Mansur Yavaş Röportajı

Mansur Yavaş Röportajı

Bu haftaki konuğumuz, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Beypazarı eski Belediye Başkanı, avukat Mansur Yavaş. Yerel seçime günler kala seçimin nabzını tuttuk ve Ankara'da sıkı bir çekişme içerisinde olan Sayın Mansur Yavaş'a

Bu dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olacağına ve Melih Gökçek döneminin biteceğine inancı o kadar çok ki; heyecanı, istekleri, vaatleri ve gözlerindeki ışıltıdan hemen anlaşılıyordu bu.


Adaylığı ile ilgili konuşan Mansur Yavaş: “Şöyle bir karar vermem gerekiyordu. Ya siyaseti bırakıp bir kenara çekilip Melih Gökçek’in devam etmesini izleyecektim ya da buna engel olacaktım. Hadis-i şerif var bununla ilgili. “Haksızlık karşısında susmayınız” diye. Biz de susmadık ve sırf Melih Gökçek’in bir 5 yıl daha devam etmemesi için ve Ankara’ya hizmet etmek için aday olduk.” Diyor ve sözlerine ekliyor. “Benim en kolay rakibimin Melih Gökçek.”

MHP’den ayrılıp CHP’den Aday olan Yavaş, MHP’nin eleştiri odağı oldu ve bu eleştirilere ise “Israrlı bir şekilde hem Genel Başkan yardımcısının hem de Sayın Genel Başkanın “Mansur Yavaş’la ilgilenmiyoruz, istediği yere gidebilir” diye demeçleri var. Bu demeçleri verdikten sonra sitem etmeye de haklarının olmadığını düşünüyorum.” Dedi.

Ankara’da çok çekişmeli bir seçim olacak gibi.

İşte Mansur Yavaş’ın yaptığı  açıklamalar…

Uzun zamandır sessizdiniz ve bu sessizliğinizi CHP’den Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak bozdunuz. Nasıl oldu karar vermeniz?

MHP’den ayrıldım ve birkaç partiden çeşitli teklifler geldi. CHP de Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığıı teklifi getirdi ve benim şöyle bir karar vermem gerekiyordu. Ya siyaseti bırakıp bir kenara çekilip Melih Gökçek’in devam etmesini izleyecektim ya da buna engel olacaktım. Hadis-i şerif var bununla ilgili. “Haksızlık karşısında susmayınız” diye. Biz de susmadık ve sırf Melih Gökçek’in bir 5 yıl daha devam etmemesi için ve Ankara’ya hizmet etmek için aday olduk.

Karşınızda 20 yıl başkanlık yapmış güçlü bir aday var aslında. Siz bu dönem Melih Gökçek’in değişeceğine inanıyor musunuz?

Kesinlikle inanıyorum. Yani maddi olarak güçlü olmak demek, her anlamda güçlü olmak demek değildir. Asılan afişlere, resimlere falan bakarsanız milyon dolarların harcandığı belli. Bizim böyle bir gücümüz yok ancak sadece fotoğraflarla güçlü olunmaz. 20 yıldır çok yıpranmış, yorulmuştur, bir vizyonu kalmamıştır. Ankaralı’nın da müthiş bir şekilde değişime ihtiyacı vardır. Onun için benim en kolay rakibimin Melih Gökçek olduğunu düşünüyorum.

MHP kökenli birisiniz ve CHP’den aday olduktan sonra eleştiri odağı oldunuz. Bu eleştiriler, haklı gerekçelere dayanan eleştiriler miydi sizce?

Büyük bir eleştiri gelmedi aslında. Çünkü beni eleştirme hakları zaten yok. Israrlı bir şekilde hem Genel Başkan yardımcısının hem de Sayın Genel Başkanın “Mansur Yavaş’la ilgilenmiyoruz, istediği yere gidebilir” diye demeçleri var. Bu demeçleri verdikten sonra sitem etmeye de haklarının olmadığını düşünüyorum.

Eski MHP’li biri olarak, size MHP kesiminden de oy geleceğini düşünüyor musunuz?

