Mürteza ÖZTÜRK

Mürteza ÖZTÜRK

Kötü günler geride kaldı, şimdi bizi daha kötü günler bekliyor!

Kötü günler geride kaldı, şimdi bizi daha kötü günler bekliyor!

Türkiye’nin milyarlarca dolarına mal olan ve binlerce şehit verdiğimiz terör belası kısmen de olsa geride kaldı.
Sınırlarımızın içinde PKK canilerinin elini kolunu sallayarak katliam yapmalarının, terör estirmelerinin, işgallerin önüne geçildi. 

PKK ile mücadele 15 Temmuz’dan sonra sınır ötesine taşındı ve MİT ile TSK’nın başarılı nokta operasyonları neticesinde terör yuvaları dağıtıldı.
Bu 40 yıllık terör belasının yaşattığı kötü günler (şimdilik) geride kaldı.

1970'lerden beri hem devlette hem sosyal hayatta, ticarette, eğitim kurumlarında kümelenen ve ülkeyi bir virüs gibi saran FETÖ belasına karşı da yoğun mücadele yürütülüyor.

FETÖ'yü devlete yerleştiren ve 15 Temmuz darbe girişimine kadar besleyen siyasilerin dışında örgüt ile iltisaklı herkes hesap veriyor. 

35-40 yıllık bir yapılanmanın bir kaç yılda temizlenmesinin mümkün olmadığı bir gerçek. 

Sevindirici olan, devletin örgütü deşifre etmiş olması, kodlarını ve bağlantılarını çözmesi ve işgal planının önlenmesidir.

Henüz tehlike geçmemiş olsa da, Türk devletinin hafızasında tüm sorumluların kayıtlı olduğuna ve bir gün mutlaka hesap soracağına inancım tamdır.

***

FETÖ ve PKK belasının Türk milletine yaşattığı kötü günler geride kaldı derken, daha kötü günlerin gelmekte olduğu ve Türkiye’nin yeni bir bela ile karşı karşıya kalacağı maalesef bir gerçek. 

Bu topraklarda yaşamanın ve yaşadığımız vatanı korumanın elbette bir bedeli var. Türk olmanın bir bedeli olduğu gibi!

Bu yetmezmiş gibi kendi başımıza bela almakta da çok mahiriz!

Suriye politikasında “ Serok Ahmet”in izlediği stratejik derinlik politikası sonucu   Göçmen yurduna dönen ülkenin şimdi de Afgan göçmenler tarafından istila edilmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız. 

Geçici sığınmacı, mülteci ve ya göçmen sıfatıyla ülkeye elini kolunu sallayarak girenleri Ensar-Muhacir ilişkisi ile değerlendirmek çok büyük bir hatadır. Eli silah tutan, savaş tecrübesi olan yüzbinlerce kişiyi muhacir diye tanımlayamazsınız!

Mazluma, yolda kalana, savaştan kaçan savunmasız sivillere yardım etmek, zaten Türk milletinin karakteristik özelliği ve en güçlü hasletlerinden birisidir. Bunu bir kenara bırakıp, Ensar-Muhacir edebiyatı yaparak meseleye dinsel kılıf giydirmek tehlikenin boyutunu gizlemek veya hafife almak demektir.

Bize sığınan mülteci, göçmen veya geçici sığınmacılara elbette kol kanat gereceğiz. Ancak bunun bir ölçüsü, haddi ve programı olmalı.

Bu kadar yabancıyı bu ülke kaldıramaz. İstiap haddini çoktan aştık.

Ülkenin sosyal, ekonomik ve demografik yapısı bozuldu.

Bakın...

2018 yılında bu sitede yayınlanan bir haberde, 2040 yılında Türkler azınlık olacak tespiti yapılmıştı.

Aradan geçen 3 yılda yeni doğan Suriyeliler ile akın akın gelen Afganları da ilave edersek çok daha kısa sürede Türk milleti kendi memleketinde azınlık olacak ve muhacir muamelesi görecek. Fakat karşımızdakilerin bir ensar gibi davranmayacağını garanti edebilirim. Tarihte örneklerini gördük. 

Çok değil daha 100 yıl önce yalılarda, köşklerde Mişonlar, Salamonlar, Artinyanlar, Hristolar, Sarayda devşirmeler devran sürerken, savaşta Türkler ölüyor, toprağı Türkler işliyor ama azınlık muamelesi görüyorlardı.

Şimdi tehlikenin boyutu daha vahim!

Demografik yapıya yönelik operasyonlar neticesinde Türkiye'de Türkler azınlık olacak.

Meselenin sosyal boyutu ise tam bir kaos. Yarın çocuklarımızın, torunlarımızın sokakta, okulda, iş dünyasında kiminle sosyal hayatı paylaşacağını bilmiyoruz. Tercih etmediğimiz bir yaşam tarzının veya anarşinin ortasında kalmak zorunda mıyız?

Bizim başka gidecek yerimiz yok. Bu vatan bizim ve biz vatanımızda, hor görülmek, dışlanmak ve Türk kimliğinin azınlık olduğunu görmek istemiyoruz.

Devlet, Türk devletidir ve milletini korumak zorundadır. Siyasi hesaplar veya bir takım oldu bittiler ile milletin geleceğini tehlikeye atmak isteyenlere de gereken cevap verilmeli, tüm tedbirler acilen alınarak Türk milletinin geleceğini bu tür tehlikelerden korumalıdır. 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mürteza ÖZTÜRK Arşivi