Erdoğan’dan İBB seçimi öncesi flaş açıklamalar: İmamoğlu’nun başkanlığı düşer!

Erdoğan’dan İBB seçimi öncesi flaş açıklamalar: İmamoğlu’nun başkanlığı düşer!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ortak canlı yayında yinelenen İstanbul seçimlerinden, Öcalan’ın açıklamasına dünyanın ve Türkiye’nin gündemine yönelik çok önemli açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vahdettin Köşkü'nde Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman'ın moderatörlüğünde düzenlenen sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

31 Mart seçimine ilişkin soru üzerine Erdoğan, itirazlar neticesinde 29 binden 13 bine düşen bir neticenin söz konusu olduğunu, bu durumun ister istemez kendilerini itiraza sevk ettiğini, bu itirazlar neticesinde de YSK'nin seçimin yenilenmesi kararını aldığını hatırlattı.

Tüm sandıklara yönelik sayım talepleri yerine gelmiş olsaydı, bugün belki de bu seçimin olmayacağını ifade eden Erdoğan, itirazlar neticesinde 16 bin gibi bir farkın ortaya çıktığını, burada ciddi bir suistimalin olduğunu söyledi.

YSK'nin kararını vermesinin ardından 23 Haziran'da seçime gidileceğini belirten Erdoğan, geriye kalan iki günde pazar gününe hazırlıkları yapacaklarını ifade ederek, bu hazırlıkların İstanbul seçimi için hayırlara vesile olmasını dile getirdi.

Burada "Acaba Batı, bununla niye bu kadar ilgileniyor?" konusunun düşündürücü olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bugün, yabancı basınla bir toplantım oldu. Bazı basın mensupları İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar. 31 Mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar da oldu. Hele hele Yunan basını bu işin üzerine çok farklı gitti." diye konuştu.

YSK'nin kararını verdiğini, ona da en büyük saldırıyı ana muhalefetin yaptığını anlatan Erdoğan, "YSK üyelerine önce çok güveniyorlardı. Daha sonra çete olarak nitelemeye başladılar. Pazar günü seçime gidiyoruz. Netice ne çıkarsa ona hep birlikte başımız, gözümüz üstüne diyeceğiz ve geleceğe yöneleceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

erdogan1-006.jpg

"VALİMİZ BU İŞİ YARGIYA TAŞIMA KARARLILIĞINDA"

Ordu Havalimanı'nda yaşanan olayın hatırlatılmasının ardından yöneltilen "Sandık ve milli iradeyle var olmuş bir siyasi lidersiniz. Burada sanki seçilse bile başkanlık verilmeyecek gibi bir algıdan söz ediliyor. Bu algı doğru bir algı mıdır? Bu konuda yaklaşımınız nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Burada hukuki durum ne ise bu küfrün karşılığı ne ise bununla ilgili olarak Sayın Valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak, bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağ olsun burada seçimin ardından bu savcılık müracaatını yapma ferasetini de gösterdi. Burada kararı kim verecek? Yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin valisine 'it' demenin ne olduğunun yasal olarak kararını verecek merci odur. Burada zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı oralarda belli. Kaç yıldan kaç yıla, bu belli.

Ben burada büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul'un büyükşehir belediye başkanıydım değil mi? Bu daha belediye başkanı seçilmeden böyle bir şey yaptı. Ben İstanbul'un büyükşehir belediye başkanıyken okuduğum bir şiir sebebiyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan, bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Devletin resmi yayın organlarında yer alan bir şiiri okudum ve bundan mahkumiyet aldım 10 ay. 4 ay 10 gün yattım. Ama elimden neyi aldılar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldılar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cezaevine girmeden bir süre önce Ahmet Hakan ile Feshane'de bir program yaptığını ve Hakan'ın kendisine "Sizin yerinize gelecek olana kefil misiniz?" sorusunu yönelttiğini anlattı. Erdoğan, bu soruya "Siyasette babam bile olsa, kefil olmam. Ama ekonomik olarak gücüm neye yeterse o kadarına kefil olurum." dediğini aktardı.

erdogan2-004.jpg

"BELLİ SÜREYİ AŞAN BİR CEZAYI ALMASI HALİNDE DÜŞECEKTİR"

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Vali demek ne demek? Cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Siz, bir valiye 'it' derseniz, kusura bakmayın bunu kimse yemez. Ben de bir Cumhurbaşkanı olarak valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Polislerimize aynen orada yanındaki bir başkası 'şerefsizler' diye hitap ediyor. Bu polisler kim? Yarın eğer sen buranın başına geçecek olursan bunlar senin koruman olacak. Sen bu korumalarına 'şerefsiz' dedirtiyorsun.

