Diyanet İşleri'nin kadrolu imamı Menzil'in Ankara temsilcisi çıktı

Diyanet İşleri'nin kadrolu imamı Menzil'in Ankara temsilcisi çıktı

Saygı Öztürk son kitabı “Menzil-Bir Tarikatın İki Yüzü” adlı kitabını nasıl yazdığını ve kitapla ilgili tüm detayları anlattı.

Sözcü yazarı Saygı Öztürk son kitabı “Menzil-Bir Tarikatın İki Yüzü” adlı kitabını nasıl yazdığını ve kitapla ilgili tüm detayları Özlem Gürses’e anlattı.

 

İşte Öztürk’ün Menzil tarikatı gerçeği ile ilgili o açıklamaları:

 

– Nereden çıktı Menzil kitabı yazmak ?

Menzil'le ilgili değişik dönemlerde haberler yapmıştım, yapıyordum. Mesela 2004 yılında Sivrihisar'ın bir köyünde bir çiftlik aldıkları ve Sakarya Nehri kenarında büyük araziler kapattıklarını öğrendiğim zaman, “Bu kadar parayı nereden buluyor bu tarikat?” diye yazmışım…

Sonra Ankara'nın Pursaklar Beldesi'ndeki külliyede olup bitenlerle ilgili yine bir haber yazdığımı hatırlıyorum…

O dönem jandarmanın bastığını ve bir soruşturma açtığını, öyle bir süreç yaşanmıştı ama hepsi geride kalmıştı…

15 Temmuz darbe girişiminden sonra biliyorsun Fethullahçılara dönük büyük operasyonlar yapıldı..

 

– Hâlâ da yapılıyor ama bugün de deniyor ki “FETÖ gitti yerine Menzil geldi….”

 

Ya da Pensilvanya gitti, Menzilvanya geldi. İşte ben de tam da bu nedenle bu konuya bir eğilmek gerekiyor diye düşündüm. O günlerde yazdığım bir yazıdan sonra Menzil Tarikatı'na yakın olan bir gazeteci arkadaş bana geldi, dedi ki “Fevzettin Erol, yani, Menzil'in Buhara kolunun Şeyhi sizinle görüşmek istiyor, arzu ederse gelsin, bizi bir de bizden dinlesin” diyor.Gideyim gitmeyeyim mi… Öyle kaldı. Aradan 2 ay filan geçti, bir gün Ramazan'da, o gazeteci arkadaşı aradım, “Beni Menzil'e götür dedim

 

– Ve kitap çalışması böylece başladı. İlk olarak Buhara Köyü'ne gittiniz, sonra da Menzil Köyü'ne. Tarikatın birbirine dargın iki koluyla da konuştunuz. Neydi ilk izlenimleriniz ?

 

Buhara Köyü'nde Ramazan olduğu için sokaklar tenhaydı, pek insan yoktu. Camiye gidip hocanın gelişi bekledik yarım saat, namazdan sonra hoca beni odasına davet etti görüşmemiz de o zaman başladı. O arada böyle dizleri üzerinde sürünerek öğrenciler geldiler. Onlar ders yaparken fotoğraflarını çektim. Kimse de çekmeyin demedi. Bu görüntüler çok ilgimi çekmişti.

 

– Sonra da Saki Erol'la görüşmek üzere Adıyaman Kahta'daki Menzil Köyü'ne gittiniz…

 

Doğrusu Menzil Köyü'ne giderken Şeyhle görüşeceğimden çok emin değildim. Doğan Kitap'tan Sefa Kılıç'la köye gitmeye karar verdik, çünkü esas o tövbe alma, hatme ritüeli hepsi orada yaşanıyor. Fakat Şeyh'in bugüne kadar basınla görüşmediğini, hiç bir konuda açıklama yapmadığını da biliyoruz. Ama, Buhara'daki Şeyh Fevzettin Erol Menzil'deki Şeyhle ilgili önemli bazı iddialarda bulunmuştu. “Tasavvuftan ayrıldılar, işleri güçleri para, holdingler kuruyorlar” gibi eleştirileri vardı… Gazetecilik gereği bir kişi ile ilgili suçlama yapılıyorsa, karşı tarafın da cevabını almamız gerekiyor. Fakat nasıl alacağım ?

 

– Sanırım bir eski bakan yardımcı olmuş…

 

Şöyle; eski, saygın bir bakanla bir gün sohbet ediyorduk, “Ben Menzile gitmek istiyorum” dedim. Anlattım kitap konusunu… “Görüşebilecek misin ki, bugüne kadar kimse görüşmemiş” dedi.  “Valla bir deneyeceğim” dedim. “Bak sana telefon numarasını vereyim, bir dene” dedi. Şeyh Saki Erol'u değişik günlerde ve saatlerde aradım. Fakat cevap vermedi. Son çare ve son umut olarak bir mesaj geçtim “Ben Saygı Öztürk, Menzil'le ilgili bir kitap yazmak istiyorum, sizinle de görüşmek istiyorum…” Yarım saat sonra bana şu cevap geldi “Hay hay Saygı Bey, memnuniyetle.” İnanamadım ! Herhalde dedim o eski Bakan bana gerçek olmayan bir cep numarası verdi, bunlar da beni işletiyor. Bir kaç gün sonra “Saygı Bey, ne zaman geleceksiniz ? Sizi havalimanından alalım” dediler.