Evet MHP’den de gelecek AKP’den de. Çünkü geçen seçim de bu oyları aldım. Geçen seçimde Cumhuriyet Halk Partili olup da Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy vermekte zorlananlar vardı ancak bizim üslubumuz, seçimdeki siyaset tarzımız ve belediyecilikteki deneyimimiz insanları etkiledi. Geçen dönemki projelerimizin üstüne proje koyarak yine Ankaralılar’ın karşısındayız. Seçildiğimiz takdirde, Ankara’ya neler yapacağız ve bu insanların hayatı nasıl değişecek ona bakmak lazım. Yani hizmetin partisi falan olmaz. Benim partim Ankara’dır. Ben hizmet için geliyorum. Seçildikten sonra, her adayın yapacağı iş rozetini çıkarmak olmalı. Ben de rozetimi çıkaracağım ve Ankaralılar’a bir kamu görevlisi gibi hizmet edeceğim. Bu nedenle, oy vermekte zorlanacaklarını sanmıyorum, bu siyasi bir seçim değil çünkü. Israrlı bir şekilde bu işin içine siyaseti katıp, genel seçim havasına sokmaya çalışıyorlar ama acı ya da tatlı gerçek şu olacak. 31 Mart’tan itibaren Ankara’da Melih Gökçek mi devam edecek, Mansur Yavaş mı iş başına gelecek? Çünkü hükümet değişmeyecek. Bu nedenle ben Ankaralı seçmenin kendisine en iyi şekilde hizmet edecek insanı seçeceğinden kalpten inanıyorum.

Bazı yorumlar şöyle: “Melih Gökçek gidecek ama halk solu da istemiyor.” Bu yorumlar doğru mu sizce?

Hizmetin sağı, solu olmaz. Bakın, ben ne olduğumu inkar etmiyorum siyaseten çünkü benim siyasi düşüncelerim hiç kimseyi ilgilendirmiyor. Önemli olan, benim Ankara için neler yapacağım. Çünkü hayatta bir takım değişiklikler olacak. Yani, ben solu istemiyorum deyip, kimse Melih Gökçek’e katlanmak zorunda değil. Hiç kimse, Ankara’daki müthiş israfa, Ankara’nın bu kadar borçlanmasına, pahalı ve kötü bir hizmete katlanmak zorunda değil. Bunun siyaseti olmaz. Benim siyasi görüşüm de herkes tarafından biliniyor. Ben seçildikten sonra rozetimi çıkarıp işime bakacağım.

“Pahalı hizmet yapılıyor” dediniz. Siz başkan seçilirseniz hizmet daha mı ucuzlayacak?

Belediye dediğiniz zaman aklınıza ne gelir? Çöpleri toplayan, parkınızı, yolunuzu yapan, suları akıtan, bir belediye gelir öncelikle. Bunların içerisinde en hayati önem taşıyanlar: su ve ulaşımdır. Bütün belediyeler toplu taşımaya teşvik için (bütün dünyada) toplu taşımayı ucuz verir. Nedeni de; insanlar kendi araçları ile kent merkezine gelmesin ve kendi araçları ile kent merkezlerine gelmedikleri zaman parası da ceplerinde kalsın diye. Ankara’da EGO pahalı yapıyor bu hizmeti. Mesela metromuz, dünyadaki en kısa mesafede, en pahalı metrosu şu anda. Tabi otobüsler de aynı şekilde çok pahalı çünkü sadece toplu taşıma için kullanmış olan ve bütçesi bununla sınırlı olan EGO başka şeyler yapmakta, fuzuli masraflarla borca boğulmaktadır. Talebe duyarlı işletim sistemi olmadığı için, otobüslerin bir kısmının bomboş gittiğini görürsünüz, bir kısmı doludur insanlar binemez.

Halbuki bunların çok kolay aktarmalarla, akıllı sistemlerle ayarlanması mümkündür. Kaldı ki zararı da en aza indirebilirsiniz. Bir de bizim raylı, mono raylı sistemlerimiz var. Bu şekilde belediyenin 3 tane bütçesi vardır. EGO, ASKİ ve belediyenin Fen İşleri bütçesi. Şimdi siz Fen İşleri’nin yapması gereken işleri EGO üzerinden yaparsanız EGO’nun giderleri artar. Giderleri artınca da vatandaşa yüklenir. ASKİ de aynı şekilde. Su ve kanal için kurulmuş olan ASKİ, bugün asfalt yapıyor. Asfalt yapınca da giderleri artıyor. Giderleri artınca da suya zam yapmak suretiyle bu giderler karşılanıyor. Dolayısıyla Ankara’da su çok pahalı. Mesela Beypazarı’nda su hala 1.56 lira, burada ise 3.36 yani çok pahalı bir sistem.