Bunların en iyi bildiği iki şey var. Algı operasyonu yapmak ve mağduriyet maskesi giymektir. Devletin valisine hakaret edeceksin, polisin üzerine yürüyüp küfür edeceksin. Sonra mağdur edebiyatı yapacaksın, böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk içinde olacak olan bir şey. Benim orada zaten yapamaz dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde zaten bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur, özellikle bu tür yargı süreci içinde belli bir süreyi aşan bir cezayı alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten görevine devam eder."

"BENİM NASIL DÜŞTÜYSE, ONUN DA BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÜŞER"

Bu sürecin, seçildikten sonra valinin savcılığa müracaatı ile başlayacak olan bir süreç olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu da görevi ihmal değil, görevi kötüye kullanmaktır. Göreve gelmeden bu işi yapması suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa bu benim kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler. Şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı mecliste, bir başka arkadaşımız başkan seçildi. Onunla süre tamamlandı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ordu Havalimanı'nda valiye yapılanların görsel ve yazılı kayıtlarını gördüklerini anlatarak, "Halk şunu da söylüyor; 'Bir Cumhurbaşkanı olarak siz, valinizin izzetini korumayacak mısınız, valinize sahip çıkmayacak mısınız, valinizi böyle ortada bırakacak mısınız?' Bırakamayız. Ona da sahip çıkmak bizim öncelikli görevlerimiz arasındadır." dedi.

erdogan3-003.jpg

"'ERDOĞAN'IN AKIBETİ DE MURSİ GİBİ OLACAK' DEDİLER"

"Sisi mi Binali Yıldırım mı? dediniz. Ne demek istiyorsunuz Sisi mi Binali Yıldırım mı derken?" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları söyledi:

"Mursi, içeri alındıktan kısa bir süre sonra CHP'nin trolleri benimle ilgili şu başlıkları atmaya başladılar; 'Erdoğan'ın akıbeti de Mursi gibi olacak' dediler. Bu sürekli olarak devam etti. Şimdi de yine aynı şekilde Mursi, adeta orada 20-25 dakika çırpınırken en ufak bir müdahale olmadığı halde, yine bu troller devreye girdiler, 'Erdoğan'ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak' dediler.

Şu anda benim pazar günü ile alakalı şeyim, bir zihniyet çatışmasında bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak ki bunlar Erdoğan'ı oraya oturtuyorlar. Bir tarafta Binali Bey'in durumu var. Binali Bey'in durumu da benim bir belediye başkanı adayım olarak bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz."

Böyle bir anlayışla pazar günü seçime gidildiğini ifade eden Erdoğan, "31 Mart seçiminde nasıl bir benzetme yapıldı, Yunan gazeteleri nasıl devreye girdiler? Tüm bunlar zihniyet çatışmasının ortaya çıkışıdır. Yoksa bir kişinin, bir kişi olarak benzemesi değil, zihniyet olarak benzemesidir. Bu zihniyet benzetmelerini yapmak suretiyle, siyaseti veya siyasi düşüncelerimizi güçlendirmek durumundayız. Bu incelikleri ciddi manada ayrıştıralım ki işi bir yere vardıralım. Çünkü işin neticesi buraya gelecektir." dedi.

Bugün Batı basınının, kendisine saldırdığını ifade eden Erdoğan, "Bir zihniyet meselesinden dolayı saldırıyor. Hele hele Alman medyasının sürekli olarak saldırılarının arkasında bakıyorsunuz FETÖ, PKK, DHKP/C var. Bütün bunlar ciddi manada neyin nereye oturduğunu göstermesi bakımından çok manidardır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

ORDU'DAKİ 'VIP' OLAYI

Burada kararı yargı verecek. Bu ülkenin valisine 'it' demenin ne olduğunu yasal olarak kararına verecek odur. Bu tür küfürlerin karşılığı belli. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul'un belediye başkanıydım. Ben okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetinle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar. Bu ise bir belediye başkanı olmadan bir ilin valisine küfür ediyor. Ben küfür etmedim. Elimden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımı aldılar. Vali demek cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Ben valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Yanındaki de polislere şerefsizler diye hitap ediyor..

