İmamoğlu tarafını seçti: Ahmet Türk ve Mızraklı'ya açık destek

İmamoğlu tarafını seçti: Ahmet Türk ve Mızraklı'ya açık destek

İBB Başkanı İmamoğlu Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı'ya: Size yapılan haksızlık ülkenin demokrasisine yapılmıştır" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, beklenen Diyarbakır ziyaretini gerçekleştirdi. Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı ile bir araya gelen İmamoğlu, "Birbirimize iyi gözle ve evrensel değerlerle bakıyoruz" dedi.

İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı (İBB) Başkanı İmamoğlu, Diyarbakır'a ulaşmasının ardından partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı'na geçerek görevden alınan belediye başkanlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
"Nefesimizin ne kadar daraldığını İstanbul'da hissettik" diyen İmamoğlu kayyum atamalarına tepki göstererek, "Umarım bu yanlış en kısa zamanda çözülür" diye konuştu.

"Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması ne yazık ki gaflet ve delalettir" diyen İmamoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Kıymetli basın mensubu arkadaşlarım Diyarbakır'dayız ve gerçekten Diyarbakır'ın sıcak karşılaması bize bütün sıcaklığını havaalanında hissettirdi. Çok mutlu oldum, beni karşıladılar. Seçim öncesi bir gencimiz sosyal medyadan gelip kampanyanda çalışacağım, düğünümü erteliyorum demişti. Düğünümü seçimden sonra sizinle beraber yapmak istiyorum demişti. Bu sosyal medyada da baya gündem olmuştu. Mutlaka düğününe katılacağım demiştim. Böyle bir seyahat planlanmıştı. Diyarbakır üzerinden de geçerek selamlamayı arzu etmiştik. Tabii bu seyahat bir düğüne gidişin yanı sıra farklı anlamlar da kazandırdı. Elbette Diyarbakır'a gelip bu kadim kenti hissetmek çok değerli. Ben iki yıl önce ilk kez geldiğimde çok etkilenmiştim. Böyle güzel ve kadim bir kentin birçok medeniyeti içerisinde barındırmış, farklı etnik grupları içerisinde barındırmış şehrimizi elbette gönül farklı bir noktada görmek ister. Gerçekten ilgi duyulan, gelinip gezilen bir kent olmasını arzu ederim. Ancak bugün yüklenen anlam gereği benim sizlere elbette birkaç şey söylemem lazım. 

'MİLLİ İRADE KAVRAMININ İÇİNİ BOŞALTMAK DEVLETİMİZE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİRİDİR'


Öncelikle bir şey söyleyeyim. Çok değerli bir seçim süreci yaşadık. Demokrasi adına çok önemli bir seçim yaşadık İstanbul'da. Özellikle iki turlu olması çok daha farklı anlamlar yüklemiştir. 31 Mart ve 23 Haziran süreci vatandaşımızın tamamının demokrasiye sahip çıkma duygusu ispat olunmuştur. Yani oy versin vermesin herkes demokrasi için mücadele etmiştir bence. Günün sonunda Türkiye'de demokrasi kazanmıştır. Onun için devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi, üzerine inşa ettiğimiz çok değerli kavramlar var, ve bunları hiçbir zaman unutmamalıyız. Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve milli irade. Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz kılmak, geçersiz hale getirmek devletimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Bu kavramların ardında çok köklü bir tarih yatıyor.


'GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK YAPILAN SİYASETTEN KİMSEYE FAYDA GELMEZ'

Dün 30 Ağustos Zafer Bayramımızı İstanbul'da büyük bir coşkuyla kutladık. Elbette eksikliklerimiz olacak ama yıllar içerisinde bunları tamamlayacağız. Hangi siyasi görüş, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyenlerin yazdığı ve yazmaya devam ettiği çok onurlu bir tarihtir bu. Bizler bir kişinin, bir ailenin, bir grubun ya da bir kesimin değil milli iradesine uygun olarak yönetilme kararlılığını ortaya koymuş, bunun için bedeller ödemiş bir devletin vatandaşlarıyız. Böyle bir ülkede kendi iradesini milletin iradesinden üstün görme gafletine düşenler bunun bedelini en ağır şekilde öderler. Seçilmiş belediye başkanlarının soyut ve hukukta karşılığı  bulunmayan, kamu vicdanını ikna etmekten uzak sebeplerle görevden alınarak yerine kayyum atanması da ne yazık ki gaflet ve dalalettir. Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi bir takım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade asla değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önünde engeller çıkarmak, demokrasi dışı arayışlar içindeki kesimleri güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu demokrasi dışı kesimlere karşı hep birlikte mücadele edeceksek eğer, ki öyle yapacağız, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız. Bu ülkeyi yönetenler bu ülkede 82 milyon vatansever yurttaşımızın yaşadığını kabul etmesi ve bu idrakle bu ülkeyi yönetmesi şarttır. Sandığa atılan bütün oylar kim tarafından kime verilirse verilsin eşit ölçüde geçerlidir ve muteberdir. Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler kim olurlarsa olsunlar eşit ölçüde hak ve özgürlüklere sahiptir ve eşit ölçüde bu yurdun neresinde olursa olun muteberdir. Bazı seçmen kesimlerini, bazı siyasi partileri, bazı seçilmişleri diğerlerinden  ayrı tutmak, farklı ölçütler farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Bu çok tehlikeli ve çok riskli bir ayrımcılıktır.  Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarına ve onların seçmenlerine yönelik tavır böyle bir ayrımcılık görüntüsünü ortaya koymaktadır. Bu hepimizi çok üzmektedir. Siyasi partiler, onların seçilmiş yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ya hukukun içindedirler ya da dışında. Buna dair nihai karar verecek olan makam da yargıdır. Kimi partileri, sivil toplum girişimlerini, kişilerini bazen hukukun içinde kabul edip bazen hukuk dışı yapılar olarak damgalamaya dayalı yanar döner bir siyaset tarzını adet haline getirenleri ne yazık ki görüyoruz ve hepimiz çok iyi biliyoruz. Onlar da şunu çok iyi bilsinler; böylesine ilkesiz, günü kurtarmaya dönük yapılan siyasetten ne kendilerine bir fayda gelir, ne bu ülkeye ne de milletimize fayda gelir. 