Fakir fukaraya paket veriyorsunuz,  su ve ulaşımdan da geri alıyorsunuz. Biz bu indirimi yapacağız dediğimiz zaman da “ yapamazsınız, edemezsiniz” diye karşı çıkıyor Melih Bey. Halbuki hesaplar ortada. Bu kadar masraf yapmasına rağmen 2013 yılı bütçesinde su gelir ve gider arasında 418 milyon lira fazlalık var. Atık su bedelini indirdiğiniz zaman otomatikman 200- 250 milyon lira civarında bir indirim yapmış olacaksınız ve su % 25 ucuzlamış olacak. Ayrıca biz paket dağıttığımız vatandaşlara, 20 tona kadar suyu 10 liraya vereceğiz. Eğer 20 tonu geçerse normal tarifeden ödeyecek çünkü normal bir ailenin kullandığı su 12- 16 tondur. Bu şekilde insanları teşvik etmek istiyoruz. Aslolan belediye hizmetinin kaliteli ve ucuz olmasıdır. Şöyle bir kanun çıksa; “Bundan sonra soluduğunuz havadan da vergi alacağız” dense insanlar mecbur ödeyecek. Şimdi su da aynı. Suyu 20 lira yaparsınız yine ödeyecek çünkü o suyu içmek zorunda, biz o suyu, insan hakkı olarak ele alıyoruz ve bunu fırsatçılığa dönüştürüp, belediyenin gelir kaynağının buradan temin edilmesini çok etik bulmuyoruz. Bu nedenle bunları indireceğiz.

Ulaşıma gelince: Masrafları göremediğimiz için indirimin oranını şu anda söyleyemiyoruz ancak bütün dünyada bu sübvanse olduğu için, hesapları da inceledikten sonra kesinlikle bir indirim yapacağız. Ancak sosyal yardım alanların indirimi belli. 52 bileti 10 liraya alacaklar. Bunun sebebi ise, ayda 100 liraya yakın bir para ceplerinde kalacak hem de bugün OS TİM’de insanlar ivedilikle işçi bulamıyorlar. Bulamamalarının sebebi şöyle: “Aldığı paranın bir kısmı yola gidiyor vs”, en azından bu şekilde yol parasını az ödeyecekleri için oradaki işçi arayan insanların da isteği gerçekleşmiş olacak. Biz bunu yaparken, hem 100 lira ceplerinde kalmış olacak hem de paket yardımı yapmaktan kurtulacağız. Çünkü hem iş sahibi olmuş olacak, hem de alın terini istediği gibi harcayacak.

Genelde seçimlerde bu ve buna benzer vaatler olur bildiğiniz üzere. Siz seçilirseniz gerçekten vaatlerinizi gerçekleşecek misiniz?

Ben Melih Bey’in 2-3 seçimde hangi vaatlerde bulunduğunu, hangilerini gerçekleştirdiğini, ve hangi vaatlerini tekrar ettiğini katıldığım her yerde söylüyorum. İnsanlar artık bundan yoruldu. Hayali proje yerine gerçekleşecek projelerin söylenmesi demek, belediye başkanlarına güvenin artması demektir. Ben eski belediye başkanıyım ve deneyimim de olduğu için söylediğim işlerin hepsini bilerek söylüyorum. Yapabileceğim kadarını söyleyip, olmayacak hayali söylemlere de girmiyorum. Şu anda benim proje olarak sunamadığım ama yarın iş başındayken aklıma gelecek projeler olabilir. Önemli olan kamu kaynakları rantal bir şekilde kullanmak. İsraf ediyoruz. Mesela, ağaç ithal ediliyor yurtdışından ve bunlara çok büyük paralar ödeniyor. Ve gösteri olsun diye ağaçlar dikiyor. Bu paralar da halkın cebinden çıkıyor. Böyle yapmak yerine Türkiye’nin, kendi iklimine uygun yetişen bir sürü ağaç çeşidi var, bunları alıp dikmek lazım. Dolayısıyla kamu kaynaklarının çok dikkatli kullanılması gerekiyor çünkü başkasının parasını harcıyoruz. Bunlar vergi olarak vatandaşa kesiliyor maalesef!