Hukuk içerisinde olacak olan bir şey. Benim orada 'yapamaz' dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur; biliyorsunuz özellikle bu tür yargı süreci içerisinde belli bir süreyi aşan ceza alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten göreve devam eder. Seçildikten sonra bu valinin özellikle savcılığa müracatıyla başlayacak olan bir süreçtir. Bu da bir defa görevi ihmal değil, kötüye kullanmaktır. Bu daha göreve gelmeden bu işi yapmak suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa, benim bu kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, zaten onun belediye başkanlığı, nasıl benim düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler, ve şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı Meclis'te. O seçimle başka bir arkadaşımız başkan seçildi, onunla süre tamamlandı.

MURSİ'NİN VEFATI

Mursi 20-25 dakika çırpınırken bir müdahale yapılmadı CHP'liler de 'Erdoğan'ın akıbeti Mursi gibi olacak' diye tweetler atıldı. Bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak bir tarafta da Binali Bey'in durumu var. Bizler de bunların anlayışına göre Mursi'yi temsil ediyoruz.

İMAMOĞLU-YILDIRIM ORTAK YAYINI

Ben çok açık samimi söyleyeyim ben yayını beğenmedim. Niye beğenmedim derseniz, bir defa yayında objektif bir yönetim anlayışı yoktu. Dakikalardan soru soruş şekillerine varışa kadar ciddi bir taraf söz konusuydu. Bu tarafkirlikle kalmayıp bir de sonradan, o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafkirlikler somut bir şekilde ortaya çıkıyordu. CHP adayına 'başkan', Yıldırım'a 'başkan adayı' demesi dikkatlerden kaçmadı. İki adayın konuşma süresinde eşitsizlik sözkonusuydu. Güya çok dikkatli takip edilmesine, 'ben dikkat edeceğim' demesine rağmen, dikkat edilmemiştir. Maalesef eşit süre verilmedi. Yıldırım'a tüm bu süre içinde 4 dakika daha az süre verilmiştir.

Çok da ilginç bir şey... Yıldırım'ın sözleri zaman zaman kesilmiş ama rakibinin böyle bir sıkıntısı olmamış. Tespitlerimiz şu; özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını, Yıldırım'ın 26 kez sözü kesildi. Konuşması ne kadar kesilirse sunumunu o kadar kaybeder ve o akış ortadan kalkar. Bunu yaşadık ve gördük. Tabi bilgiler de aktı.

“TAMAMEN FETÖ SANATIDIR”

3 gün önce moderatörün CHP adayı ile bir araya gelmesi. 45 dakika bunların orada görüşmesi var. Tüm doneler ne tür sorular sorulacak, bu tamamen soru çalma sanatıdır. Bu tamamen FETÖ sanatıdır. CHP adayının yanında kutucuklar var. Bu kutucukların üzerinde konu başlıkları var. Bu konulara göre de kartonlar var. Çok ilginçtir. Soruyu moderatör soruyor, sorduktan sonra da o başlıklara göre karton çıkarılıp gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Böyle de çok adil bir moderatörlük yaptım nasıl diyeceksin? Bunlar derse 45 dakika çalıştılar. O kutucukların da biz hepsinin resmini aldık. Soru sorulduğu anda o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan da çıktı.

İSMAİL KÜÇÜKKAYA KENDİNİ BİTİRDİ

Bir moderatör olarak kendisini bitirmiştir. Bana da soruldu 'ne yapalım' diye. Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle veya böyle o akşamki tartışmanın hasılasını Pazar günü sandıklarda göreceğiz. Bu netice kendini çok açık net kendini gösterecek. Ordu valisi konusu, polislerle ilgili konular, sandıklarla ilgili çeşitli hırsızlıklar vesaire. CHP adayının böyle bir görüşmeyi bir otelde gelip 45 dakika otelde yapması CHP adayının ne denli sorumsuz olması açısından çok önemli. Mesala Binali Yıldırım Bey'le de böyle şeyler söylediler. Moderatör bunun olmadığını söyledi. Her şey zaten çok açık net ortaya çıkmış oldu. İdeolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor.