'BU KARARI YARGI VERECEKTİR'

Elbette milli iradeye dayanarak sandıktan çıkanların hukukun üstünde olmaları söz konusu bile olamaz. Hangi göreve gelirlerse gelsinler seçilmişler de birer vatandaştır ve her vatandaş gibi hukuka tabii olmak mecburiyetindedirler. Ancak seçilmiş milletvekillerinin belediye başkanlarının hukuk dışına çıktığını iddia edenlerin önünde önemli bir sorumluluk vardır. Bu iddialarını yargı organlarına ve toplum vicdanına kabul ettirmek zorundadırlar. Bu kararı yargı verecektir.

Toplum vicdanı onay vermediği halde yapılan görevden almalar seçimi yenilemek gibi işlere karşı milletin ne gibi cevap verdiğini unutmuş olanlara çok yakın zamana 31 Mart ve 23 Haziran 2019 günlerini hatırlatmak isterim. 31 Mart'ta ortaya konmuş, millet iradesini yok saymak için söylenmiş yalanların, atılmış iftiraların sahipleri bugün o sözlerinin utancı içindedirler. Kendileri utanmıyorsa eşleri, dostları, partilileri, seçmenleri ne yazık ki onlar adına mahcup oluyorlar. İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için yalandan medet uman bir avuç azınlığın asıl niyetlerinin alabildiğine istismar ettikleri bir israf düzenini sürdürmek olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki kayyuma devretme uygulamalarının altında da israf düzenini sürdürme niyetine dair pek çok emareler görünmektedir.


'HAKSIZLIĞA UĞRAYAN KİM OLURSA OLSUN DURUŞUMUZU DEĞİŞTİREMEYİZ'

İstanbul yahut Diyarbakır, Türkiye'nin neresinde olursa olsun o parti ya da bu parti bu ülkenin hangi yasal partisi olursa olsun, o kişi ya da bu kişi bu milletin görev verdiği hangi kişi olursa olsun tavrımızı ve duruşumuzu hiçbir şekilde değiştiremeyiz. Kime yapılırsa yapılsın haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı açıkça ve hep birlikte hayır demek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde adil bir toplum oluşturamayız. Çünkü bu bir adalet mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir, millet iradesini koruma mücadelesidir. Milletin iradesi ortadan kalktığında toplumdaki umutsuzluğun, kaygının nasıl büyüdüğünü ve buna nasıl tepki gösterdiğini çok yakın bir zaman diliminde hep birlikte yaşadık ve gördük. 

Bu cumhuriyete ve demokrasiye hep birlikte sahip çıkma mücadelesidir. Bu ülkenin, bu toraklarına tek ve yegane sahipleri Türkiye Cumhuriyetinin eşit ve özgür 82 milyon vatansever vatandaşıdır. Asıl olan vatandaşın onuru, saygınlığı, huzuru ve mutluluğudur. Gelişimidir. Yaşadığı sorunların çözümüdür. Siyasi partiler bunu sağlamak için bir araçtırlar. Ekonomi sorunlarını çözmek, eğitimde ilerici adımlar atmak, bu tür sorunları çözmektir siyasi partilerin asil konuları.

'BARIŞI, ADALETİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ ARAMAKTAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Ahmet Türk: Kayyum, 16 masası bulunan lokantaya 1 milyon 75 bin 216 TL hesap ödedi
Amacı unutturup aracı kutsallaştırmaya kutsallaştırmaya çalışanlara asla itibar etmeyeceğiz. Hiçbir fanatizme kapılmadan, hiçbir ayrımcılık yapmadan korkmadan, yılmadan cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her koşulda savunmaya devam edeceğiz. 100. yıla yaklaşan cumhuriyetimizin bu olgunlaşma döneminde o güzel cumhuriyetimize kurucu değerlerine ve ülkemizin birlik ve beraberliğine asla sıkıntı gelmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak barışı, adaleti ve özgürlüğü aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Ülke insanlarının sağduyusu, birlikte ve huzur içinde yaşama arzusu, her türlü baskıyı, her türlü ayrımcılığı yenecek güçtedir. İnanın bunu en iyi ben yaşadım ve ben gördüm."

Demokrasiyi sahip çıkma duygusu ortaya çıkmıştır İstanbul'da. Türkiye'de demokrasi kazanmıştır. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması ne yazık ki gaflet ve delalettir. Farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Ne yazık ki Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarına ve seçmenlerine yönelik ayrımcı tavır hepimizi üzmektedir."

'KUTUPLAŞMA DEĞİL BULUŞMA İÇİN YÜRÜYECEĞİZ'

İmamoğlu ayrıca, Ahmet Türk ile Selçuk Mızraklı ile bir araya geldi. 

İmamoğlu, "Biz asla aldatılmayız, birbirimize iyi gözle ve evrensel değerlerle bakıyoruz" dedi.

 

Siyasetcafe.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.