Mürteza ÖZTÜRK

Mürteza ÖZTÜRK

Türkiye’nin Azerbaycan politikası nasıl değişti?

Türkiye’nin Azerbaycan politikası nasıl değişti?

Mehmet Emin Resulzade, 1911-1913 yıllarında Türkiye’de yaşamış ve Türk Ocağı’nda çalışmıştır. 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan’ın bağımsızlığımı ilan ederek, “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni” kurmuştur. 1920 Sovyet İşgalinden sonra Türkiye’ye gelmiş ve Ankara’da hayata veda etmiştir.

**

Atatürk hayranı olan Ebulfez Elçibey , SSCB’nin dağılmasından sonra, Azerbaycan’ın tekrar bağımsızlığına kavuşması mücadelesi vermiş, 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin yeniden kurulmasına öncülük etmiştir. Elçibey de, 2000 yılında Ankara’da vefat etmiştir.

Son yüz yılda iki defa Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kuran iki Cumhurbaşkanı’nın da Türkiye ile olan ilişkileri en üst seviyede olmuş, bu Haydar Aliyev’in “iki devlet tek millet” sözü ile perçinlenmiş ve günümüze kadar devam etmiştir.

**

Azerbaycan ile Türkiye kardeş ülkedir. Bu kardeşlik siyasi veya günün koşullarına göre oluşan, stratejik bir kardeşlik değil, kan kardeşliğidir. Ayrı coğrafyalarda yaşayan aynı ırkın mensuplarının, iki devletinin kardeşliğidir.

1918 yılında Bakü’yü Ermeni ve Rus işgalcilerden kurtarmak için ordusu ile Azerbaycan’a giden Nuri Paşa’da bu kardeşlik duyguları ile hareket etmiştir.

**

Peki, Osmanlı’nın 1. Dünya savaşında birçok cephede savaşırken Bakü’ye ordu göndermesinden, 1990’da Rus işgaline kayıtsız kalan Türkiye’ye nasıl geldik?

İki kardeş ülkenin ilişkileri bir dönem neden bozuldu?

Ve nasıl oldu da 1990’da seyirci kalan Türkiye, 2020’de Karabağ savaşında her şeyini ortaya koydu?

Atatürk’ün "Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir veciz sözünün temelinde yatan kardeşlik duygusu maalesef Atatürk’ten sonra unutuldu. 

 

Atatürk yüzyıllar sonra ilk defa Türk ismiyle bir devlet kurmanın yanı sıra devletin omurgasını da “Türkçülük” üzerine kurdu. Ancak, Atatürk’ten sonra Türkiye kuruluş ilkelerini, Atatürk devrimlerini, en önemlisi Türk kimliğini terk etmeye başladı. İçeride olduğu kadar dış politikada da bu değişiklik kendini göstermeye başladı, Türkiye hızla Amerikan eksenine doğru kaydı. Bununla birlikte Türkiye’nin dış politikasını NATO ve daha sonraları CIA/FETÖ belirler oldu. Bu değişikliğin dış Türklere ilk etkisi 1945 “Boraltan Köprüsü” olayıdır. 407 Türk’ü Boraltan Köprüsü’nde Ruslara kurşuna dizdirten Milli Şef İsmet İnönü’nün savunması ise, “Türkiye sınırları dışında Türk yoktur” şeklinde olmuştu.

Bu arada 1944 Türkçülük hareketine karşı CHP’nin ve onun Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün açtığı savaşı da hatırlayalım.

 

ÖZAL DÖNEMİNDEKİ İHANET

1988 yılına geldiğimizde SSCB dağılmaya sürecine girmiş, Asya’daki Türkler özgürlüklerini kazanma yolunda mücadele etmeye başlamıştı.

SSCB’nden koparak bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’a, Ermeniler ve Ruslar birlikte saldırmaya başladılar.

Kızıl Ordu’nun Bakü’ye girerek katliam yaptı. Ermeniler de 30 yıl sürecek işgale başladılar.

Türkiye, 1945’ten sonra ilk defa Türk dünyasının meseleleri ile karşı karşıya gelmişti ve Azerbaycan’ın işgaline karşı tutumu, tepkisi çok önemliydi.

1990 yılının 20 Ocak günü Rus tankları Bakü’ye girince Türkiye’de Turgut Özal Cumhurbaşkanıydı.

O tarihte Özal, (19 Ocak’ta) Amerika’da ve ABD Başkanı George Bush ile kahvaltı yapıyor...

Ve Rusların Azerbaycan’a karşı başlatacakları askeri harekat ihtimaline karşı şunları söylüyor:

“Azerbaycan’la aramızda çok kısa bir sınır var. O’da Azerbaycan’a bağlı Nahcivan ile. Ermenistan ile sınırımız daha uzun. Aslında Azerbaycanlılar, Anadolu’daki Türk halkından çok İran Azerililerine yakındırlar.”