"YILDIRIM'IN YAPTIKLARI YAPACAKLARININ TEMİNATI"

(Binali Bey'in performansını yeterli görmediniz mi?) Binali Bey'in rakibinden önce siz Binali Bey'i tanımışsınızdır. Performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, diğer taraftan da birikimiyle ağırlık gösteren bir aday... Bu şekilde ele aldığımız zaman Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik... İDO'dan yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın 11-12 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı... Başbakanlığım döneminde Binali Bey'in elinin değmediği yer yok.

İnsanın gözü varsa bunu görecek. Gözü var da bunu görmüyorsa buna diyecek bir şeyim yok. Avrasya Tüneli'ni, Marmaray'ı görmeyecek misin? 350 milyon insan geçti oradan. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi Köprüsü... İstanbul için bitirilmiş yatırımlar. Metrobüsler taa Beylikdüzü'nü geçiyor. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliğidir. Hepsinden öte dünyanın ilk 3'ü içinde yer alan İstanbul Havalimanı'nı Binali Bey'in Ulaştırma Bakanlığı döneminde başlattık. Berlin Havalimanı 17 yıldır bitirilemedi, bizimki 5 yılda bitirildi. Eksikler var şuan. Eksikler de bittiğinde belki de dünyanın 1 numaralı havalimanı haline gelecek. Binali Bey'in vaatlerine hiç girmiyorum. Yaptıkları yapacaklarının teminatı.

Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Benim verdiğim bursu CHP o zaman, belediye başkanıydım o zaman ve bunu yargıya taşıdı. Yargı 'veremez' dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğunda biz bu bursu Başbakanlık'a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta master öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul'u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen'den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.

Feshane'yi biliyorsunuz Sözen Eczacıbaşı'na vermişti, orayı halledemediler. Biz belediyeye gelince bugünkü Feshane'yi biz ele aldık. Bir Küçükçekmece'de Yahya Kemal Kültür merkezi var. Tek kelimeyle muhteşem. Bunları görmek lazım. Görmediği için bir şey yok diyor. Bizim hemen hemen her ilçemizde kongre kültür merkezleri var.

İstanbul sıradan bir yer değil. Şuan 15,5 milyona sahip. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler de artıyor. Biz İstanbul'u aldığımızda, kavşakmış, alt geçitlermiş... Bunlar yoktu. Ben 19-20 tane yaptıysam, benden sonra gelen arkadaşlarım 20-30 tane yaptılar. Benim geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Mazotlu bezlerle temizlenir, içeri girince mazot kokusundan durulmazdı. Arkadaşlara 'Bizim milletimize bu yakışmaz. Mercedes, MAN, BMC alalım' dedim. Süratle o otobüsleri aldık. Benden sonra arkadaşlarım daha da ileri gittiler. Metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Hem zaman alan hem maliyetleri çok çok yüksek. Metro yatırımının her türlüsü İstanbul'da var. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliği.

Yalan üzerine bu işler inşaa edilmez.

Çöp dağları olan bir şehri en temiz şehir haline çok kısa bir süre içinde getirdik.

Ülkemizde sağlam bir belediyecilik anlayışını biz kazandırdık ve ondan sonra yerel yönetimlerde bir yarış ve rekabet başladı.

Binali Bey'in 'yarı istihdam' olarak ortaya koyduğu bir proje var. İstanbul bu işe müsaittir. Her şehir için bunu konuşamayız. Büyük sanayii kuruluşlarında, buna benzer yarım gün istihdamla bunun adımlarını atmakta fayda var.

Mimaride çok farklı bir süreci yakalamamız, çevresel dönüşümle beraber bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Gençliğimizin de üniversiteye varıncaya kadar halka dokunacak somut uygulamaları bizim almamız gerekiyor diye düşünüyorum.

'94' VURGUSU

94, sadece belediyecilikte değil siyasette de bir kırılma noktasıdır. Onu başardığımız için, o 94 ruhunu tekrar yakalamamız gerekiyor. O dönemdeki gönül köprülerini sağlamlaştırmalıyız. Aynı beraberlik ruhunda yeni bir anlayış ve rota ile 2023'ü çizdik. 2023 yeni dönem belediyecilik anlayışı ile yürümeliyiz.

