Ancienne”sini,

M. Brasseur de Bourburg’un “La Langue Maya”sını,

Avram Galanti’nin “Hammurabi Kanunu” nu...

Ve bunun gibi yüzlerce kitabı okumak gerek.

Öyle laf olsun diye değil, ülke işgal altındayken, senin gibi cephede top sesleri arasında mum ışığında tek tek inceleyerek, kenarlarına not düşerek, üzerinde saatlerce düşünüp kafa yorarak, etrafındakilere sonraki yıllarda yapacaklarını hedef göstererek en az dört bin kitabı elden geçirmek gerek.

Seni anlayabilmek için ;

Tacikistan sınırları içindeki Horasan'ın Belh bölgesinden Anadolu’ya gelen senin tarif ettiğin şekilde “Müslümanlığı Türk ruhuna uygun hale getiren büyük reformist” Mevlana’yı ve onun felsefesini,

“Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.” diyen akıcı Türkçesi ile aşk ve güzel ahlâkla ilgili düşünceleri topluma aşılayan Anadolu’nun Yunus Emre’sini,

“Kadınlarınızı okutunuz, İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu” diyen, fazilet ve bilgiye değer verip, hoşgörü, samimiyet ve sevgi düşünceleri ile İslâm tarihinde derin bir iz bırakan Hacı Bektaş Veli'yi,

Orta Çağ Avrupası'nda bir tür günah çıkarma ve ölümden sonra cennete gitmek için Papa'nın sattığı af belgesine karşı çıkan, İncil’i Almancaya çevirerek Hıristiyan dinini bağnazlık ve tutuculuktan kurtaran reformist Martin Luther’i,

Yedi çocuğundan dördünü parasızlıktan kaybeden, gömmeye kefen parası dahi bulamayan, elbiselerini para karşılığı rehine bırakan ve bu nedenle eşitsizliği yüreğinde hisseden, parasızken para üzerine kitap yazan Karl Marks’ı,

Fransız Devrimi’nin düşünsel hazırlayıcılarından Jean Jacques Rousseau’yu,

Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi”ni Türkçeye çeviren Türk Milliyetçiliği’nin babası Ziya Gökalp’i,

Yurtseverlik, hürriyet ve millet kavramlarını Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan Namık Kemal’i,

Dilde sadeleşmeyi savunan, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirerek halkı eğitmeyi ve bilgilendirmeyi amaçlayan Ahmet Mithat’ı...

Ve daha nice aydın ve düşünürleri tanımak gerek.

Seni anlayabilmek için; senin geçtiğin yollardan geçmek; parçalanmışlığı vatansızlığı, hainliği, riyakârlığı görmek gerek.

Seni anlayabilmek için;

Senin aklını ve fikrini,

Senin yüreğini ve cesaretini bilmek gerek.

Şayet bunları bilirsek, işte o zaman “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün gerçekte ne anlama geldiğini anlayabiliriz.

Ne yazık ki okumayan kof kafalar sana kusur aramaktan seni anlamaya fırsat bulamadılar.

Ama senin ruhun rahat olsun. Nasıl insan başı derde girince Allah’a sığınır, bunlar da siyasette ve devlet yönetiminde başları sıkışınca mecburen sana sığınacaklar.

UNESCO 1981 yılında seni laf olsun diye Ulusal Mücadele ve Çağdaşlaşma Lideri” seçmedi.

152 ülkesinin oybirliği ile aldığı ve dünyaya dağıttığı kararda senin için şunlar yazılıydı:

Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu

Sen yalnızca 20. yüzyıla damga vurmakla kalmayacak, fikirlerinle bundan sonraki yüzyıllarda da insanlığa ışık tutmaya devam edeceksin.

Sen ölmedin... Açtığın yolumuzda, kurduğun ülkümüzde ve yerleştiğin gönlümüzdesin.

Ruhun şad olsun...

 

Dr. Binnur ÇELEBİ

siyasetcafe.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.