“Bir başka fark daha vardır. Mezheplerimiz farklıdır. Onlar Şii’dir, biz Sünni’yiz. Sovyetler birliğindeki Türkçe konuşan ya da Müslüman gruplara karışmak istemeyiz. Benzer diller konuşuruz, lehçelerimiz farklıdır.”

Ve ertesi gün 20 Ocak’ta Ruslar Bakü’ye giriyor.

ABD’nin “Bizim Çocuklar” dediği Evren ve arkadaşlarının kurduğu sistemin devamını sürdüren Özal’ın Türk düşmanlığı Türkiye sınırlarının ötesine kadar uzanıyor ve etki ediyor.

Devamında, Rusları Azerbaycan halkı kovuyor ancak Rus destekli Ermeni işgali ve katliamı 1993 yılına kadar devam ediyor ve Azerbaycan’ın toraklarının yüzde yirmisi işgal ediliyor.

BİR SONRAKİ REZALET GÜL ZAMANINA

Tarihler 2008 yılını gösterirken dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan Başbakanı Serj Sarkisyan’ın daveti ile Erivan’a, Ermenistan-Türkiye milli maçını izlemeye gidiyor.

Oysa Türkiye, Ermenistan ile olan sınırlarını kapatmış, İşgal bitmeden gümrük kapılarını açmayacağını beyan etmiş, diplomatik ilişkiyi kesmiştir. 

Devletin bu politikasına ve MHP Lideri Bahçeli’nin sert ikazlarına rağmen Gül Ermenistan’a gitme kararından vaz geçmiyor.

Aradan bir yıl geçiyor, Abdullah Gül ile Ermenilerin dostluğu devam ediyor. 2009 yılında bu defa Ermenistan- Türkiye maçı oynanacak ve Abdullah Gül Bursa’da oynan maçı Ermenistan Başbakanı Sarkisyan ile izliyor.

Stada “Türkçe, Ermenice ve İngilizce "Hrant'ın Ülkesine Hoş geldiniz" yazılı pankart asılıyor.

Ermenistan’a ayıp olmasın! diye, Azerbaycan bayraklarının stada alınmasına izin verilmiyor.

Gül ve Sarkisyan Türk topraklarında Türk bayrağının yasaklandığı maçı keyifle izliyor!

Tabi bu olay haklı olarak Azerbaycan’da büyük tepki ile karşılanıyor. Bayrak krizi büyüyor ve Bakü’de bazı yerlerde asılı bulunan Türk bayrakları indiriliyor. ( O yıllarda Bakü’de Türk bayraklarının indirilişini içim sızlayarak gördüm.)

İşte Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini kopma noktasına getiren, kardeş dediğimiz Azerbaycan’a karşı Ermeni dostluğunun tercih edildiği sürecin mimarları, ABD güdümündeki Özal ve Gül gibi siyasetçiler.

İLİŞKİLER NASIL DÜZELDİ

Azerbaycan ve Türkiye halklarının, siyasetçilerin hasmane tutumlarından etkilenmesi mümkün değildi. Binlerce yıllık, tarih, dil, din, kültür ortaklıları olan iki ülkenin vatandaşlarının kardeşliği bozulamazdı.

15 Temmuz işgal denemesi ile Türkiye’ye musallat olan bela defedildi ve Türkiye yeniden milli kimliğine döndü.

ABD ve Batı’nın görevlisi siyasetçilerin yaptığı tahrifatı telafi eden Türkiye, özellikle son 5 yıldır Azerbaycan ile her sahada işbirliğini yüksek seviyeye çıkardı.

Özellikle savunma ve enerji sahalarında çok ciddi işbirlikleri kuruldu.

2020’ye geldiğimizde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özal ve Gül’ün yaptığı ihanetlerin tersine, Azerbaycan’a, Atatürk’ün miras bıraktığı ilkelerden hareketle yanaşarak kardeşliğimizin ebedi olduğunu ispatladı.

Savaşın başladığı ilk günden itibaren Erdoğan ve Bahçeli, Azerbaycan’ı ayrı bir devlet olarak görmedi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “İki devlet tek millet değil, gerektiğinde tek millet tek devlet gibi hareket edeceğiz” diyerek Türkiye’nin tavrını ve kararlılığını ortaya koydu.

Türkiye Cumhuriyeti uzun yıllardan sonra, Türk gibi düşündü ve Türk gibi davrandı. Bütün safralardan temizlenmiş olarak milli devlet olmanın gereğini yerine getirdi.

Ve o muhteşem, destansı savaş kazanılarak topraklarımız Ermeni işgalcilerden temizlendi.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mürteza ÖZTÜRK Arşivi