TOKİ'ye diyoruz ki bu anlayışa döneceksiniz. Projelerinizi bu şekilde (mahalle) yapacaksınız. İskanın yanında bu yapılaşma içinde en azından bir ilkokul, cami, alışveriş yeri olmalı. Buna yönelik çalışmalar da peyderpey başladı.

İMAMOĞLU'NUN 'ÖZGÜRLÜK' VAADİ

Özgürlük noktasında şunu sormak isterim. Bir belediye özgürlük noktasına ne yapabilir? Bunu merkezi yönetimler yol açması gerekir. Belediyenin yasal düzenleme yapma yetkisi var mı? Özgürlükler konusunda her türlü yasal düzenlemeleri yapmış bir iktidarız. Şunu söylemeleri lazım; 'Ne varki orada özgürlük yok?'

Kürt kardeşlerimiz şu anda her türlü hakka sahip. Kim bir Kürt kardeşimin hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında hükümetimizi bulur.

erdogan4-001.jpg

ÖCALAN'IN AÇIKLAMALARI

Şuanda dağdakilerin nasıl açıklamalar yaptığınız biliyoruz değil mi? Millet İttifakı'nın adayına destek çağrılarını, 31 Mart öncesinde de izlemiş, duymuştuk. Özellikle Demirtaş'ın yaptığı Twitter açıklamalarını, 7 ayrı açıklama var, biz de öğrendik. Nereye yapıyor, çok açık ve net CHP adayına destek veriyor. Burada da Apo'nun yaptığı açıklama da ilginçtir.

Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında tabi HDP, PKK kanadında yaşanan bu savaş, Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar noktasında da kayma gösteriyor. Daha da bu işin içerisinde. Ben bunu daha ileri taşıyorum, Avrupa'da. Bu süreç içinde Öcalan kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bunla ilgili de çok sert açıklamaları var. Demirtaş'a hesap sormaktan tutun da... Onların kendisine ihanet ettiği inancında. Bu süreç içindeki açıklamada da 'Eğer siz beni destekliyorsanız, arkamdaki partiyseniz siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız. Bunlardan birine değil kendi tarafsızlığında olmalısınız' havası içinde. Böyle bir durum söz konusu. PKK'nın bir kanadı CHP adayına destek veriyor, bir kanadı 3. yol diyor. Binali Bey'in bunlarla bir ilgisi alakası yok. Zaten de böyle bir mesaj söz konusu değil. Biz sadece MHP ile kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakıyla bunu götürüyoruz. Bunla ilgili de zaten desteğin gelmeyeceğini herkes biliyor. Burada bir liderlik mücadelesi var. Öcalan, Demirtaş'a ve dağa böyle mesaj veriyor. Ancak burada bir şeyin üzerinde durmak istiyorum. Özellikle Kürt kardeşlerime yönelik bir mesaj olarak, Diyarbakır Belediyesi önünde ağlayan annelerle dertleştim, o zamandan itibaren biliyorum ve bu oyuna gelmeyin diyorum. Eğer hizmetse Güneydoğu'ya da Doğu'ya da bu hizmeti getiren biz olduk. Onlar çukur, hendek açtılar sizi orada bu ilkelliğe mahkum ettiler.

Bizim işimiz liderlerle. Onlara gönül veren partililer bize oyunu verebilir, ben ona kapımı nasıl kapatabilirim? CHP'ye gönül veren, İYİ Parti'ye gönül veren, Saadet Partisi'ne, HDP'ye gönül veren vatandaşlarıma da sesleniyorum diyorum. Bizim işimiz yönetici kadrolarıyla. Çünkü bu yönetici kadroları, onlara gönül verenleri yanlış istikamete sürüklüyor.

İZMİR KONUSU

İzmir'in suyu var mıydı? İzmir'deki suyu şuan biz getirdik. Bu işler oturarak, bol bol konuşarak olmuyor. İzmir bu işi sürdüremedi ve sürdüremeyecek. Bu iş aşk işi. Şimdi hele hele gelen kişinin böyle bir derdi olduğunu zannetmiyorum.