 

– Ama siz uçakla değil, özellikle otobüsle, hem de tövbe almaya giden esrarkeşlerin, alkoliklerin, hatta müptelaların bulunduğu otobüsle gittiniz ! Kitapta inanılmaz detaylar var bu yolculukla ilgili…

 

Gazetecilik merakım yüzünden. Çünkü çok enteresan bir olay bu. O da şöyle mümkün oldu, Menzil'in Ankara'daki temsilcisini buldum.

 

– O kadar kolay mı bulmak?

 

Çok kolay tabi. Niye biliyor musun? Çünkü Menzil'in Ankara'daki temsilcisi aynı zamanda Diyanet İşleri'nin kadrolu bir imamı!

 

– Gerçekten mi ?

 

Nasıl olur diyorsun ? Ama öyle. Neyse, sonuçta o temsilci bana şunu söyledi: “Sakın Saygı Bey, bunu yapmayın, çünkü o otobüsün içerisinde her türlü adam var, yol da uzun, dayanamazsınız.” Ben yine de o yolculuğun bir bölümünü karayolu ile yaptım, tesislerine gittim, kadınları girişi ayrı, erkekler girişi ayrı.

Onların benzinliklerinden benzin aldıkları zaman daha hayırlı yolculuk yapacaklarına, yemeklerini yerlerse şifa bulacaklarına inanıyorlar. Neyse, böylece Menzil'e vardık. İlk dikkatimi çeken, adı köy ama son derece modern binaların yapıldığı bir yer. Külliyeler, cami, etraf son derece düzgün.

– Bu hizmet lafı çok aşina hepimize… FETÖ de kendini uzun yıllar “Hizmet hareketi” olarak tanıtmıştı.

Hizmet dediği orada her türlü görevi gönüllü olarak yapması. Bu Menzil Köyü'nde de Hizmet Pastanesi, Hizmet Çayevi, Hizmet Kitapevi, Hizmet Lokantası, hep böyle… Adı Hizmet olan her türlü işyeri, her türlü bina Şeyh ailesine ait.

Köye Türkiye'nin 4 bir yanından insanlar geliyor, en az geldiği gün bile 40 otobüs var. Biz de o kalabalığın içine girdik camiye. Camide en çok merak ettiğim konulardan biri tövbe almak, ip atmak gibi konular…

– İp atarak tövbe ediliyormuş, okudum…

Şöyle, Şeyh ip atıyor, siz bir kenarından tutuyorsunuz, tövbe alıyorsunuz. “Yarabbim ben bugüne kadar çok günahlar işledim, inşallah bundan sonra günah işlemeyeceğim” diyorsunuz… Şeyhe bağlılığınızı açıklıyorsunuz. O andan itibaren siz Sofi oluyorsunuz, yani cemaat mensubu.

– Kadınlar nasıl katılıyor bu törene?

Kadınların yeri ayrı, Şeyhin yetki verdiği, halife olarak gösterdiği kadınlar var. O yetkilendirdiği kişiler bunu yapabiliyor. Bazen de şeyh kendisi gidiyor ama bir kapının ya da bir paravanın arkasında oluyor.

– Peki köyde kadınlarla erkeklerin bir arada olduğu hiç bir mekan yok mu?

Hayır, yok. Kendi özel evleri dışında hiç beraber değiller.

– FETÖ bitti, şimdi Menzil devleti ele geçiriyor iddiası var. Öyle mi gerçekten ?

Bana göre devlet içerisinde önemli bir güç. Bunu bizzat kendileri açıklıyorlar zaten. Ben soruyorum “sağlık bakanı, enerji bakanı…”  “Onlar bizim çocuklarımız” diyor Şeyh. “dün de evimizde 10 tane bakanın olduğu günler vardı.” Açık açık anlatıyor.

– Hiç bir gerginlik yaşanmadan kitabı yazdınız. Peki kitap yayınlandıktan sonra arayıp soran, mesaj atan oldu mu ?

Kitabım daha piyasaya çıktığı günlerde hemen Şeyh Ailesine ulaştırdım kitabı, “eğer bu kitapta sizin söylediklerinizden hatalı bir bölüm varsa, hemen ikinci baskısında bunları düzelttireyim” dedim. Her hangi bir geri dönüş olmadı, demek ki onlar açısından bir sıkıntı yok.

 

 

siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.