Kadir Topbaş’ı örnek vermiştiniz bir konuşmanızda. Kadir Bey’in hizmetini beğeniyor musunuz?

Otobüs renklerinin ne olacağını vatandaşa sormuştu. Onu örnek verdim. Vatandaşa sormak önemli tabii.
 

Sadece sormak mı önemli?

Tabii ki, vatandaşa bir şeyler sorulup, yönetime ortak edilmesi çok önemli. İnsanlara hiçbir şey sormazsanız her şeye duyarsız bir toplum ortaya çıkar ancak sorarsanız kentin sahibinin kendileri olduğunun farkına varmaya başlarlar. Öyle olunca başka şeylere de müdahale edeceklerdir. Sonuçta yerel yönetimin olmasının sebebi şudur: Yerel halk “Ben bunu istiyorum" diyecek ve siz de yapacaksınız. Çünkü siz devlet değilsiniz. İnsanların verdiği verginin hizmet olarak geri döndüğünü görmesi gerekiyor. Belediyeler bunun için kurulmuştur. Ancak şimdi bütün şehir uygulamasıyla bu iş tamamen tersine döndürüldü ve çok büyük yetkiler verildi ancak ben bu yetkiyi ilçe belediye başkanlarıyla, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerle, meslek kuruluşları ile birlikte kullanmak istiyorum. Çünkü bütçemiz çok fazla, bir kişin tek başına istediği gibi harcayamayacağı, muhakkak çok dikkatli kullanılması lazım olan bir bütçe. Çok önemli projelere harcamak lazım. Mesela, organize sanayinin yolları, Mamak’ta hastane, küçük bir sanayi sitesi yapılabirdi. Belediyenin sabah kalkıp “ Ben bugün bunu yapmak istiyorum” dememesi gerekiyor. Bunu eleştiriyorum ve bu yüzden de her şeyin vatandaşa sorulması gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de yerel seçim yaklaşmasına rağmen, yerel seçim havasından çok genel seçim havası var. Türkiye yerel seçim havasına neden giremiyor sizce?

Sizin de bildiğiniz gibi Türkiye’nin gündemi çok yoğun. Her gün bir tape patlıyor, ortaya bir şeyler çıkıyor. Onlar tartışılınca belediye başkanları konuşulmuyor. Örneğin geçen seçimde, bütün adayların ne söylediği, neler yaptığını izlettirirdik. Şimdi izlettirmiyoruz bile. Ben sadece kendi yaptığıma bakıyorum. Vatandaşın gündeminin de daha çok genel havaya, ülkedeki gerginliğe doğru döndüğünü görüyorum. Ama umuyorum bu hava son 15 gün de ortadan kalkacaktır.

Türkiye’nin şu anki havası, seçimlerde AKP’yi etkiler mi sizce?

Onu hep birlikte göreceğiz. Bunun en tipik örneği 1989 yılında olmuştur. Anavatan Partisi çok kuvvetli girdiği bir seçimde -ki Bedrettin Dalan'dır o zamanın en çok konuşulan ismi – kesin kazanılması gözüyle bakılıyordu ama sandıkta yenildi. Bazen vatandaşın ne yapacağı belli olmaz. İtiraf etmez, konuşmaz, kendini belli etmez, öfkesini dışa vurmaz ama birdenbire farklı bir sonuç ortaya çıkarabilir. Ben öyle olabileceğini düşünüyorum. Çünkü insanımızın bu şekilde genel olaylara duyarsız kalması beklenemez. Sonucu hep birlikte göreceğiz.

Türkiye’de bu kaos yaşanırken, insanların yerel seçimlere yönelik plan ve projeleri dinlemeye gücü kaldı mı sizce?

Biz basit yoldan gidiyoruz. Melih Bey’in her zamanki gibi çılgın projeleri var. Oysa bizimki çılgın proje falan değil. Mesela Mayıs ayında suyu, ulaşımı ne kadar indireceğimizi, bundan sonra nasıl bir belediye yönetimi olacağını biz kendilerine söylüyoruz. Bu kadar basit yani. Herkesi anlayabileceği şeyler, hayatında neler değişecek hemen görecek. Bakalım, vatandaş tepkilerini sandıkta gösterecekler.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.