YILDIRIM'IN SAADET PARTİSİ ZİYARETİ

Şuanda Binali Yıldırım Bey, üzerine düşeni bana göre yaptı. Ziyaret etmesi gereken şuanda Saadet Partisi'nin üst yönetimindeki temsilcilerini ziyaret etti. Bu Binali Bey'in göstermiş olduğu nezakettir. Bununla da kalmadı, başka ortak dostlarımızı da devreye sokmak noktasında, 'bu gidiş doğru değil, gelin yola koyalım şunu, bu duruşunuz terör örgütünün desteklediği partilere gidiyor. Geleceğimize yönelik ortak oluşumun adımlarını atalım.'

Kimlerin CHP zihniyetini desteklediği ortada. Terör örgütüne düşman demeyeceksin de kime diyeceksin? Adam Kandil'den açıklama yapıyor, filancayı destekleyin diyor. Onların desteklemiş olduğu siyasiler ülkeyi bölme adımları atıyor. Kürdistan'da oylar filancaya, Batı'da oylar filancaya diyor. Benim ülkemde Kürdistan diye bir yer yok ki. Bu adam aynı zamanda bu partinin en üst düzey yöneticisi. Sıkıntı biraz da buradan geliyor. Bu ülke hukuk devletiyse, bu bölücü hareketlere karşı tedbirimize almazsak, bundan 10 yıl önce düştüğümüz yere yine düşeriz.

(Daha yumuşak bir dile mi ihtiyaç var?) Benim Ordu Valime 'it' diyenle beni mukayese etmeye kalkarsan ben buna üzülürüm. Bu adam kucaklayıcı olabilir mi? Polislerime 'şerefsizler' diyenler kucaklayıcı olabilirler mi? 25 yıldır aralıksız iktidar olduk. Kucaklayıcı olduğumuz için. 81 vilayette her zaman prim yaptık, vekiller çıkardık, belediye başkanlıkları aldık. Kucaklayıcılık lafta olmaz, uygulamada olur. Bu insanlara yaklaşımda, hizmette olur, kuru kuru lafta olmaz. CHP adayının devletin valisine yönelik bu ifadelerin çirkin olduğunu söylememe gerek var mı? Bu adamın kucaklama vs. Kucaklamadan başka bir şey anlıyor herhalde.

(İmamoğlu'nun 'TV izlemeceğim, TV'ye katılmayacağım' sözleri) Tüm sözlerini yalan ve takiye üzerine kurmuş. Yalanları ortaya çıkmasın diye televizyonlara çıkmama kararını arkasındaki yöneticiler almış. Bu tür kaçış FETÖ taktiğidir. Onu ekrandan çektiler. CHP adayının açıkça bir şekilde sıkıntı verdiğinin de bir alameti. TV'ye çıkmamasının uygun olacağını düşündüler herhalde ve ekran yasağı getirdiler.

('Ben çıkmalıyım, durumu değiştirmeliyim' motivasyonu ile mi hareket ediyorsunuz?) Ben artık bu anletlere kesinlikle inanmıyorum. Anketlerde çok ciddi bir rant dönüyor. Birileri beklediği bir partiden alamıyorsa, başka bir partiye giderek onlarla ilgili, onun lehine anket yapmaya başlıyor. Hele hele ünlü gibi görünen anket firmaları var ki, bir önceki seçimdeki tespitleri tutmayan firmalar, allanıyor pullanıyor CHP adına anket yapıyor. Ben bir Genel Başkan olarak üzerime düşen görevi yapmazsam, doğabilecek herhangi bir sıkıntıda ben de bir şeyler yapsa mıydım düşüncesinden... Arkadaşlarla yaptığımız istişarelerden sonra, şuanda sadece 3 tane açılış toplantısı yapmanın dışında bazı STK'ların toplantısına katıldım. Özel miting yok. Bunlar açılış. Bunlar da tabi ki miting havasında oldu. Bugün de en son Bahçelievler'de yaptık. Yarın benim mitingim falan yok. Binali Bey'in gerek yarın, gerek Cumartesi yoğun programları var, onları gerçekleştirecek. Benim bu dönemde yoğun bir çaba olmadı.

(Ekonomik gelişmelerin seçime etkisi) Batı, biz görevimizi yaptık diye düşünecektir. Kredi notunu düşürdük, kurlarla oynadık ama netice yine böyle oldu gibi işi böyle getirecekler diye düşünüyorum. Batı hiç durmuyor ki, yatıyorlar kalkıyorlar S-400, F-35. Ay sonu G-20'ye gidiyoruz. G-20'de sayın Trump ile Putin ile yapacağımız görüşme var. Bunları görüşeceğiz. Oradan da Çin'e geçeceğiz. Çin-Türkiye ilişkilerini ele alacağız. Bunlar artık dünya gündeminden öte, ülkemin gündemine olumlu sonuç vermesi gerek.

(Suriye'deki gelişmeler) Afrin var önümüzde. Afrin'e dönecek olan Suriyeliler var. Terör koridoru olarak belirlenen bölgeyi terör koridoru olmaktan çıkardık. İdlib'te de çok insan yaşıyor. Putin'le yaptığımız görüşmeler sonucunda da, oralarda da sukunete kavuşturduk. Ateşkese sadık kalınmaya başlandı.

AK PARTİLİ KÜSKÜNLER

(Bu sorunu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz? Bu insanların sandığa gitmesi için attığınız adım var mı? İçiniz rahat mı?) AK Parti 17 yıl boyunca izlediği siyasetle dava hareketi olduğunu göstermiş oldu. Millete hizmet birinci önceliği olmuştur. Bu davada yol arkadaşlarımız hedefe ulaşmak için gece gündüz çalışmışlardır. Söylediğiniz ifadeler önümüze geliyor, partimizde görev alan bazı isimlerden kopma, yeni yol çizme haberleri geliyor. Bir partide partiye kırgınlık ya da partiden bu şekilde kopma olmaz, olmamalı. Eğer siz bir davaya inanmışsanız, bu davadan kopulmaz, eri olunur, yürümeye devam edersiniz. Örnekleri daha önce de görüldü, unutulup gitti. Geçmişte grup kuracak sayıda partimizden ayrılıp gidenler olmuştur, şimdi onlardan acaba 1 tane var mı? Kimse şimdi o insanların adını hatırlamaz. Hatırlamıyor musun? İsim verdirme bana. Partimizde en üst kademelere kadar gelmiş, bakanlık yapmış, ayrıldı. Yahu nereye gidiyorsun, ayrılma. Yok akademisyen olacağım falan filan... Parti kurmuştur, o da gitti. Şimdi de CHP'de vekil olanlar da var. Benzer yine bazıları oldu. Hatta şimdi de bir tanesi Ordu'dan aday oldu. Düşünebiliyor musun benim de okul arkadaşım. Biz de Hilmi Bey ile Ordu'dan kazandık. AK Parti bir millet hareketidir. Milletin gücünü ve desteğini alan AK Parti kendisini 2023 vizyonuna kilitledi. Bizimle birlikte yürüyenler olacaktır, kopanlar olacaktır. MHP'de bile birileri koptu, parti kurdular. Bakalım nereye kadar yürüyecekler. Bunlar ana gövde değil, parça. Bunların istikbali de olmaz. CHP'de de oldu. Onların da esamesi okunmadı. Bir partiye kırgınlık olursa kaybedenler olur. Davaya kırgınlık olmaz. Bu davadan kopup ayrılana nereye kadar 'Ben sana kırgın, dargın değilim' diyeceğim ki? Kopup gittiyse, selamın aleyküm, aleykümselam bir yere kadar deriz. İhanet hareketi oluşturuyorlarsa da kusura bakmasınlar.

(Küskün seçmen konusu) Küskün seçmen konusunda biz kim küskündür, değildir bilemeyiz. Şuanda en geniş örgüt, teşkilat ağına sahip parti olarak, nerede bir küskün varsa ana kademe olarak yoğun çalışmalar içinde olacaksınız. Hizmet aşkıyla zaten koşmuşuz, koşturmuşuz. Arkadaşlar davaya küsülmez demişiz. Kırgın olanlar varsa onlara anlatmalısınız. Yanlış mı yaptık, bu yanlışlarımızı sizler de söyleyin, bizler de düzeltme yoluna gideriz. Bir kısmı bir yerlerde onlara imkanlar tanınmıyor, bundan dolayı küstüm diyor. Böyle bir şeyden dolayı küsüyorsan bu yanlıştır. İnsanı üzen de bu.

Siyasetcafe.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.